Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

MEDYA NOTU

 

EMRE KONGAR

 

TİYATRONUN EMPATİK MELEĞİ

 

 

Başlıktaki "empati" sözcüğünün önündeki "s" harfi düşmüş değil.

Biliyorsunuz "empati" çok kısaca "kendini başkasının yerine koyabilme yeteneği" olarak tanımlanan bir toplumsal ve beşeri bilimler terimidir.

Ben de bu yazıda "sempatik" değil, "empatik" bir kişilikten söz etmek istiyorum.

Aslında bu anıt insan, bence çok da sempatik.

Ama burada belirtmek istediğim özelliği, "sempatik" oluşundan çok "empatik" niteliği.

"Empati"nin önemi şurada:

Türkiye üzerine uzmanlığı ile de tanınan ünlü siyasal bilimci Daniel Lerner, "The Passing of Traditional Society" adlı kitabında toplumsal ve siyasal değişme süreçlerini inceler.

Bu incelemeleri sırasında, kentleşen ve endüstrileşen toplumlarda okuma yazma oranının artması ve kitle iletişim araçlarının etkisinde kalınması sonucu, insanların siyasal katılım oranlarının da yükseldiğini söyler.

İşte Lerner'in kısaca "modernleşme" dediği bu süreç sonunda, değişen toplumların insanları gittikçe, "kendilerini başkalarının yerine koyma yeteneğine" kavuşurlar.

Sonuç olarak "empati" Lerner'e göre bir gelişme, bir modernleşme göstergesidir.

Bakın ünlü sanatçımız Macide Tanır, kendisi için ne diyor:

"Ben hayatın içinde kendini başkalarının yerine koyarak varolmaya çalışmış bir insanım".

Ben bu satırları okurken önce, bir aktristin, bir tiyatro sanatçısının varlığını, sahnede canlandırdığı farklı tiplerle sürdürdüğünü söylemek istiyor sandım.

Aslında sadece tiyatro sanatı açısından bile düşünüldüğünde, "rol yapma" yani "kendisini başkasının yerine koyabilme" yeteneğinin neden önemli olduğu, tiyatro sanatçılarının neden her toplumda en çağdaş, en gelişmiş insanlar grubunu oluşturduğu çok net olarak anlaşılıyor.

Ama Tanır, cümlenin noktasını koyduktan sonra, konuyu bir başka tümce ile şöyle sürdürüyor:

"Çünkü inanıyorum ki kişinin demokrasi kültüründe yer alabilmesinin birinci koşulu budur."

Böylece birdenbire, iyi bir aktristen çok daha ötede, "iyi bir demokrat vatandaş" ile karşı karşıya olduğunuzu algılayıveriyorsunuz.

Macide Tanır, Bilgi Yayınevi tarafından yayımlanan anılarına "Tiyatronun Cadısı" adını koymuş.

Kitabı okurken bu ismi neden seçtiğini anlıyorsunuz.

Ama ben Macide Tanır'a, onun kullandığı "olumlu anlamda" da olsa, cadılıktan çok melekliği yakıştırıyorum.

Peki Cumhuriyetin kuruluş yıllarında, toplum daha henüz Osmanlı'nın "feodal-dinsel" boyunduruğundan kurtulamamışken, (sanki şimdi kurtulduk!) böyle bir sanatçı nasıl ortaya çıkıyor?

Tam bu noktada, kitapta pek de ayrıntılı anlatılmayan bir baba ile tanışıyoruz:

Pek çok zengin talibi olan ve onlardan biriyle evlenmek yerine felsefe okumak isteyen kızına şu sözlerle yepyeni bir seçenek sunan bir baba:

"Binlerce zevce, yüzlerce felsefeci var, ama memleketin mektepli sanatçıya ihtiyacı var. Olabiliyor musunuz?" diyen bir baba.

Macide Tanır'ın anılarında, sadece bir dönemin tiyatro tarihini değil, asıl niteliği uygarlık ve demokratlık olan çok yetenekli bir sanatçının iç dünyasını ve günümüzdeki kültürel yozlaşmaya ilişkin eleştirilerini de bulacaksınız.

Mutlaka okuyun.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 15 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional