Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
MEDYA NOTU
EMRE KONGAR
İSMET PAŞA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE NASIL BAKMIŞ
İsmet İnönü'ye atfen yazılan bir cümle vardır: "Bir ülkede namuslular da namussuzlar kadar cesur olmazsa o memleket batar" dediği öne sürülür İsmet Paşa'nın. Geçen gün bir başka konuda, kaynaklara bakarken, İsmet Paşa'nın bu sözünün orijinal metnini ve hangi nedenle söylendiğini buldum. Önce bu cümlenin orjinal metnini yazayım: "Arkadaşlar eğer bir memlekette erbabı namus laakal, eşirra kadar sabur olmazsa, o memleket behemehal batar". Sabur, sabırlı demek. Yani İsmet Paşa, namuslular da namussuzlar kadar "cesur olmalı" demiyor, "sabırlı olmalı" diyor. "Eşirra", "kötü insan", "fesatçı" anlamına gelen "şerir"in çoğulu. Şerir de kötülük anlamına gelen "şer"den türemiş bir sözcük. "Laakal", "en azından" ya da "daha aşağı olmaz" demek. "Behemehal", "her hal-ü-kârda", "elbette", "nasıl olursa olsun", "mutlaka" anlamına geliyor. "Erbab", hem "ehil" hem de "sahip" anlamına gelen iki manalı bir sözcük. Burada "erbabı namus" "namuslu" anlamına geliyor. Şimdi İsmet Paşa'ın cümlesini "bire bir" arı Türkçe'ye çevirebiliriz: "Arkadaşlar, eğer bir memlekette, namus sahipleri de en az kötü insanlar, fesatçılar kadar sabırlı olmazsa, o memleket mutlaka batar." İsmet Paşa bu cümleyi, 5 Temmuz 1931'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, "Bazı gazetelerin yayınları hakkkında Hükümetçe ne tedbir alındığına ilişkin gensoru önergesi" dolayısıyla yaptığı konuşmada kullanmış. Bu cümlede benim dikkatimi çeken husus, İsmet İnönü'nün, namuslu insanların da namussuzlar kadar cesur olmalarını değil, sabırlı olmalarını önermesidir. Sanıyorum, bu ifade, İsmet Paşa'nın kişilik özelliklerinden biri olarak, "sabrın", "cesaretten de önemli olduğu" konusundaki yargısını yansıtmaktadır. Gerçekten de toplumsal olaylarda, cesaret değil, sabır önemlidir; özellikle de uzun dönemli toplumsal ve kültürel değişme üzerinde odaklaşıldığı zaman. Örneğin bir öğretmenin başarısı, gerçekleri, en cesur ve en keskin bir biçimde dile getirmesinden çok, bunları ısrarla, yılmadan usanmadan ifade etmesine ve savunmasına bağlıdır. İşte Atatürk Devrimleri sırasındaki "toplumsal-kültürel dönüşüm" programının iki numaralı uygulayıcısı "Başvekil İsmet Paşa" bu gerçeği çok iyi bilmektedir. Gensoru önergesi, üç milletvekili tarafından "bazı gazetelerin" "masum ruhları tamamen zehirleyecek mahiyette" yayın yapmaları hakkında hükümetin tedbir almasını istemek için verilmiştir. Yani İsmet Paşa'dan, sansürcü bir yaklaşımla, gerekirse kapatma kararları uygulayarak, basını bütünüyle denetim altına alması istenmektedir. Buna karşı İsmet Paşa'nın yanıtı ilginçtir: "Matbuat hürriyetinin" yani basın özgürlüğünün hem korunmasını hem de kötüye kullanılmasının önlenmesini yalnız Meclis'in ve Hükümetin görevi olarak değil, milletin sorumluluğu olarak görmektedir. "Bunu bütün milletin müşterek vazifesi ve müşterek meselesi olarak zihinlere telkin etmek lazımdır" demektedir. Günümüzde, ne yazık ki İsmet Paşa'nın bu konuşmayı yapmasından yaklaşık 70 yıl sonra, halkımız medya karşısında hâlâ savunmasız ve çaresizdir. Bir yandan medya patronlarının mali ve ekonomik çıkarlarının pervasızca ve son derece etkili bir biçimde savunulması, öte yandan bunlara karşı çıkmaya çalışanlara karşı uygulanan "haysiyet cellatlığı", ne yazık ki, ülkemizin günümüzdeki en önemli sorunlarından biridir. Tabii bu sorunla mücadele edilirken, "basın özgürlüğünden doğan sakıncaların yine ancak basın özgürlüğü yoluyla önlenebileceği" asla unutulmamalıdır. |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 30 Eylül 2024