Makaleler
Articles in English
|
Buket Uzuner, Weekend, Sabah Gazetesi, 9 Aralık 2001
Müslüman Baba'dan kızlarına mektuplar
Bir Müslüman ülkede babası tarafından önemsenen, ciddiye alınan ve erkek
kardeşleriyle eşit muamele gören kızlar, yaşamları boyunca dimdik gezerler
Müslüman bir ülkede doğmuş ve büyümüşseniz yetişkinlik hayatınız ister
yıllarca Hıristiyan veya Budist kültürlerde geçsin, ister sonradan dinsizliği
seçin, ister dindar, ister agnostik olun, sonuçta hiç farketmeyecek ve değişmeyecek
bir şey vardır.
Müslümanlık kültürü, altkültürünüzün bir ögesidir artık. Ayrıca, Fesuphanallah,
na-mahrem, Allah kerim, Allah'a emanet kavramlarını, sahuru, kandil simidini,
bayram namazını ve/ya bayram şekerini bilirsiniz. Günah ve sevap kavramlarınızın
ilk formasyonu bu kültürde oluşmuştur. Eğer bir Müslüman kültürde bir kız çocuğu
olarak büyümüşseniz en laik, en aydınlık çevrelerde yaşamış olsanız bile bir
Hıristiyan kadından çok farklı bir saklanma, utanma ve çekinme halleri de
altbenliğinizin ve bilinçaltınızın en karanlık kıvrımlarına sinmiştir. Kadın
veya erkek bilirsiniz ki, Müslüman ve Doğu kültürlerde ailelerde erkek çocuk
değerlidir, toplum yalnızca erkeklerin sözlerini ciddiye alır. Bunların elbette
istisnaları vardır ama hep olduğu gibi istisnalar ancak kuralları doğrular.
Türkiye bu istisnalardan biridir. Eksik ve yanlış yanlarına karşın dünyadaki
tek laik Müslüman ülkedir.
UÇUP GİDİŞ HÜZNÜ
İşte bu nedenlerle bir Müslüman ülkede babası tarafından önemsenen, ciddiye alınan
ve erkek kardeşleriyle eşit muamele gören kızlar, yaşamları boyunca dimdik gezerler.
Onlar erkeklerle iyi ilişki kurmak, kendilerini kadın olarak sevmek konularında daha
şanşlı kızlardır. Ben bu kız çocuklarından biri olarak yetiştim. Benim babam sağolsun,
daima bana güvendiğini, beni önemsediğini ve her kararımda beni destekleyeceğini hep
söyledi, hâlâ söyler. Doğduğumda 'kızım oldu!' diye sevinçten havalara uçan bir babam
olması, bütün zor durumlarda başımı dik tutmamı sağlamıştır. Fakat Ebru ve Elif'in
babaları benimkinden farklı olarak onlara altın mektuplar yazdı ve bunları yayımladı.
Onların babasının adı: Emre Kongar.
Kızlarıma Mektuplar, hem iki kızının evden 'uçup-gidiş' hüznünü özlemle hisseden bir
babanın duygularıyla örülmüş, hem de duyarlı ve duygusal ayrıntılar içerdiği için kuru
bir öğütler dizgesi olmaktan kurtulmuş yaşam derslerinden oluşuyor. Burada benim için
en önemli konu, kızların evlenmek için değil, tıpkı oğullar gibi yüksek eğitim, hatta
doktora yapmak amacıyla evden uçup-gidebilmiş olmalarıdır.
Elif ve Ebru büyük olasılıkla sosyal bilimci, yazar, başarılı, disiplinli ve ünlü bir
babanın kızları olmanın zor yanlarını da yaşamışlardır. Ama aynı baba, onları önemsemiş,
onlara güvenmiş, cinsellikten estetiğe, demokrasiden felsefeye uzanan bir yelpazede altın
sırlar sunmuştur. Bu altın sırlara elbette bir babanın (tıpkı bir anne kadar) koruyucu
duyguları hakimdir ki, bu da bir anlamda mektupların samimiyet kanıtıdır.
ŞANSLI KENTLİ AİLE
Bu kitabı satın alamayacakları için alıp, yolladığım genç okurlarımdan bazılarının dediği
gibi, Elif ve Ebru okumak için ekonomik olanak bulan, babalarıyla erkek arkadaşlarını
tartışacak kadar şanşlı bir kentli ailenin kızlarıdır. Doğru. Ama ileriye atılan adımların
çoğu böyle başlar. Eğer toplumun koşulları, ortamı-zamanı uygunsa ve insanlar artık bir
değişime hazırsa ileriye atılan ilk adımlar yayılır ve benimsenir. Bence bu mektupların
bu kadar ilgi çekmesi de toplumumuzun böylesi bir değişime hazır olması konusunda verdiği
önemli bir işarettir. Ayrıca benim gittiğim, gördüğüm başka hiçbir Müslüman ülkede bu içerik
ve cesaretle bir baba tarafından kızlarına yazılmış mektupların yayımlanmamış ve bu kadar
çok satıp, okunmamış olmasını da çok önemsediğimi belirtmek isterim. Diyorum ki; kızlarımızı
önemseyip, kızlarımızı sevmedikçe başımız öne eğik, ekonomimiz ve kültürümüz sakat, eksik ve
geri kalacaktır. Hem kızlarınızı önemsemek ve sevmek aslında sandığınız kadar zor da değildir.
Deneyin, kızlarınız gurur kaynağımız olsunlar.
[email protected]
|