Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

EMRE KONGAR

 

 

MEDYA NOTU

 

 

KAYNAYAN DAĞIN ARSLANI

 

 

Bu yazımda size bir güzel insandan ve ona bağlı olarak bir güzel olaydan söz edeceğim.

Ama önce uzun “a” ile söylenen ve cinayet işleyen kişiyi belirten “katil” sözcüğü ile, kısa “a” ile okunan ve yapılan eylemi belirten ve aslı “katl” olan “katil” kelimesi arasınaki farka ve spikerlerimizin bu konudaki genelde doğru olan tutumuna değinmek istiyorum.

Mulaka siz de dikkat etmişsinizdir, deneyimli spikerlerimiz, kısa “a” ile okunan biçimde “katil zanlısı” diyor.

Ben, bu Medya Notu yazıları henüz Pazartesi günleri yazdığım Aydınlanma sütununun bir “dip notu” biçiminde iken bu noktaya değinmiş ve “zanlı bir kişidir, eylem değildir, bu nedenle katil sözcüğünün kısa değil, uzun a ile okunması gerekir” demiştim.

Fakat daha sonra bir toplantı için gittiğim Muğla’da Baro Başkanı Birdal Ertuğrul ve sevgili Turgut Kazan ile konuyu tartışmış ve hukuk mantığında zanlının, kişi değil, eylem zanlısı olduğunu öğrenmiş ve bunu da yine dip not biçimde “katil kelimesinin kısa a ile okunması doğrudur” diye belirtmiştim.

Geçen hafta, e-posta ile dikkatimi çektiği yanlışlardan söz ettiğim dikkatli okurum Tayfun Tür de benim eskiden algıladığım gibi düşündüğü için olacak, Ali Kırca’nın kısa a ile “katil zanlısı” demesini eleştiriyor.

Bu konuda Ali Kırca haklıdır.

Bu kez yine bir konferans için gittiğim Fethiye’de tanıştığım iki değerli hukuk insanına, Başsavcı ve Savcıya “Sizde, hukuk mantığına göre zanlı, eylemin mi, kişinin mi zanlısıdır?” diye sordum, “Örneğin hırsız zanlısı mı, hırsızlık zanlısı mı denir?

Yanıtları duraksamadan, “Zanlı eylem zanlısıdır. Hırsız zanlısı değil, hırsızlık zanslısı denir” biçiminde oldu.

Böylece pekiştirdiğim bir bilgi çerçevesinde “Katil zanlısı” deyimindeki “katil” kelimesinin kişiyi değil, eylemi belirttiğini ve dolayısıyla kısa a ile okunması gerektiğini (bu kez spikerlere değil) okurlara bir kez daha anımsatıyorum.

Şimdi gelelim bu yazının daha keyifli bölümüne.

Önce bir bilmece:

Kaynayan dağdaki arslan kimdir?

Yanıt, “Kaynayan dağdaki arslan, değerli Felsefecimiz, yazarımız, sahafların temel direklerinden Arslan Kaynardağ dostumuzdur.

Arslan Kaynardağ, hem bir filozof kimliğine ve kişiliğine sahiptir hem de bir felsefe uzmanıdır.

Yani hem kendisi dünyayı ve evreni açıklamaya yönelik düşünceler üretir, hem de bu tür düşünce üretenleri inceler.

İşte bu güzel insanın, bu “Kaynayan Dağın Arslanı”nın , yepyeni bir kitabı çıktı: Kadın Felsefecilerimiz.

Başında bir başka değerli Felsefecimizin, Profesör İonna Kuçuradi’nin bulunduğu Türkiye Felsefe Kurumu tarafından yayınlanan ve başlı başına ayrı bir yazı konusu olan bu kitaba ilerki yazılarımda yeniden döneceğim.

Şimdilik okurlarıma bu önemli ve güzel haberi vermekle ve bu değerli insanı yeni ürünü için bir kez daha saygıyla selamlamakla yetiniyorum.

Sevgili Kaynardağ ile konuşurken, bu değerli insan, laf arasında “deprem kültürünün” yeniden gündeme getirdiği “prefabrike” sözcüğüne dikkatimi çekti.

Gerek gazetelrde gerekse televizyonlarda bu sözcük “prefabrik” olarak yazılıyor ve söyleniyor.

Oysa bu telaffuz, sözcüğün aslı açısından yanlış: Sondaki “e” harfinin de seslendirilerek, “prefabrike” biçiminde yazılması ve okunması gerekiyor.

Sadece Cumhuriyet Gazetesi, doğru imla ile de yazıyor bu kelimeyi. (Yani zaman zaman yanlış yazım da kullanılıyor ne yazık ki).

Aslında keşke bu kelimenin de Türkçesini kullanabilsek.

Buradaki hata, doğrusu “şoke oldum” deyiminin, genellikle sondaki “e” harfi okunmadan “şok oldum” biçiminde yanlış kullanımını çok andırıyor.

Pek doğal olarak, dilimizi yavaş yavaş tümden egemenlik altına alan bu yabancı sözcüklerin Türkçe karışılıklarını bulsak ve kullansak çok daha iyi olur:


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 15 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional