Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

 

 

BÜLENT DİKMENER HABER ÖDÜLÜ KONUŞMASI

 

ÖZET

 

 

Prof. Dr. Emre Kongar

Gazeteciler Cemiyeti, Cağaloğlu, İstanbul.

5 Mayıs 1997

 

 

 

*İnsanların ve özellikle iktidarların şiddetle olan ilişkileri aşk gibi, uyuşturucu bağımlılığı gibi, bir tutkudur.

Bu nedenle, dünya'nın en güzel aşk şiirlerinden biri olan Yahya Kemal'in Vuslat'ı, günümüzde kanunsuzluk, hukuksuzluk, ve şiddet girdabına yakalanmış olan iktidarların ruh halini ve başlarına gelecek olanları çok güzel yansıtır.

Şöyle başlıyor şiir:

Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar,

Ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar,

Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı,

Görmezler ufuklarda şafak söktüğü anı…

Sanıyorum düşüncelerimi daha açık bir biçimde anlatmak için üstadın şiirini şöyle okuyabiliriz:

Bir uykuyu haydutla beraber uyuyanlar,

Ömrün bütün ikbalini makamda bulanlar,

Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı,

Görmezler ufuklarda şafak söktüğü anı…

Evet, hiç kuşkunuz olmasın, şafak sökecektir. Şiddetin, kanunsuzluğun, hukuksuzluğun karanlığını, demokrasinin ve hukukun aydınlığı mutlaka boğacaktır. Hem de çok yakında.

İşin trajik yanı, makamlarında iktidar keyfi ile kendilerinden geçmiş olanlar bunun farkında değiller.

*Medya ve siyaset aslında günümüzde ortak iki hastalığa sahip.

1)Tekelleşme.

2)Yargısız infaz.

Medyada tekelleşme, okuyucunun ve izleyicinin günlük hatta anlık denetimine tabi. Bu açıdan daha "denetlenebilir".

Siyasetteki tekelleşme ise "demokratik kurumları" tahrip ederek tüm toplumun nefes almasını engellediği ve ancak seçimden seçime halk kontroluna bağlı olduğu için, daha "denetlenemez" nitelikte.

Medyadaki yargısız infaz sadece "manevi" düzeyde. Yine medya aracılığı ile denetlenmesi ve hatta telafi edilmesi olanaklı.

Siyasetteki yargısız infaz ise, fiziksel anlamda insanları ve kurumları ortadan kaldırıyor. Bu nedenle, telafisi olanaklı değil.

*Gerek siyasetteki, gerekse medyadaki tekelleşmenin ve yargısız infazların altında, bir süreç olarak "kuralsızlık" yatıyor.

Medyadaki kuralsızlık açısından, ilk özel televizyonun nasıl kurulduğunu anımsayalım.

Daha sonra RTÜK'ün nasıl oluşturulduğunu düşünelim.

Siyasetteki kuralsızlık açısından, bugünkü Anayasanın hangi koşullar altında hazırlandığını ve kabul edildiğini hatırlayalım.

Daha sonra, bugünkü hükümetin hangi süreçler ve ilkeler çerçevesinde oluşturulduğunu düşünelim.

Kuralsızlık, bir süre sonra, şiddetin egemenliğine yol açıyor.

Şiddetin egemenliği ise demokrasiyi tahrip ediyor.

Demokrasi tahrip edildiği zaman, medya da zarar görür, siyaset te. Ama en büyük bedeli toplum öder.

*Bir ülkede olup bitenlerin birinci derecedeki sorumluları, politikacılardır. Politikacıların arasında ise "iktidardakiler" sorumluluk açısından en ön sıradadır.

İktidarı oluşturan politikacılara Yahya Kemal'in aşk dizeleri ile seslenelim.

Yine Vuslat adlı şiirden:

Kanmaz en uzun buseye, öptükçe susuzdur,

Zira susatan zevk o dudaklardaki tuzdur;

İnsan ne yaratmışsa yaratmıştır o tuzdan,

Bir sır gibidir az çok ilah olduğumuzdan.

Son söz olarak şunu söylemek istiyorum: İnsan aşk üzerine, sevgi üzerine, saygı üzerine yaratıyorsa, susuzluğu bir demokrasi pınarında yıkanır.

Yok eğer dudaklarda aşkın tuzu değil, şiddetin kanı varsa, ortaya çıkan ancak bir Frankenştayn olur: Dönüp iktidarı da yok edecek bir canavar.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 30 Eylül 2024

Valid HTML 4.01 Transitional