Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

MEDYA NOTU

 

EMRE KONGAR

 

VİZONTELE, "ÖĞRENCİLİK" "EN" VE TURGAY FİŞEKÇİ

 

2 Mayıs tarihli Cumhuriyet'te, değerli dostum Turgay Fişekçi'nin, "En" başlıklı bir makalesi yayımlandı.

Fişekçi bu makalesinde, Yüzyılın Türk Şiiri adlı seçkinin ilanında Mehmet H. Doğan'a "Türk şiirinin yaşayan en önemli eleştirmeni" denmesine ve benim bir yazımda Vizontele'yi "Bugüne dek çekilmiş en iyi Türk filmi" olarak nitelememe takıldığını anlatıyor.

Makaleden anlaşıldığına göre, Fişekçi "en" sözcüğünün ancak ölçülebilir nesnel gerçeklikler için kullanılmasını kabul ediyor, sanat ve edebiyat gibi alanlarda, bu alanlardaki yargılar "öznel" bir nitelik taşıdığı için, kullanılmasına karşı çıkıyor.

Örnek olarak da "Dünyanın atmosferine en çok karbondioksit gazını salan ülke ABD'dir denildiği zaman bilimsel bir kesinliktir bunu söyleten." diyor.

Daha sonra Mehmet H. Doğan'ın değerini teslim ederek, böyle bir nitelemeye gereksinmesi olmadığını söylüyor.

Benim Vizontele'ye "en iyi" film dememe de karşı çıkıyor; böyle bir yargının sinemamızın öteki ünlü yapıtlarını da anarak, onlarla karşılaştırma yaparak dile getirilmesi gerekliliğini vurguluyor ve bazı önemli yönetmenlerin bir takım başarılı filmlerini sıralıyor.

Fişekçi'nin yazısı çok olumlu ve çok yararlı bir yazı.

Günümüzde "Magazin Basınının" tekelinde gibi görülen sinema alanında seviyeli tartışmaların yapılabileceğini göstermesi bakımından güzel bir örnek.

Fakat bu güzel yazıda benim katılmakta zorluk çektiğim bir yargı, bir de maddi hata var.

Önce "maddi hata" üzerinde durayım:

Fişekçi benim yazıdan yaptığı alıntıda kendim için "...sanat sosolojisi derseleri vermiş bir toplumbilim öğretmeni olarak..." dediğimi belirtiyor.

Oysa buradaki "öğretmen" sözcüğü yanlış.

Yazımı bir kez daha dikkatle okursa, kendim için "...sanat sosyolojisi dersleri vermiş bir toplumbilim öğrencisi olarak..." dediğimi hemen görecektir.

Bunun nedeni gayet basit:

Ben kendimi toplumbilim alanında (ve tabii sanat sosyolojisi konusunda da) "ebedi öğrenci" olarak görürüm ve öyle nitelerim.

Kendimi böyle nitelemem, bilimin ve özellikle de "akademik kariyerin" niteliklarinden kaynaklanır:

Kendini bilen bir "biliminsanı", ünvanı ve yaşı ne olursa olsun, temel işlevinin "ebedi öğrencilik" olduğunu asla unutmaz.

Şimdi gelelim, yazının katılmadığım yargı tarafına:

Bence "en" sözcüğü sadece nesnel veriler için değil, her türlü öznel yargı için de kullanılabilir.

Örneğin başta Oscar ödülleri olmak üzere, pek çok sanat ve edebiyat ödülü "en" diye başlayan sıfatlarla ifade edilen yapıtlara verilmez mi?

Aradaki fark, nesnel veriler için kullanılan "en" sözcüğünün herkes tarafından kabul edilen "objektif" bir gerçekliği ifade etmesi, buna karşılık "öznel" alanlarda kullanılan "en" sözcüğünün ise, "sübjektif" bir nitelik taşıması, yani nesnel bir evrensellik değil, "göreli bir öznellik" ifade etmesidir.

Bu çerçevede Fişekçi, benim Vizontele filmini "en iyi film" diye nitelememi eleştirirken, böyle bir yargı veremeyeceğimi değil, bu yargımın kendisine göre yanlış olduğunu söyleseydi, daha sağlam bir felsefe ve dil temeline oturturdu savını.

Saydığı yönetmenlere ve filmlere gelince, onların hemen hemen tümüne katılıyorum, ama bu da bir başka yazı konusu.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional