Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

MEDYA NOTU

 

EMRE KONGAR

 

MEDYA YENİDEN YAPILANABİLECEK Mİ?
III

 

 

Doğan Grubu'na bağlı Hürriyet gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök 27 Kasım 2002 tarihli yazısında, 3 Kasım seçimlerinden sonra oluşan yeni AKP iktidarının baş sorumluları olan Başbakan Abdullah Gül ile AKP'nin dini siyasete alet etmekten hüküm giydiği için milletvekili seçilememiş ve bu yüzden de henüz Başbakanlık koltuğuna oturamamış olan Genel Başkanı Tayyip Erdogan'ı ziyaret ettiğini ve onlardan "Bütün medya gruplarına eşit mesafede olmalarını ve hiçbirine menfaat sağlamamalarını" istediğini yazıyordu.

Özkök kendi ifadesine göre, her ikisine de şu sözleri söylemişti:

"5 yıl boyunca hükümette kalacaksınız. Bu 5 yıl boyunca sizden hiç bir isteğimiz olmayacak. Biz medya gruplarının hükümetle hiçbir menfaat ilişkisinin bulunmamasını istiyoruz. Geçmişte bazı siyasilerin hatası yüzünden medyanın kimyası bozuldu. İnşallah bu ilişkiler bundan böyle sağlıklı bir zemine oturur.

Beş yıl boyunca sizden hiçbir şey istemeyeceğiz. Ama bu ilk gün, bir ricamız var. İlk ve son ricamız. Bütün medya gruplarına eşit mesafede olunuz. Hiçbirine menfaat sağlamayınız. Besleme basın yaratmayınız."

Görüldüğü gibi, Özkök, politikacılarla yaptığı konuşmada, "medyanın kimyasının bozulmasının" sorumluları olarak siyasetçileri görüyor, siyasetçilerden rant bekleyen ve beklediği rantları almak için bu kimyayı bozan medya patronlarından ve onların emirlerini yerine getiren medya çalışanlarından pek söz etmiyor.

Oysa Özkök'ün deyimiyle "medyanın kimyasının bozulmasındaki" sorumluluk, bence siyasetçiler ve medya arasında eşit dağılmıştır.

Nitekim, Özök de medyadan, medyadaki iftiralardan ve yargısız infazlardan şikayetçidir:

"Bazı köşelerde atılan iftiraların, edilen hakaretlerin gerçek birer insan hakkı ihlali olduğunu, bir çok insanın bu köşelerde yargısız infazlara uğradığını, mağdur hatta mazlum duruma düşürüldüğünü yazıyorum. Çünkü, kendim de bu köşe yazarı terörünün mağduruyum." demektedir.

(Tam bu noktada eski olayları anımsayıp, "şimdi tam zamanıdır" diyerek, Fatih Altaylı'nın ve Hürriyet'in bana yaptıklarını anlatmayacağım. Bana yapılanları gerçekten ve çoktan bağışladım. Zaten başka türlü yaşamımı sürdürmem olanaksızdı.)

Özkök daha sonra, yozlaşma konusunda medyanın sorumluluğuna ışık tutan, bence çok çok önemli olan ve hepimizin tüylerini ürperten bir yaraya parmak basıyor:

"Son yıllarda mesleğimize musallat olan çok vahim başka bir gelişme daha var.

Medya şantajcılığı.

Bazı gazetelerde siyasilerin, devlet görevlilerinin, işadamlarının nasıl büyük bir şantaj altında görev yaptığını açıkça görüyoruz.

Bir gazetenin sahibi olan grubun özerk durumlarda ("kurumlarla" olması gerek. E.K.) bir sorunu mu var?..

O kurumun başındaki insan, günlerce, aylarca ağır bir medya terörü altında inletiliyor.

Devlet görevlisinin sadece kendisi ve kurumu değil, özel hayatı, ailesi, ona yakın insanlar da bu teröre maruz kalıyor."

Özkök, sadece Hürriyet gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni değil, aynı zamanda Milliyet, Radikal gibi daha pek çok gazetenin ve Kanal D gibi, CNN-Türk gibi büyük televizyon kanallarının sahibi olan Doğan Grubu'nun Medya Başkan Yardımcısıdır.

Bu açıdan saptamaları son derece önem taşıyor.

Yazısı şu sözlerle devam ediyor:

"...medyada şantaj dünyanın en aşağılık mafya gruplarından bile daha tehlikeli bir mafya biçimidir.

Eğer Türkiye, Avrupa Birliği'ne üye olmak istiyorsa, ancak korsan devletlerde, kara para ülkelerinde geçerli olan bu medya mafyacılığına son vermelidir."

Özkök'ün şantaj ve mafya saptaması bence de doğrudur ve 2002 yılındaki Türkiye'nin içine düştüğü medya yozlaşması konusundaki bataklığı işaret etmektedir.

Devamı haftaya.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 25 Mart 2024

Valid HTML 4.01 Transitional