Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

MEDYA NOTU

 

EMRE KONGAR

 

TİBİEL VE FETHULLAH GÜLEN

 

Yazımın başlığı olan "Tibiel" ile "Fethullah Gülen"in, okurlarım tarafından aynı anda gündeme getirilmiş konular olmalarının ötesinde bir ilişkileri yok.

Önce "Tibiel" ile başlayalım:

27 yaşında bir işçi olduğunu belirten Ertan Ürkmez, el yazısı ile bir mektup yollamış.

2 Ocak 2005 Pazar günü oynanan Fenerbahçe-Galatasaray basketbol karşılaşmasını atv'de izlediğini, müsabakayı Murat Murathanoğlu'nun sunduğunu belirtiyor ve şöyle devam ediyor:

"Bir ara (Murathanoğlu) 'Tibiel' diye bir terim kullandı. Bir süre bu terimi anlamaya çalıştım ve ilerleyen dakikalarda Türkiye Basketbol Ligi'nin kısaltması olan T.B.L.'nin 'Tibiel' olarak ifade edildiğini fark ettim. Şaşkınlığımı henüz atamadan müsabakanın yapıldığı parkenin yanına büyük harflerle ABDİ İPEKÇİ ARENA yazıldığını gördüm. Basketbol Amerikan kökenli bir spor olduğu için hatalı yürüme yerine steps veya sıçrayarak atma yerine cemşat terimlerinin kullanılmasını anlayabilirim. Ancak T.B.L. kısaltmasının Tibiel diye okunmasının, Abdi İpekçi Spor Salonu yerine Abdi İpekçi Arena isminin kullanılmasının bize ve ülkemize ne gibi yararlarının olacağını anlayamıyorum. Artık kendi ülkemde sade kendi dilimi konuşmaya çalıştığım için kendimi yabancı gibi hissetmeye başladım."

Bilmiyorum değerli işçi okurum Ertan Ürkmez'in bu ibretlik gözlemlerine ekleyecek bir şey var mı?

Okurlarım izin verirse bu muhteşem örnekten yola çıkarak bundan sonra özentili İngilizce konuşulmasını ve yazılmasını anlatmak için "Tibiel hastalığı" deyimini kullanacağım.

Gelelim Fethullah Gülen konusuna.

Pek çok okurum normal posta, faks ve elektronik posta ile yolladıkları mektuplarda, büyük basının son günlerde neden Said Nursi ve Fethullah Gülen'i gündeme getirdiğini, Fethullah Gülen'in neden Amerika'da yaşadığını, bu kampanyanın, Gülen'in Türkiye'ye dönüşü için bir ortam hazırlamaya mı yönelik olduğunu soruyor.

Bu soruların yanıtlarını bilmem olanaksız.

Ama Fethullah Gülen'in gündeme getirilmesinin, bu zatın lideri olduğu grubun büyük mali gücünden yararlanmaya yönelik olduğu ve bir ölçüde de kendisinden sonra bu mali gücün paylaşım kavgasından kaynaklandığı izlenimi edindiğimi söyleyebilirim.

Bakın Said Nursi ve Gülen dizisinin yazarlarından Emre Aköz 9 Ocak 2005 tarihli Sabah'ta bu konuda ne diyor:

"Gülen cemaati, adı konmamış bir holdinge benziyor. Farklı alanlarda girişimleri var: Eğitim (yurt içinde ve dışında liseler, üniversiteler, yurtlar, vakıflar), finans (Asya Finans), medya (TV, gazete, yayınevi, dağıtım şirketi).

Bu dev yapı şu anda varlığını Gülen'in manevi liderliği ve ona yürekten bağlı kişilerin koordinasyonu ile sürdürüyor. Böylece cemaat çeşitli sorunlar karşısında ortak hareket edebiliyor.

Gülen'den sonra ilk ayrılanlar, cemaate dini kaygılarla değil ekonomik kaygılarla giren işadamları olacak. Artık manevi bir otorite kalmadığı için 'herkes kendi yoluna' diyecekler. Ardından bağışlarda azalma olacak. .."

Emre Aköz, bir gün önce de sütununda şunları yazmıştı:

"Gülen cemaati, klasik Nurcular gibi 'gevşek' ve 'yatay' bir örgütlenme değil. Tersine 'sıkı' ve 'hiyerarşik'. Demokratik ve katılımcı değil, otoriter ve disiplinli. Aşağıdan yukarıya 'enformasyon' gidiyor, yukarıdan aşağıya 'emir' geliyor."

Aköz'ün saptamalarından anlaşıldığına göre Fethullahçılar, eğitim, finans ve medya gibi çok kritik alanlarda, dinsel ilkeler çevresinde adeta askeri bir disiplinle örgütlenmiş son derece güçlü bir grup:

Kimileri için, demokrasiye karşı büyük bir tehdit oluşturan dinsel kökenli totaliter eğilimleri içinde barındırıyor, kimileri için ise bir kurtuluş yolu.

Gülen'e destek veren büyük medya acaba "kurtuluşa" mı gidiyor, yoksa "intihar" mı ediyor; ne dersiniz?


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 25 Mart 2024

Valid HTML 4.01 Transitional