Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

MEDYA NOTU

 

EMRE KONGAR

 

HÜRRİYET'İN 50'Cİ YILINDA

SERAP EZGÜ FACİASI

 

Aslında bu "Medya Notu" köşesini sevmiyorum.

Çünkü bu köşe, esas yazımı yazdığım pazartesi günleri, makalemin altına koyduğum ve genellikle medyadaki yanlışları eleştirdiğim notlardan doğdu.

Bu nedenle de ilke olarak, "olumsuzlukları" vurguluyor.

Oysa ben insanların ve kurumların olumsuzluklarını değil, olumlu yönlerini görmek, tartışmak, ve vurgulamak istiyorum.

Zaten bütün yaşamımız olumsuzluklar içinde, eleştirerek ve eleştirilerek geçiyor.

İstiyorum ki, biraz da iyilikleri, güzellikleri görelim.

"Köşe yazarlığı" işlevini, toplumdaki iyilikleri ve güzellikleri vurgulayarak yerine getirelim.

İşte sırf bu nedenle isim vererek eleştirdiğim kişileri kırmamak için onların iyi ve güzel yanlarını da öne çıkartmaya çalışıyorum.

Fakat Türkiye o denli acımasız bir toplum ki "İyilikleri ve güzellikleri öylesine çabuk öğütüyor ki".

Bu sütunda hiç kuşkusuz en çok "ana haber bültenleri" ve bu bültenleri sunan kişiler üzerinde duruyorum.

Bunun iki nedeni var:

Birinci olarak ben, ana haber bültenleri dışında pek televizyon seyretmiyorum.

İkinci olarak, ana haber bültenleri en çok izlenen programlar olarak, Türkçe'nin topluma aktarılmasında en etkili araç.

Bu programlar, ülkenin tüm ilk, orta ve yüksek öğretiminden daha etkin bir "Türkçe eğitimi" yapıyor.

İşte bu programları sunan kişileri sık sık eleştirmek zorunda kaldığım için çok üzgünüm.

Bu köşeyi izleyenler bilir, Kanal D'nin yetenekli spikeri Serap Ezgü'nün adını bir kaç kez, "güzel Türkçe" kullanan sunucu örneği olarak anmıştım.

Her kim, hangi akla hizmet etmişse, bu yetenekli spikeri, Hürriyet Gazetesi'nin 50'ci yılının kutlandığı Dolmabahçe sarayından yapılan "naklen yayında" muhabir olarak kullanmış.

Ve çocuğu mahvetmiş!

Yetenekli ve başarılı bir "spiker"in, nasıl kötü bir "muhabir" haline geldiğini izlerken gerçekten yüreğim sıkıştı, içim parçalandı.

Okurların için hemen belirteyim, ben hayatta Serap Ezgü ile hiç karşılaşmadım, el bile sıkışmadım. Kendisine karşı tüm duygu ve düşüncelerim, sadece ekranda yaptığı görev ile ilgili olarak oluştu.

Yani Serap Ezgü, benim için bir anlamda "sanal bir insan". sadece bir "spiker" ama "iyi bir spiker" idi.

İşte bu "iyi bir spiker", Dolmabahçe Sarayı'ndan yapılan canlı yayında, hiç gereği olmadığı halde eğilip bükülüyor, zaman zaman kameranın de deforme ettiği ve çirkinleştirdiği bir görüntüyle, "hareketli bir muhabir" izlenimi vermek için parçalanıyordu.

Önce bu "görüntü faciası" dikkatimi çekti ve olayı üzülerek izlemeye başladım.

Daha sonra, "muhabir faciası" ekrana geldi.

Muhabirimiz, Sarayın bahçesine giren bir çifte yaklaşıyor ve Ercan Saatçi ile eşi "Gülümsün Özkök-Saatçi"yi izleyicilere, bir muhabirin asla yapmaması gereken bir hatayı yaparak, yanlış isimle, "Gülümser" diye tanıyordu.

İsim yanlışı, tanıttığı kişiler tarafından düzeltildikten sonra, belki canlı yayının heyecanına, isim yanlışı yapmış olmanın telaşı da bindiğinden, bu kez, Gülümsün için, "Ercan Saatçi'nin eşi olmanın yanında bir ünvanı daha var, Hürriyet Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün de kızı" diyordu.

Böylece, Ertuğrul Özkök'ün kızı olmanın da, Ercan Saatçi'nin eşi olmanın birer "ünvan" dolduğunu öğrendik "muhabir" Serap Ezgü'den.

Serap kızımıza da, Kanal D yöneticilerine de anımsatmak isterim: İyi bir "spiker", aynı zamanda "iyi bir muhabir" olmak zorunda değildir ve hiç kimsenin bunu ondan beklemeye de hakkı yoktur.

Lütfen, Türkçeyi katletme yarışını başarıyla sürdüren ve sayıları pek fazla olan "kötü muhabir"lere bir tane daha eklemek uğruna, zaten sayıları çok az olan "iyi spikerlerden birini" kurban etmeyelim.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 30 Eylül 2024

Valid HTML 4.01 Transitional