Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

MEDYA NOTUİ

 

EMRE KONGAR

 

MEDYADA KARA PARA,

CANSEN, BAYER, VE MİLLİYET

 

Bizim öğrencilerimize öğrettiğimiz çok önemli bir toplumbilim ilkesi vardır:

Bu ilkeye göre toplumun çeşitli kurumları, fizikteki “birleşik kaplar” gibidir. Birindeki bir kirlenme zaman içinde ötekilere de bulaşır.

Örneğin, “çete ve tarikat devleti”nin “çete” bölümü Susurluk kazasıyla, “tarikat bölümü” de 28 Şubat 1997 süreciyle tüm kamuoyunun dikkatini çekmeseydi, “toplumun bütün kurumları yavaş yavaş tarikatların ve çetelerin eline geçmekteydi.

Hiç kuşkunuz olmasın ki, “toplumun bütün kurumları” ifadesi, başta siyaseti ve dolayısıyla siyasal partileri ve bu partilerin egemen olduğu Türkiye Millet Meclisi ile, sivil ve askeri bürokrasiyi de kapsamaktadır.

Pek doğal olarak kısaca “medya” dediğimiz, “kitle iletişim araçları” da “toplumun bütün kurumları” ifadesinin içinde, hatta bana sorarsanız, başlarında gelir.

Önce geçen hafta açıkladığım rakamlar ve verdiğim haberler üzerine bir yorum:

Gelen tepkiler çok ama çok ilginçti:

Hiç kimse bu rakamların “abartılı” ya da “yüksek” oduğunu söylemedi.

Tam tersine, açıklanan maaşların, gerçek ödemeleri yansıtmadığı, yani medya çalışanlarının belirtilenlerden daha fazla maaş aldıkları öne sürüldü. (Hemen bir anımsatma yapalım; maaşlar dolar üzerinden 12.500 ile 50.000 arasında, transfer teklifleri ve ücretleri de 2 milyon dolar ile, 5 milyon dolar arasında değişiyordu).

Şimdi Ege Cansen’den çok önemli bir saptama:

Cansen, Türkiye’de özel teşebbüsü en iyi bilen ve liberalizme yürekten inanmış, üstelik de gerçekten hem akıllı hem de namuslu bir kaç bulunmaz kalemden ve beyinden biridir; Hürriyet Gazetesi’nde ekonomik konularda köşe yazarlığı yapmaktadır.

Cansen, 22 Ekim 1998 tarihli “Özelleştirme Fiyaskosu” başlıklı yazısında şöyle diyor: “…Milyar dolar, çok, çok, çok büyük paradır. Böyle paraları bir kişinin Türkiye’de kazanması ve nakit olarak hareketlendirmesi pratik olarak mümkün değildir. Bu büyüklükteki bir para, ancak devlet veya halk soyularak’ ele geçirilebilir.”

Aslında Cansen’in yazısı bir ders konusu olacak derecede güzel. Yazının tümünü bulup okumanızı öneririm.

Bu konunun, “medyadaki maaşlar”la ya da “transfer ücretleri” ile ne ilgisi diye var derseniz, yanıt hazır:

Öyle patronlar böyle maaş öder.

Ben, her şeye karşın, insanın temeldeki dürüstlüğüne ve özellikle de “medya çalışanlarına” güveniyorum.

Son günlerden bir kaç örneği, kısaca anımsayalım:

Yalçın Bayer, tek başına, Büyükada’daki bir arsa yağmasını engelledi.

Necati Doğru hemen hemen her yazısında bir soygunu dile getiriyor.

Fatih Altaylı, yazılarında belirttiği ipuçlarının artık polisçe de izlendiğini ve çetelerin çorap söküğü gibi ortaya çıktığını yazıyordu geçenlerde.

Milliyet’teki “çalışanların direnişiile, gazetenin satışının iptali, bütün kamuoyunun gözleri önünde cereyan etti.

Hasan Pulur, Melih Aşık, Metin Toker, Osman Ulagay “Milliyet Çalışanlarının“şaibeli sermaye” karşısındaki direnişini yazılarıyla yansıttılar.

Uğur Dündar ve arkadaşları Milliyeti almak isteyen kişinin satın almış olduğu televizyon kanalına geçmeleri için yapılan yedibuçuk milyon dolarlık transfer ücretini reddettiler.

Sanıyorum, bu olaylardan alınacak çok ders var.

Evet, “kara para”, medyaya da sızdı.

Evet şimdi medyayı bir “silah” olarak kullananların sayısı artıyor.

Evet, ellerindeki kanalı, ellerindeki gazeteyi ticari ilişkileri için “tabanca gibi” kullananlar var.

Bu işler için “milyon dolarlar” ile ölçülen tranfer paraları ödeniyor.

Evet “patronlarının tetikçiliğine soyunan” “yazarlar” ve “televizyoncular” var.

Ama benim yukarda verdiğim örnekler de var.

Hangisi mi kazanacak?

Sizin okuduğunuz gazete, sizin seyrettiğiniz kanal kazanacak!


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 15 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional