Makaleler
Articles in English
|
MEDYA NOTU
EMRE KONGAR
PAMUK'UN NOBEL KONUŞMASI
Orhan Pamuk'un Nobel Edebiyat Ödülü'nü
alması önemli bir olay. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz;
sevinirsiniz, sevinmezsiniz, o ayrı..
İlk romanı olan Cevdet Bey ve Oğulları adlı
kitabından başlayarak Orhan Pamuk'a destek verdim.
Beyaz Kale adlı romanındaki aşırma iddialarına
karşı onu, "Büyük yazardır, aynen bile almış olsa kendi
damgasını vurmuştur" diye savundum.
"Türkler bir milyon Ermeni'yi, otuzbin Kürt'ü
öldürdü" sözlerini onaylamadım, bu sözleri Türkiye'de
sanki ilk kez kendisi söylemiş gibi davranmasını ayrıca
yanlış buldum ama bu konuda bir beyanda bulunmadım.
Ödül konuşmasını dinlerken kulağımı tırmalayan Türkçe
yanlışlarını ve özensizlikleri yazılı metinde de görünce
üzüldüm.
Bu metin aslında Orhan Pamuk'un bütün yazarlık
özelliklerini taşıyordu:
Parlak bir ana fikir... Dikkatle seçilmiş yan konular
ve ana fikir ile yan konular arasında ilginç geçişler...
Güzel bir kurgu...
Ve... Kötü bir Türkçe.
- Babasının kendisiyle konuşurken takındığı tavrı
anlatırken: "Her zamanki şakacı, alaycı
havasını takınarak..." diyor. Bir baba oğluyla
konuşurken, şakacı ise, hoşgörülü ve arkadaşçadır.
Alaycı ise, onu küçümseyen bir tavır içindedir. Bu
iki sözcük bir arada çelişik olmuş.
  - "...bavulun etrafında birkaç gün
ona hiç dokunmadan aşağı yukarı yürüdüğümü
hatırlıyorum."
Bavulun etrafında, aşağı yukarı yürünmez, dolaşılır.
Hele metinde anlatıldığına göre bavulun duvar kenarında
durduğu düşünülürse, etrafında yürümek zaten olanaksız.
  - "...bazen de evden iş yerine bir yük
taşırken taşırdı onu."
"...taşırken taşırdı...", sözcük tekrarından
dolayı kötü Türkçe. Örneğin, "...taşırken kullanırdı..."
denebilirdi.
  - "...babamın eşyalarını karıştırdığımı..."
"Eşya", şey'in çoğuludur. Eşyalar
denilmez. Osmanlı kültürü üzerine kitap yazan Pamuk'un
halkın genellikle yaptığı bu hatadan kaçınması beklenirdi.
  - "Babam da bunu bildiği için tedbirini
almış bavulun içindekileri ciddiye almayan bir hava da
takınmıştı."
Babasının başka bir havası olmadığı için, "da" vurgusu yanlış.
  - "Ama edebiyatı yeterince ciddiye almadığı
için babama kızmak bile istemiyordum..."
"Bile" sözcüğü yine vurgu amaçlı, ama yanlış kullanılmış.
  - "İranlı eski nakkaşlardan söz ederken
yazarlık mesleğinden, kendi hayatımdan söz ettiğimi
de biliyordum."
Yine sözcük tekrarı var.
  - "..kendimin de bir gün ayrı bir
evde böyle bir kütüphanemin, hatta daha iyisinin olacağını,
kitaplardan kendime bir dünya kuracağımı düşlerdim."
Hem sözcük tekrarı var, hem de birinci "kendimin"
yerine "benim" kullanılmalıydı.
  - "...özellikle Paris'ten ve Amerika'dan
aldığı kitaplarla, gençliğinde İstanbul'da 1940'larda
ve 50'lerdeki yabancı dilde kitap satan dükkanlardan
aldıklarıyla..."
Sözcük tekrarı var.
  - "Bu duyguları, bütün genişlikleri, yan
sonuçları, sinir başları, iç düğümleri ve çeşit çeşit
renkleriyle ben yıllar boyunca okuyup yazarak,
kendim masa başında araştırmış, keşfetmiş,
derinleştirmiştim."
"Ben" ve "kendim" sözcükleri fazla. Vurgu
için kullanıldıysa, biri yetebilirdi.
  - "...bitip tükenmeyen aşağılanma hayalleri..."
"Hayal" olumlu bir imge için kullanılır.
"Aşağılanma hayali" olmaz, aşağılanma korkusu,
kuşkusu olabilir.
  - "Ama hikâyemin bana daha da derin bir
suçluluk duydurtan bir simetrisi, o gün hemen
hatırladığım bir diğer yarısı var."
"Duydurtan" sözcüğü yanlış. "Hissettiren" denebilirdi.
  - Babasının bavulu, tek bir kez çanta
olarak da geçiyor. Bavul ve çanta ayrı şeyler.
Birbirinin yerine kullanılamaz.
İyi ya da kötü, söylenecek daha çok şey var ama...
|