Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
MEDYA NOTU
EMRE KONGAR
ERÇETİNGÖZ'ÜN VE AKÇİN'İN YAZILARI
Televizyon her şeye egemen görünse de, benim için yazılı basının tadı başka. Elime gazeteleri ve dergileri alınca, bir başka türlü keyifleniyorum. Zaten "okumak" eylemi "bireysel", "seyretmek" eylemi ise, daha "ailesel", yani grupsal ya da toplumsal bir davranış değil mi? Evde herkes televizyonda neyin seyredileceğine karışıyor ama, kimse benim ne okuduğumla ilgilenmiyor. Her ne ise, bugün iki önemli makaleden söz edeceğim. Bu iki önemli makalenin yazarları da önemli kişiler. Makalelerin ikisi de, "köşe yazarının" "kamuoyu lideri" olma işlevine uygun. Hem "aydınlatıcı" hem "yol gösterici" hem de "etkileyici". Bu nitelikleri ile sadece toplumu etkileme kaygısı değil, aynı zamanda, "kültür taşıyıcılığı" işlevi de yapıyorlar. Ama birinde bir bilimsel hata, ötekinde ise aynı konuda bir eksiklik var. Bu iki yazar arkadaşım, tesadüfen bu eleştirilerimi okurlar ya da duyarlarsa bana kırılmasınlar, alınmasınlar. Bu eleştirileri, onları önemsediğim ve en azından bu makalede sözünü ettiğim yazılarını da beğendiğim için yapıyorum. İlk değinmek istediğim yazı, Kenan Erçetingöz'ün Sabah Gazetesi'nin eki olarak verilen Tele Şamdan Dergisi'nin 15 Ağustos 1998 tarihli nüshasında yazdığı "Sayın Cumhurbaşkanım" adlı, Cumhurbaşkanına açık mektup niteliği taşıyan makalesi. Erçetingöz, makalesinde "RTÜK Kamuoyu Araştırmaları" adlı bir fakstaki bilgilerden hareketle, RTÜK'ün televizyon kapatmasından yakınıyor. RTÜK'ün, sadece Ankara'da ve sadece 7.385 kişi üzerinde yaptığı araştırmalar sonunda televizyon kapattığını söylüyor ve bunu, bu kitle, Türkiye'deki izleyiciyi temsil edemeyeceği için, sert bir biçimde eleştiriyor. Burada önemli bir hata var. Çünkü çarpıklık, rakamda değil, araştırmanın tek bir kentte yapılmasında. Türkiye'deki bütün kamuoyu araştırmaları, hem de sekiz partinin seçim sonunda aldığı oyların sıralamasını bile sadece binde sapmalarla seçim öncesinde ölçenler dahil, 1200 kişi dolayındaki insanla yapılır. Nüfusu 200 milyon olan Birleşik Amerika'da ise araştırma tekniklerindeki gelişmişlik sonunda bu rakam 400'e (dörtyüz) kadar düşmüştür. Erçetingöz'ün, hem RTÜK'ün "ekran karartmasından" hem de yapılan araştırmanın sağlıksızlığından yakınması doğrudur, ama gerekçe olarak kullandığı, araştırmanın "sadece 7.385 kişi" üzerinde yapılmış olmasını eleştirmesi, bilimsel ve dolayısıyla haklı bir tutum değildir. Hatta bu vesile ile bu rakamın "gereksiz yere şişirilmiş" bir sayı olduğunu belirtmeliyim. Tabii bu durum akla bir başka soruyu getiriyor: RTÜK bu araştırmaya acaba kaç para ödedi? Araştırma eğer gerçekten Ankara'nın Merkez, Gölbaşı, Etimesgut ve Keçiören ilçelerinde yapılmışsa, hiç bir biçimde Türkiye'yi temsil olanağı yoktur. Pek doğal olarak RTÜK'ün böyle bir araştırma sonunda "ekran karartması" da kabul edilemez. Yalnız, burada da inşallah bir "yanlış değerlendirme" yoktur. Ben mevzuatı çok iyi bilmiyorum ama RTÜK; galiba araştırma yaparak değil, belli kurallara göre, kurulda yaptığı oylama ile ekran karartıyor. Selim Akçin de, Hürriyet'in eki olarak verilen TV Magazin adlı dergide 15 Ağustos 1998 tarihinde yazdığı "İçimizdeki Yasakçı" adlı makalesinde RTÜK'ün bu araştırmasına değiniyor. Akçin, Erçetingöz gibi araştırmanın teknik ayrıntılarına girerek güvensizlik belirtmemiş. Çok daha kuşkucu ve ihtiyatlı bir dil ile, RTÜK'ün "kamuoyunun eğilimleri" olarak sunduğu sonuçlarla, kendi görüşleri arasındaki çelişkileri vurgulamış. Tabii Erçetingöz de, Akçin de, araştırmacılara danışsalardı, makaleleri çok daha sağlam eleştirel temellere otururdu. RTÜK araştırmasını görmedim. Bu nedenle, bu eleştiriyi sadece "RTÜK araştırması hakkındaki yazılar üstüne" yazdım. Bilgi eksikliğinden dolayı kusur eyledi isem, affola! |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 30 Eylül 2024