Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

MEDYA NOTU

EMRE KONGAR

 

MEDYADA MÜTEAHHİT PATRONLAR

 

Bugünlerde medyada yine önemli şeyler oluyor.

Önce makro plandaki bazı gelişmelere bakalım:

Ne raslantı ise, yeni kanal kuranların ve eski kanalları satın alanların hepsinin mesleği müteahhitlik.

Korkmaz Yiğit’in Kanal 6’yı ve Genç tv’yi almasından sonra, Mehmet Nazif Günal adlı müteahhit de, MNG Holding adına, Kanal 8 isimli bir kanalı yayına soktu.

Uzun süredir kablolu televizyonda Gökkafes’in şantiyesinden yayın yapan müteahhit Mustafa Süzer’in Kent tv’sinden sonra, Bayındır Holding de son derece tartışmalı ve gölgeli bir biçimde, Korkmaz Yiğit’ten Genç tv adı ile bilinen kanalı satın almış ve BRT olarak deneme yayınına başlamıştı.

Tabii bu arada, ünlü çete tarafından coptagon kaçakçılığından kazandığı iddia edilen paralardan fidye alınması amacıyla iki kez kakçırılan Gaziantepli iş adamı Mehmet Ali Yaprak’ın Kanal 9 adlı kanalını da unutmamak gerek.

Tam bu günlerde, tekstilci-politikacı Cavit Çağlar’ın kanalı NTV’yi de Garanti Bankası’nın sahibi olan Doğuş grubu, yani Şahenk ailesi satın aldı.

Kanal D’nin sahibi Aydın Doğan’ın da, iş adamı olarak, Milliyet’i ve Hürriyet’i sonradan satın aldığı düşünülürse, ortada basın kökenli büyük medya kuruluşu olarak bir tek, atv’nin sahibi olan SABAH grubu kalmış gözüküyor.

Tabii bu arada SABAH grubunun da, başta bankacılık olmak üzere pek çok ticari işe girmiş bulunduğunu anımsamak gerekli.

Türkiye’nin ilk özel televizyon kanalı olarak işe başlayan ve bugünlerde Fatih Çekirge’nin yönetiminde normal yani büyük boy bir gazetede, yarım boy, yani tabloid tabir edilen magazin ağırlıklı bir içerik deneyimi yapan Star’ın sahiplerinin ise, bankadan elektrik santrallarına kadar pek çok şirkete sahip olduklarını bilmeyen yok.

Bugünlerde yeni bir yayın politikası ile dergicilik ve kitap alanında büyük atılımlara girişen Show tv de esas olarak banka patronu olan Erol Aksoy’un.

Yeni kurulan kanallardan CTV’yi de atlamayalım: Bu kanal da büyük müteahhit Ceylan ailesinin.

Aslında medyadaki sermayenin, kökeni ve mevcut ticari ilişkileri kadar, sahip olduğu gazeteyi ya da televizyon kanalını yahut dergi veya radyoyu basın ahlakına ne ölçüde uygun yönettiği de önemlidir.

Bu çerçevede, “medyada rekabet” bizler yani izleyiciler için yaşamsal bir önem taşıyor.

Çünkü böyle bir cangılda, ancak, büyük bir medya kuruluşu başka medya kuruluşlarıyla uğraşabiliyor.

Evet işte böyle “makro gelişmelerin” egemen olduğu medya dünyasında, bütün yeni gazete ve kanallara büyük bir keyifle “hoşgeldin” diyorum.

Çünkü bu “medya cangılından doğan sakıncaları, yine medya cangılından doğup gelişen rekabet ve özgürlük önleyecek”.

Şimdi gelelim, “mikro olaylara”:

Kanal 6’nın Genel Koordinatörü, Ardan Zentürk, benim, Hulki Cevizoğlu’nun Ceviz Kabuğu programına yapılan müdahalenin “siyasal kokulu” olduğunu yyazmam karşısında bir açıklama yollamış ve Ceviz Kabuğu programına siyasal amaçlı bir müdahalenin söz konusu olmadığını ama, Kanal 6 yönetimi (yani kendisi) ile Hulki Cevizoğlu arasında, programın biçimi ve uzunluğu konusunda ciddi bir anlaşmazlık olduğunu ve bu nedenle ortaya çıkan sorunların, son Ceviz Kabuğu programında araya haberlerin girmesiyle patlak verdiğini ve Cevizoğlu’nun hassasiyetine neden olduğunu açıklamış.

Ben Zentürk’ün açıklamalarının tümüyle doğru olduğuna inanıyorum.

Ama yine biliyorum ki, bir kanalın genel yaklaşımı ile bir programcının dürüst ve özgür haberciliği çatışınca, konu derhal ortaya bir “profesyonellik sorunu” olarak getirilir, ve sonunda doğal olarak program ve programcı harcanır.

İnanmayanlar, Kadir Çelik’in yeni yayınlanan, “Beyazcamın Karakutusu” adlı kitabına baksınlar.

Ama ben yine de iyimserliğimi koruyorum: Kanal 6’nın da, öteki kanalların da, ancak “tarafsızlık” “objektiflik” ve “haber ahlâkı” ilkelerine uygun davranabildikleri ölçüde yaşayabilecekleri gerçeğini göreceklerine inanmak istiyorum.

Bu konuda en büyük görevin de kanal ya da gazete yöneticisi olan profesyonel dostlarıma düştüğünü düşünüyorum.

Bu arkadaşlarımız üç beş kuruş için, “kraldan çok kralcı” bir anlayışla “patron yalakalığı” yapmazlar ve patronlara, “doğru ve dürüst haberciliğin erdemlerini, yani ticari açıdan da ancak böyle ayakta kalabileceklerini” anlatabilirlerse Türkiye’nin çok daha kaliteli bir medyaya, ve dolayısyla çok daha aydınlık günlere kavuşacağına inanıyorum.

Medya kuruluşlarının başındaki profesyonel dostlarıma, tarihin kendilerini büyük bir titizlikle izlediğini anımsatmak isterim.

Devamı haftaya!


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 15 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional