Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

MEDYA NOTU

 

EMRE KONGAR

 

BEYİN GÖÇÜ VE MEDYANIN SORUMLULUĞU

 

Sevgili okurlarım ister inanın, ister inanmayın, tam bu yazının başlığını yazmıştım ki telefonum çaldı ve CNN'in Editör programından genç ve yetenekli bir muhabir arkadaş, "Beyin Göçü" konusunda bir haber hazırladıklarını ve benimle de konuşmak istediklerini belirtti.

Bu olay Pazartesi günü akşamı oldu.

Ben, sanıldığının tersine, çok zor yazan biriyimdir.

Cumhuriyet gazetesine yazdığım yazıları da çok çok önemsediğim için, tam üç günümü alıyor her bir yazı.

Pazartesi günkü "Aydınlanma" köşesi yazılarımı Perşembe günleri yazmaya başlıyorum.

Perşembe günü çıkan "Medya Notu" yazılarıma da Pazartesi günleri başlıyorum.

Her iki yazının da ilk müsveddelerini bilgisayara kaydettikten sonra, araya gün koyarak yazıları "dinlendiriyorum" ve iki ayrı gün daha, salim kafayla, tercihan sabahları, müsveddeleri gözden geçirerek, yeniden kaleme alıyorum.

Tabii, ne denli başarılı olduğum, çok tartışmalı.

Her neyse, bugünkü yazım, başlığından da anlaşılacağı gibi, ülkemizin en önemli sorunlarından biri, belki de onların birincisi olan "beyin göçü" ve bu soruna ilişkin olarak "medyanın sorumluluğu" konusunda.

Aslında biliyorum, hemen aklınıza, "medya, beyin göçünü önlemek için, yayın politikası açısından neler yapabilir" konusunu tartışacağım gelmiştir.

Hiç kuşkusuz, medyanın bu konuya eğilmesini, enine boyuna irdelemesini ve en büyük zenginliğimiz, geleceğimiz olan gençlerimizin sorunlarını dile getirmesini istiyorum.

Bu konuda somut önerilerim de var.

Nitekim, CNN'den geldikleri zaman bunları zamanımın elverdiği ölçüde dile de getireceğim.

Ama bu yazımda, sorunun bambaşka bir yönüne eğilmek ve kamuoyunun dikkatini, medyanın haber verme dışındaki çok daha temel bir işlevine, "istihdam politikasına" çekmek istiyorum:

Önce hemen belirtmeliyim ki, son ekonomik krizin, "beyin göçünü" yeniden tetikleyen bir etki yapmasının altında, ilk kez, özel teşebbüsün bu krize büyük ölçüde "işçi çıkartarak" tepki vermesi yatıyor.

Bugüne dek yaşanan ekonomik ve mali krizler, genellikle paranın değerinin düşürülmesiyle ilgili olarak, daha çok tasarrufları ve tasarruf sahiplerini ve tabii bu arada yatırımcı ve işletmecileri de ilgilendiren etkiler yaratırdı.

Tabii bu krizler de kötümserliğe yol açar ve gençlerimizin "bu ülkede yaşanmaz" biçiminde ifade ettikleri karamsarlıklarını bir ölçüde de olsa, etkilerdi.

Ama bu kez, özel kesimin, özellikle de medya kuruluşlarının, salt işletmecilik açısından, krize "işçi çıkartarak" tepki vermeleri, gençleri tam anlamıyla bir "gelecek kaygısına" ve buna dayalı olarak da çok koyu bir karamsarlığa itti:

Düşünsenize, medya ile ilgili iyi bir eğitim almışsınız, sonunda iyi kötü bir iş bulmuşsunuz, sabahın köründen gece yarılarına kadar çılgınlar gibi çalışıyorsunuz.

Emeğinizin tam karşılığını olmasa bile, üç beş kuruş bir ücret alıyorsunuz ve buna dayanarak kendinize bir yaşam kurmuşsunuz.

Birden bire, "ekonomik kriz var, kusura bakma" diye sizi kapının önüne koyuveriyorlar.

Üstelik sizi kapının önüne koyan kuruluşta, astronomik ücretler alan "kodamanlar" ve hemen hemen hiç bir işi hakkıyla yapmadan maaş alan "patronun adamları" da var.

İşte bu yapı içinde kapının önüne konan ve umutsuzluğa kapılan binlerce (rakamı abarttığımı sanmayın, her bir medya kuruluşu yüzlerce kişiyi işten çıkardı) başarılı profesyonel genç, müthiş bir umutsuzluğa kapılıyor ve "Bu memlekette yaşanmaz" diyerek, yurt dışına gitmeye çalışıyor.

Tabii işin bir de korkutucu yönü şu:

Bu çocuklar medyada çalıştıklarından, çevreleri ve dolayısıyla etki alanları çok geniş: Karamsarlıkları derhal büyük bir hızla tüm tüm topluma yayılıyor.

Konu çok önemli, ilerdeki günlerde devam edeceğim.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional