Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

MEDYA NOTU

 

EMRE KONGAR

 

ÂKIL BİR BASIN ÇALIŞANINDAN AÇIKLAMA

 

 

Bugünkü yazım tv8 ve Milliyet hakkında olacak.

Siyasal iktidar, Türkiye'deki politikacıların "sorun çözmek yerine sorun üretmek geleneğine" uygun olarak son günlerde "ombudsmanlık" kurumu diye bir kavramı tartışmaya açtı.

Biliyorsunuz, İsveç başta olmak üzere özellikle İskandinav ülkelerinde işlevsel olan bu kurum, vatandaş ile kamu yönetimi arasında bir nevi hakemlik.

Ecevit'in, "Kamu Denetçiliği" adıyla Türkçeye çevrilen "ombudsmanlık" işini Demirel için icat ettiğini düşünenler yanılıyorlar.

Daha 1976'de, Ecevit ile Göreme Sokak'taki çalışma merkezinde CHP'nin yeni programını yazarken ve daha sonra 1977 Genel Seçimleri'ne hazırlanırken, bu kavramı Türkiye'ye de getirmek istediğine çeşitli konuşmalarında tanık olmuştum.

Zaten Ecevit'in "İskandinav Demokrasilerini" çok beğendiği kamuoyu için bir sır değildir.

İşte "ombudsmanlık" kurumu da bu beğeninin sonuçlarından biri olarak Türkiye'ye getirilmek istenmektedir.

Aslında "ombudsmanlık" bir nevi hakemlik ya, bu tür hakemliği Batı demokrasileri, "akıllı adam" "bilge kişi" anlamına gelen "âkıl adamlar" ("â" uzun, "ı", "i" ye yakın yumuşak okunur) biçiminde Türkçe'ye çevirdiğimiz "akıllı ve deneyimli uzmanların" bazı konularda gözlemci olarak görevlendirmelerinde sık sık kullanıyor. (Dikkat "i" harfi ile yazılıp okunan ve genelikle "âkıl" sözcüğü ile karşıtırılan "âkil" kelimesi "yiyen" anlamına gelir).

tv8, gerek haberleri, gerekse genel yayın politikası açısından düzgün bir kanal.

Ana haber bültenini, TRT'nin deneyimli eski spikerlerinden Erkan Oyal sunuyor.

Türkçesi güzel, kültürü yerinde; bence Türkiye'nin nadir başarılı "anchorman"lerinden biri.

İşte 8 Eylül 2000 gecesi tv8'in ana haber bülteninde, Avusturya'daki faşist eğilimlerin gözlemlenmesi için görevlendirilen "âkıl adamlara" ilişkin bir haber vardı.

Bir iç spikerin seslendirdiği haberde dört-beş kez üst üste uzun "a" ve "ı" sesi ile okunması gereken "âkıl" sözcüğü kısa "a" ve "i" sesi ile söylendi ve sanıyorum Erkan Oyal'ın saçları da diken diken oldu.

Böyle ciddi bir kanalda, Erkan Oyal gibi bir kişinin sunduğu haber bülteninde bu hata çok kulağı tırmaladı.

Evet, bir "âkıl adam" yani bir "ombudsman" da Milliyet'te "Okur Temsilcisi" adıyla görev yapıyor: Yavuz Baydar.

Milliyet'e son günlerde, öteki gazetelerde çalışan basın mensupları hakkında yaptığı haberlerle ilgili yöneltilen eleştirilerin yoğunlaması üzerine yazdığım yazıya bir yanıt yolladı Yavuz Baydar.

Aslında uzun zamandır Milliyet'in bu "Okur Temsilciliği" üzerine bir yazı yazmak istiyordum.

Yavuz Baydar'ın yüklendiği işlev, son derece zor ama, gazeteye büyük saygınlık kazandıran bir görev.

Gazeteyle ilgili bir şikayet olduğu zaman Baydar sorumlularla konuşuyor ve bütün tarafları dinledikten sonra, vardığı vicdani kararı sütununda dile getiriyor.

Bir gazeteyi "içerden" eleştirmek ve bunu o gazetede yayımlamak, "yazıişleri gelenekleri açısından" "ihanetle eşdeğer" bir eylemdir.

Olayın arkasında, mutlaka üst düzey yöneticilerle birlikte gazetenin patronu da var.

Çünkü patron doğrudan destek vermezse böyle bir görev uzun zaman sürdürülemez, gazeteyi çıkaranlar sizi çiy çiy yerler.

İşte sevgili Baydar, bana yolladığı e-postada Milliyet'in, Serdar Turgut, Hıncal Uluç ve Cumhuriyet haberleri açısından haklı olduğunu vurguladıktan sonra bir de sitem ediyor, "Herhalde benim okur temsilcisi olarak yazdığım yazıları okumadan bu eleştirileri yazdınız" diyor.

Milliyet benim çok sevdiğim ve saydığım arkadaşlarımın çıkardığı bir gazete.

Baydar'a, hem bu arkadaşlık, hem de yaptığı son derece zor işe duyduğum saygı çerçevesinde yanıt vermeye çalışacağım.

Haftaya.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 25 Mart 2024

Valid HTML 4.01 Transitional