Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
MEDYA NOTU
EMRE KONGAR
MEDYA TEHLİKELİ BİR SİLAHTIR: İNSANI VEZİR DE EDER, REZİL DE!
Geçtiğimiz hafta medyada öyle garip olaylar oldu ki, önce gözlerime inanamadım, sonra da kulaklarıma. 4 Nisan 1999 tarihli Sabah Gazetesi’ni okurken, gözlerime inan amadım.10 Nisan 1999 gecesi NTV ’yi seyrederken de, gözlerime ve kulaklarıma.4 Nisan 1999 günü, Sabah Gazetesi’nde Ali Şen, aynı gazetenin bir başka yazarı için şu sıfatları kullanıyordu:“… ruh hastası, cahil, saldırgan, bilgisiz, kültürsüz, yalancı, pespaye…” Ali Şen kendisini de şöyle tanımlıyordu: “ Kosova konusunu çok iyi bildiğim doğrudur. Sinema tarihini, dünya edebiyatını, dünya siyaset tarihini, dünya futbol ve sporunu, dünya tarihi ve genel kültürünü çok iyi bildiğim; bu zavallı cahil kendisini aydın sanan pespayenin kafasının alamayacağı kadar bilgilere sahip olduğum doğrudur.”Ben gözlerime inanamadım! Hâlâ da inanmak istemiyorum. * * * Aynı şaşkınlığı, NTV’de, canlı yayında Murat Birsel’in DYP Genel Başkanı Tansu Çiller ile olan konuşmasını dinlerken, Milliyet ve Hürriyet Gazeteleri ile Kanal D’nin sahibi Aydın Doğan’ın, telefonla tartışmaya katılması sırasında yaşadım:Tansu Çiller Türkiye’yi yönetmiş ve yine de yönetmeye talip olan bir politikacı lider.Bir gazeteye ve hatta gazeteyi de aşan bir biçimde bir “medya grubuna” karşı çok ama çok ciddi ithamlarda bulunuyor. Kendisini savunmak için telefon eden Aydın Doğan’ı ise hem dinlemiyor, hem de izleyicinin dinlemesini engelliyor.Kulaklarıma ve gözlerime inanamadım, hâlâ da inanmak istemiyorum. Daha sonra, çok benzer bir olay, Kanal 6’da yine Çiller ile Doğan arasında yaşanıyor: İzleyici, ekranda görmediği, ama sesini işittiği Çiller’in Aydın Doğan’ın telefonu karşısındaki tutumu ile bir kez daha şaşkınlıktan şaşkınlığa düşüyor. * * * Şimdi soğukkanlı bir biçimde düşünelim: Bu tartışmaların galibi kim, mağlubu kim? Önce, her şeye karşın, bu tartışmaları kamuoyuna taşıyan medya özgürlüğü galiptir.Gerek siyasal liderlerin, gerek medya patronlarının, gerekse bu yazının başında alıntıladığım yazarın “insan” kimlikleriyle, kamuoyu önünde, gerçek yüzlerini göstererek tartışmaları Türkiye’deki demokrasi için bir kazançtır. Daha sonra, çok bilinen bir gerçeği anımsatalım: “Dürüstlük” ve “nesnellik ” gerek medyanın, gerekse politikacıların “olmazsa olmaz” niteliğidir.Medyanın “ haber verme” işlevi de, politikacının “sorun çözme” görevi de, medya ve politikacı ancak dürüst ve nesnel olduğu konusunda kamuoyunu inandırırsa, bir anlam taşır.Sanıyorum, birinci örnekte Ali Şen , ikinci örnekte de Tansu Çiller, kamuoyu önünde ciddi yaralar almışlardır.Keşke, demokrasinin “ olmazsa olmaz” koşulu niteliği taşıyan “medya özgürlüğünün keyfini” kamuoyu olarak, bu iki insan zedelenmeden yaşabilseydik.* * * Bu tartışmaların gerçek galiplerinin, kamuoyunu bilgilendiren gazeteler ile NTV ve Kanal 6’ başta olmak kaydı ile olayı bütün ayrıntılarıyla aktaran öteki televizyon kanalları olduğunu bir kez daha belirtmeliyim.Bu yazımı, çok bilinen üç gerçeği herkese bir daha anımsatarak noktalamak istiyorum: 1) Aynaya kızmak insana hiçbir yarar sağlamaz.2) İhtirasları yeteneklerini aşan bir insana, kendisinin yaptığı kötülüğü hiçbir düşmanı yapamaz. 3) Herkesi bazen, bazı insanları her zaman aldatabilirsiniz, ama herkesi her zaman aldatamazsınız. |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 21 Ekim 2024