Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

EMRE KONGAR

 

 

MEDYA NOTU

 

 

MASUNİYET MASUMİYET OLURKEN, KARI-KOCA YER DEĞİŞTİRMİŞ

 

 

Televizyonlarımızdaki Türkçe cinayetleri bir an içinde olup bittiği için kimi zaman pek çok kişinin kuağına ya da gözüne çarpmıyor.

Oysa gazetelerimizdeki ve dergilerimizdeki cinayetlerde, maktul uzun süre ortada kaldığından ve biz tanıklar ona istediğimiz kadar bakabildiğimizden çok daha dikkat çekici oluyor.

Geçen hafta, Cumhuriyet Gazetesi’nde çok güzel bir haber vardı:

Değerli muhabir arkadaşlar, Meclis’teki yeni salonun “demokratik yapılı” kürsü biçimi ile, eski salona egemen olan ve adeta milletvekillerine “tepeden bakan” kürsü biçimi arasındaki farkın tartışıldığı çok güzel bir haber yapmışlardı.

Bu haberde politikacılardan ve mimarlardan farklı görüşler alınmıştı.

İnsan artık böyle özel ve özgün haberleri Cumhuriyet dışındaki gazetelerde pek bulamıyor.

Büyük tirajlı gazeteler genellikle bir halk ekmek fabrikası gibi haber ürettiklerinden, haberlerin özgünlük ve özellikleri de ister istemez bu fabrikasyon üretim arasında yitip gidiyor.

Her ne ise, işte bu güzel haberde, bir mimarın görüşünü dile getirirken telaffuz ettiği, “kürsü masuniyeti” deyimi, bizim gazetede “kürsü masumiyeti” olmuştu.

Hata değerli muhabir arkadaştan mı, yoksa dizgiden mi kaynaklandı blmiyorum.

Bildiğim bir şey varsa bu tür “kültürsüzlüğe dayalı yanlışlar” en az Cumhuriyet’te olurdu.

Bildiğiniz gibi “masun” (ki her iki hece de kısa okunur), “korunmuş”, “dokunulmaz” demektir.

Kürsü masuniyeti” deyimi, milletvekillerinin özgürce konuşabilmeleri için, onlara tanınmış olan bir ayrıcalıktır:

Meclis’te söyledikleri sözlerden dolayı siyasal olarak dokunulmazlıkları bulunduğunu belirtir.

Masumiyet” ise, son günlerin güzel yerli filmlerinden birinin ismi olmasının yanında, esas olarak “suçsuz” anlamına gelir.

Ben anlamı ya da imlası veya telaffuzu birbirine yakın sözcükleri aynı cümle içinde, farklılıklarını vurguluyarak kullanmayı çok severim.

Bu çerçevede, konumuzla ilgili olarak, “milletekillerinin kürsü masuniyetine sahip olmaları onların her konuda masum olduklarını göstermez” biçiminde örnek bir cümle kurabilirim.

Haftanın ikinci yanlışı ise Hürriyet’ten.

Biliyorsunuz, Hürriyet te, Cumhuriyet te, benim gazetelerim.

Üniversite’den istifa ettikten sonra, dört sene aralıksız Hürriyet’te çalıştım.

Cumhuriyet’te de şu anda iki ayrı köşe yazıyorum.

Bu gazeteleri daha mı çok seviyorum nedir, galiba onları daha dikkatle okuyorum ve yanlışları da bu yüzden daha çok gözüme çarpıyor.

Her neyse, Hürriyet, yine çok güzel bir gazetecilik yaparak genellikle Fethullahçılara mal edilen Abant topantısını yakından izledi.

Bu toplantıya ilişkin ilginç bir haberde, Kemal Tahir’in düşüncelerine yakınlığıyla tanınan ünlü film yönetmenimiz Halit Refiğ ile, yine ünlü bilim insanları Hüseyin Hatemi ve Kezban Hatemi arasında geçen bir tartışmayı sütunlarına taşımıştı.

Kemal Tahirci olmasıyla bilinen Halit Refiğ, bu özelliğine karşın, bugün, Cumhuriyet’in tehlikede olduğunu savunmuş, buna karşılık Kezban Hatemi bu tutumu “Hukuk Cinayeti” olarak nitelemiş.

Haberin olayı ne kadar nesnel bir biçimde yansıttığını bilmiyorum.

Sevgili Refiğler ya da Hatemiler bir açıklama yaparlarsa onlara da yer vermeye hazırım.

Ama benim diyeceğim bunlar değil.

Hürriyet’in güzel bir geleneği vardır: Haberlerini hep fotoğrafla desteklemeye, ya da en azından süslemeye önem verir. (Hani “Türkün aklı gözündedir” derim ya ben her zaman. İşte o hesap).

Bu kez de haberde Halit Refiğ ile Hüseyin Hatemi ve Kezban Hatemi’nin fotoğraflarını kullanmış.

Bunda ne var demeyin:

Fotoğraftaki hanımın altında Hüseyin Hatemi, erkeğin altında ise Kezban Hatemi yazıyor.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional