Emre Kongar'ın Resmi^* İnternet Sitesi

Makaleler

Articles in English

Sevgili okurlarım, NTV'de, Mehmet Barlas'la yaptığımız "Yorum Farkı" programı çok ilgi çekiyor.

Bazı izleyiciler, bu tartışma ortamını uygar bir biçimde nasıl sürdürdüğümüzü merak ediyor, "Programdan sonra da kavga etmiyor musunuz?" diye soruyor.

İzleyicilerin bir bölümü de, "Siz danışıklı dövüş mü yapıyorsunuz" diye, bazı kuşkularını dile getiriyor.

Programdan sonra tartışmayı devam ettirmeme konusunda bir ilke kararı aldık.

Çünkü bir kez tartışmayı devam ettirir gibi olduk ve tartışma izleyici önünde olmadığı için hemen sertleşme eğilimi gösterdi.

Sanıyorum tartışmaların ekranda olması; bizim öz denetimlerimize ek olarak izleyicinin denetimini de işin içine soktuğu için bize yardımcı oluyor.

Program öncesinde ise, konuşulacak ana konuların saptanması dışında hiçbir etkileşim veya ön hazırlık ya da karşılıklı rol belirlemesi gibi bir durum yok.

Program bütünüyle doğaçlama; yani kendiliğinden gelişiyor.

Geçen gün, Amerikan Büyük Elçisi Ross Wilson'nun Montreux sözleşmesini gündeme getirmesi üzerine yaptığımız tartışmada, söz Potsdam konferansından açıldı.

Barlas, bu konferansa, Stalin ve Truman ile birlikte İngiltere'de seçimi kaybeden Churchill'in yerine Attlee'nin katıldığını belirtti.

Ben ise hem Yalta'ya hem de Potsdam'a Churchill'in katıldığını, kendisinin yanıldığını söyledim.

Program devam ederken, yönetmenden önüme bir not geldi; Potsdam'ın birinci bölümüne Churchill'in, ikinci bölümüne Attlee'nin katıldığını öğrendim ve bu bilgiyi hemen izleyicilerle paylaştım.

Barlas, bu konuda bilgi veren bir yazıyı 9 Mart tarihli Sabah'ta yayınlandı.

Yazının başında benim, "Potsdam'da İngiltere'yi temsilen Churchill vardı, Atlee yoktu" (imla onun) dediğimi belirtiyordu.

Oysa ben konuşmanın hiçbir yerinde "Attlee yoktu" dememiştim.

Dememiştim, çünkü gözümün önünde Yalta ve Potsdam konferanslarında çekilen liderlerin fotoğrafları vardı. Churchill'in her ikisine de katıldığından emindim, ama seçimi kaybettiğini de bildiğim için, Attlee olayını da anımsar gibiydim, bu nedenle Churchill'in katıldığında ısrar ettim ama "Attlee yoktu" demedim.

Tam tersine Barlas, Potsdam'a katılanları sayarken açık seçik bir biçimde aynen "Churchill İngiltere'de seçimi kaybetmişti. Ondan, Potsdam'a Attlee, İngiliz Başbakanı Attlee katıldı" dedi.

Barlas'ın yazısı üzerine "Acaba gerçekten 'Attlee yoktu' dedim mi" diye, programın CD kaydını istedim ve bu yazıyı o kaydı birkaç kez izledikten sonra yazıyorum.

Peki Potsdam'da Attlee ya da Churchill "vardı" veya "yoktu" demek önemli mi?

Önemli; hem de çok önemli:

Çünkü her ikisi de Potsdam'a katılmış.

Dolayısıyla bunlardan birinin var olduğunu söylemek yanlış değil.

Ama ikisinden birinin olmadığını söylemek yanlış.

Barlas yazısına, benim söylemediğim bir sözü aktararak yapmadığım bir yanlışı yaptığımı iddia ederek başlıyor.

Oysa asıl yanlışı yapan o.

Bu konu bir ayrıntı; eğlenceli bir nüans; bir "medya geyiği!"

Ama ne demişler:

"Şeytan ayrıntıda gizlidir".