Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

MEDYA NOTU

 

EMRE KONGAR

 

VİZONTELE: BUGÜNE DEK ÇEKİLMİŞ EN İYİ TÜRK FİLMİ

 

Aslında Yılmaz Erdoğan'ın film hakkındaki sözlerini, açıklamalarını okuduktan sonra, korka korka gittim Vizontele'ye:

Ya böyle bir kadronun, böyle büyük bir özenle çalıştığı, bu kadar para ve bu denli emek harcanan film yine "kötü bir Türk filmi" olduysa diye.

Son yıllarda, pek çok filme büyük umutlarla gittim; "İnşallah bu kez iyi bir film yapmışlardır" diye.

Hemen hemen hepsinden düş kırıklıkları ile çıktım.

Önce hemen belirtmeliyim ki, "sinema güzel sanatların en zorudur, çünkü takım çalışmasını en fazla gerektireni ve tekniğe bağımlılığı en yüksek olanıdır".

"İyi bir film" ise her şeyden, ama her şeyden önce, "güzel görülen ve güzel duyulan"yani göz ve kulakla algılanmada hiç bir sorunu olmayan film demektir.

Filmin, şiirden farkı buradadır örneğin:

İyi bir şiir kötü bir kağıda kötü bir biçimde de basılmış olsa, "iyi şiir" olma niteliğini yitirmez, çünkü ses ahengine, zihinsel-duygusal çağrışımlara ve imgelere dayalı bir yapıttır: İnsan onu, doğrudan zihninde algılar.

Oysa film, önce "güzel görümmek ve güzel duyulmak" zorundadır.

Görüntüsü çizgili, sürekli sıcrayan, kayan, sesleri boğuk ve anlaşılmayan "güzel bir film" olamaz (Tabii bunlar özel olarak belli bir amaçla yapılmamışsa, ya da tek bir kopyaya özgü arızi nitelikler değilse).

Neyse, ben neredeyse kırk yıldır meraklı bir amatör ilgisiyle ama "sanat sosyolojisi" dersleri de vermiş bir toplumbilim öğrencisi olarak "Türk Sinemasını" yakından izliyorum.

Pek çok jüride görev yaptım, bu nedenle gördüğüm filmleri "karşılaştırmalı olarak değerlendirme" alışkanlığını da edindim.

Bu çerçevede rahatlıkla söyleyebilirim ki, "Vizontele bugüne dek çevrilmiş en iyi Türk filmidir".

Dilerim, yakın gelecekte o da aşılır ve daha iyi filmler çekilir.

Ben Yılmaz Erdoğan'ı hiç tanımam.

Üstelik "Mükremin Abi" tiplemesine ilişkin televizyon programlarını da hiç izlemedim.

Yani bu yazıyı tümüyle "nesnel verilerin ışığında" doğrudan doğruya gördüğüm film çerçevesinde yazıyorum.

Mükemmel bir senaryo, iyi bir bir oyunculuk, etkileyici bir kurgu ve tabii teknik mükemmellik.

Şimdi bir iki de sübjektif, yani öznel, bana göre güzellikten söz edeyim:

1) Bu filme bir kez daha sırf Cem Yılmaz'ın "müteaahhit" tiplemesini görmek için gideceğim.

2) Artistleri genellikle tiyatro oyuncusu olan ve bu nedenle "abartılı oyunculuk" tuzağına kolayca yakalanacak olan filmin sanatçı kadrosu bu yanlışa düşmemiş. Başta Demet Akbağ, bütün oyuncular çok başarılı, özellikle Altan Erkekli inanılmaz sadelikte ekonomik bir oyunculuk sergiliyor filmde.

3) Yılmaz Erdoğan filmin senaristi, yönetmeni, kısaca her şeyi olarak, "aslan payını" kendisine ayırmamış: "Deli Emin"de son derece başarılı ama filme egemen olmayan bir kompozisyon ile yetinmiş. Bence bu, kendisinin gelecekte daha da başarılı yapımlara imza atacağının bir işareti.

4) Senaryo, bana göre Türkiye'nin "çağdaşlaşma" serüvenindeki tüm çelişkileri çok iyi yakalamış ama, hem "değişmeyi, değişmenin gerekliliğini yadsımamış" yani "ucuzcu eleştiriye" kaçmamış, hem de ayrıca insan ögesini ihmal etmemiş. Böylece beşeri çelişkilerden kaynaklanan komedi ögeleri, toplumsal çelişkilerden kaynaklanan trajik bir yapı içine oturtulmuş. Bence sanatsal açıdan asıl üzerinde durulması gereken nokta da bu sentez.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional