Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

MEDYA NOTU

 

EMRE KONGAR

 

"ÖNÜNDE SONUNDA" VE ÖZKÖK'ÜN YAZISI

 

Sevgili okurlarım, bugün biri güzel Türkçemiz'e ilişkin, öteki de yazılı medyanın bir türlü kurtulamadığı bir hastalıkla ilgili olarak iki konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.

Önce güzel dilimiz ile başlayalım.

Geçen gün televizyonda Devlet Tiyatrosu kökenli sanatçıların seslendirdiği bir film izliyordum ki, birdenbire yine o yanlış söylenen deyim kulaklarımı tırmaladı:

"Önünde sonunda intikamımı alacağım" diyordu konuşan selendirme sanatçısı.

Sevgili okurlarım, bu deyimin doğrusu "eninde sonunda" biçimindedir.

Bildiğiniz gibi, "daha sonrakinden de sonra, en sonunda" anlamına gelir.

Peki bu güzel deyimimiz, nasıl "önünde sonunda" olmuş?

Neden bu yanlış ısrarla devam ediyor ve dilimizi bozuyor?

Öykü son derece ilginç.

Kıdemli bir Devlet Tiyatrosu sanatçısı arkadaşımız, zamanında, bu deyimin "eninde sonunda" değil, "önünde sonunda" olması gerektiğini düşünmüş.

Bunu da, ikinci sözcük "sonunda" olduğuna göre ilk sözcük de "eninde" değil, "önünde" olmalı biçiminde bir gerekçeye bağlamış.

İşin acıklı yanı şurada:

Genellikle seslendirme işleri Devlet Tiyatrosu sanatçıları tarafından yapıldığından ve bu sanatçılar arasında da "usta-çırak ilişkisi" geçerli olduğundan, kıdemli arkadaşımızın uygulaması önce Devlet Tiyakrosu sanatçıları, sonra da seslendirme sanatçıları arasında yaygınlaşmış.

Artık kurtulabilirsen kurtul.

Son zamanlarda Türkçe eğitimi yapan resmi kurumların yanında Türkçe telâffuz eğitimi veren pek çok özel kurs da açıldı.

Dilerim onların yöneticileri bu yazımı okurlar da bu yaygın yanlışın düzeltilmesine katkıda bulunurlar.

Gelelim yazılı medyada hâlâ varlığını ısrarla sürdüren bir başka dikkatsizliğe:

Geçtiğimiz Cumartesi günkü (14 Nisan 2001) Hürriyet'te gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün yazısı şöyle bitiyordu:

"Bunu yapmazsak, meydan İran tipi".

Yani yazı bitmiyordu!

Eskiden yer bittiği için, sayfa sekreteri yazının son cümlesinin arkasını kesiverirdi.

Tabii bu olayda, başka ögeler de rol oynamış olabilir; Özkök'ün yazısının son satırı, başka bir teknik nedenle de düşmüş olabilir. Ama genellikle bu yanlış, önceden çizilen sayfaya yazıları yerleştirmekle görevli olan "sayfa sekreterlerinin" ellerindeki bıçakla, yazıyı cart diye kesmesinden kaynaklanırdı eskiden.

Şimdi bu işler bilgisayarla yapıldığından, "maket bıçağı" yerine "bilgisayar tuşları" kullanılıyor ama, sonuç aynı:

Son cümlesinin yarısı kesilip atıldığı için bitmeyen bir yazı.

Üstelik de "Genel Yayın Yönetmeninin" yazısı.

Hem de "şehir baskılarında".

Yani ilk taşra baskıları görüldükten sonra düzeltilen nüshalarda.

Çünkü bana gelen gazete, bakkaldan alındığıdan hep "şehir bakısı" oluyor.

Artık başka ismin üzerinde basılan başka resimler, resim altı yazılarında kullanılan yanlış adlar, "ahval-i adiye" halini aldı.

Sanıyorum gazeteler, düzeltme servislerine biraz daha önem verseler iyi olacak.

Bu arada, Milliyet'in okurlar için oluşturduğu "Ombudsmanlık" uygulamasından sonra, Hürriyet'in de haftada bir gün, gazete ilgili olarak okur yakınmalarına ve açıklamalarına yer vermeye başladığını belirtmeliyim.

Dilerim bu uygulama "sansürsüz" olarak gerçekleşiyordur ve bütün gazetelerce de benimsenir.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 2 Aralık 2024

Valid HTML 4.01 Transitional