Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

MEDYA NOTU

 

EMRE KONGAR

 

SAYDAMLIK, MAHREMİYET VE İHANET

 

Kamu hizmeti yapanlar saydam (şeffaf) olmalı.

Doğru, ama kimler, ne kadar?

Medya ve siyaset, kamu hizmeti alanları olduğuna göre bu alanlarda çalışanlar kesinlikle saydam olmalı!

Ama bu saydamlık sadece görev alanlarıyla mı sınırlı kalmalı yoksa özel yaşam, yani insanın "mahremiyeti" de projektörler altında mı olmalı?

Kamu hizmeti alanı ile özel yaşam birbirinden ne denli ayrılabilir?

Özel yaşamdaki ilişkiler, özellikle de siyasi, mali ve ekonomik ilişkiler, insanın görev alanını etkilemez mi?

Suç soruşturmalarında, devletin, yani istihbarat birimleriyle, kolluk kuvvetlerinin ve yargı erkinin, özel yaşama müdahalesi ve mahrem ilişkileri izlemesi ne denli doğrudur?

Şimdilik bu soruları sormakla yetinelim ve son ayların olaylarına kısaca bir bakalım:

Devlet, bir Yargıtay Daire Başkanı olan Naci Ünver'in telefonlarını hukuk dışı biçimde dinlemiş, Başkan, Devlet aleyhine açtığı tazminat davasını kazanmıştır.

Hürriyet Gazetesi'nin telefonları, nasıl olduğu anlaşılmayan biçimde dinlenmiş, Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün ve Ankara Temsilcisi Sedat Ergin'in telefon konuşmaları, eski İçişleri Bakanı Meral Akşener tarafından bir basın toplantısında açıklanmış, Ergin ve Özkök, Akşener aleyhine açtıkları tazinat davalarını kazanmışlardır.

Devlet Güvenlik Mahkemesi savcıları, Ankara'da Emniyet'in telefon dinleme birimini basmış ve kayıtlara el koymuşlardır.

Hürriyet Gazetesi, telefonu dinlenen yüzlerce kişinin listesini ele geçirmiş ve bu listeyi yayınlamıştır.

Telefonu dinlenen kişiler arasında Cumhurbaşkanı bile vardır.

Bazı iddianamelerde kullanılmak üzere dinlenen ve kaydedilen telefon tutanaklarının, iddianamade kullanılmayanlarının imha edilmesi gerekirken bu işlem yapılmamış ve üstelik bunlar basına sızdırılmıştır.

Sabah Gazetesi'nin Ankara bürosunda, DGM Savcısı Talat Şalk ve Jandarma Albayı Aziz Ergen'in kendilerine verilen söz üzerine, yazılmamak koşuluyla, Ersin Bal, Bilal Çetin ve onlara sonradan katılan Emin Özgönül ile yaptıkları konuşma, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk tarafından öğrenilmiş, konuşmayı Şalk'a aktaran Türk, kaynağını açıklamayı reddetmiş, Bal bu gelişmeler üzerine görevinden istifa etmiştir.

Bu arada başka bazı milletvekillerinin, belediyelerin, sivil toplum örgütlerinin de telefonları dinlenmiştir.

Görüldüğü gibi toplumda tam bir "dinleme, izleme ve ifşa etme" kaosu yaşanmaktadır.

Devlette çalışan görevlilerin ve çetelerin yoğun bir biçimde iç içe geçtiği, siyasetin ve medyanın da bu ilişkilere hem "izlenen" hem de "izleyen ve ifşa eden" olarak gırtlaklarına kadar battıkları anlaşılmaktadır.

Devleti siyasetten, medyayı ise ticaretten soyutlamak yani arındırmak olanaksızdır.

O halde bu ilişkileri düzenleyecek yasaları, kuralları koyacağız ve sonuna kadar koruyacağız.

Ama nasıl ve kimlerle?

Kirlenme her yana bulaştığı zaman insan kendini devlet ve medya karşısında zavallı ve çaresiz hissediyor.

Madem ki hem devlette hem de medyada çalışanlar bundan şikayetçi, o halde hadi bakalım hep birlikte vatandaşı güvence altına alacak önlemleri gündeme getirsinler.

Unutmayalım ki gerçek demokrasi, bireyin temel hak ve özgürlüklerinin, önce devlete ondan sonra da bireyden daha güçlü olanlara karşı korunduğu bir rejimdir.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 30 Eylül 2024

Valid HTML 4.01 Transitional