Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
27 Mayıs 202427 Mayıs 1960 Askeri Darbesi'nin Anlamı. Dünyada eşi görülmemiş bir biçimde Tek Adam Yönetimi'nin başında bulunan İstiklâl Savaşı Kahramanı, Cumhurbaşkanı, İsmet İnönü tarafından "Çok Partili Rejim"e geçilip iktidar, seçimi kazanan Demokrat Parti'ye barışçı yolla devredildikten sonra yapılan ilk darbe, 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi değil, Menderes'in sivil "Tahkikat Encümeni" darbesidir. Yakın tarihimiz, politikacılar tarafından sürekli olarak saptırıldığı için "Çok Partili Rejim"in ilk darbesinin bir sivil darbe olduğunu ve Demokrat Parti tarafından, Anayasa'ya aykırı olarak kurulan "Tahkikat Encümeni" yoluyla yapıldığını çok kişi bilmez. 17 Nisan 1960'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde, muhalefetin ve basının "yıkıcı, gayri meşru ve kanun dışı" faaliyetlerinin tahkik edilmesi için 15 milletvekilinden oluşan bir Tahkikat Encümeni kurulması kararı alınmıştı. 27 Nisan'da da bu Encümenin görev ve yetkileri hakkında yasa Büyük Millet Meclisi'nde kabul edildi. İktidar milletvekillerinden kurulan bu "Encümen"e, hem sivil, hem askeri mahkemelerin yetkileri ve görevleri verildi. Bu encümen hem savcı hem de yargıç yetkileriyle donatıldı. Yani hem suçlayacak hem de hüküm verecekti. Üstelik kararlarının temyizi yoktu. Bu Encümenin amacının "muhalefetin ve basının yıkıcı, gayri meşru ve kanun dışı faaliyetlerinin tahkik edilmesi" olduğunu da tekrar anımsatalım. Böylece Çok Partili Rejim'in ilk Anayasal darbesi yapıldı. Demokrat Parti'nin bu sivil "Tahkikat Encümeni" darbesinin iyice anlaşılabilmesi için, orijinal yasanın bazı maddelerini aynen aşağıya aldım: MADDE 1. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Tahkikat encümenleri ve naib olarak vazifelendirecekleri tâli encümenler; Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Askerî Muhakeme Usulü Kanunu, Basın Kanunu ile diğer kanunlarda Cumhuriyet Müddeiumumisine, sorgu hâkimine, sulh hâkimine ve askerî adlî âmirlere tanınmış olan bilcümle hak ve salâhiyetleri haizdir. MADDE 2. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Tahkikat encümenleri : a) Tahkikatın selâmetle cereyanım temin maksadiyle her türlü neşriyatın yasak edilmesine, b) Neşir yasağına riayet edilmemesi halinde mevkute veya gayrimevkutenin tabı veya tevziinin men'ine, c) Mevkute veya gayrimevkutenin toplatılmasına, mevkutenin neşriyatının tatiline veya matbaanın kapatılmasına, ç) Tahkikat için lüzumlu görülen veya sü'but vasıtalarından olan her türlü evrak, vesika veya eşyanın zaptına. d) Siyasi mahiyet arz eden toplantı, hareket, gösteri ve emsali faaliyetler hakkında tedbir ve karar almaya, e) Tahkikatın selâmetle intacı için lüzumlu göreceği bilcümle tedbir ve kararları ittihaz etmeye ve Hükümetin bütün vasıtalarından istifade eylemeye, Dahi salahiyetlidir. MADDE 5. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Tahkikat encümenlerinin yaptığı tahkikat gizlidir. Bu gizliliğe riayet etmiyenler veya malûmatlarına müracaat suretiyle yahut sair suretlerle muttali oldukları tahkikatla ilgili hususları veya hâdiseleri ifşa edenler altı aydan bir seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar. MADDE 9. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Tahkikat encümenlerince ittihaz olunan karar veya tedbirler katî olup aleyhine itiraz olunamaz. * * * Sevgili okurlarım, yukardaki maddelerden de anlaşılacağı gibi, Demokrat Parti, her türlü temel hak ve özgürlüğü rafa kaldırarak, tüm yargı yetkileriyle donatılmış 15 kişilik bir milletvekili grubu vasıtasıyla tam bir diktatöryal rejim kurmuş ve sivil darbe yapmıştı. Bu sivil darbenin altında Demokrat Parti'nin yüzde 50'nin altına düştüğü 1957 seçimleri yatıyordu: Seçmen nezdinde desteğini yitiren Demokrat Parti, yeni seçimlere gitmeden önce, basını susturmak ve muhalefeti bastırmak amacıyla bu yola başvurmuştu. Türkiye'de Çok Partili Rejim'in gerçek bir Demokrasiye evrilmesi ne yazık ki bu rejim sayesinde iktidar olabilen Demokrat Parti tarafından engellenmiştir. Bu yasanın yayınlandığı Resmi Gazete'nin nüshasını tarihsel bir belge olarak bu yazının sonunda yayınlıyorum. * * * Türkiye Demokrasi tarihinin en trajik öyküsü, Devrimcilerin, (Devletçi-Seçkincilerin) Cumhuriyet'i Demokrasi ile taçlandırmak için, muhalefet görevini "Halifeci ve Saltanatçı Din-Tarım Toplumu Temsilcileri"ne (Gelenekçi-Liberallere) vermeleriyle yaşanmıştır: Türk Devrimi'nin hedeflediği, "Emperyalizmin Boyunduruğundan Kurtulmuş, Çağdaş, Bağımsız Endüstri Toplumu"na yönelik reformlarla (Atatürk Devrimleriyle) altları oyulan "Toprak Ağaları ve Din İstismarcıları": Toplum ve siyasal rejim henüz bu dönüşümü tamamlayamadan "Demokrasi adına" iktidara gelmiş ve ne yazık ki, iktidarlarını, kendilerini buraya taşıyan Demokratik rejimi tahrip etmek için kullanmışlardır. Atatürk'ün ölümünden sonra, İnönü, dünyada eşi görülmemiş bir davranışla, kendi "Tek Adam Yönetimi"ni, "Çok Partili Demokrasi"ye dönüştürmüş, serbest seçimlere gitmiş ve iktidarı muhalefete devretmişti. Ama ne yazık ki, Türkiye'deki sınıfsal yapı, Demokratik Bir Rejimi'i üretecek ve koruyacak, geliştirecek bir yapıya kavuşamamıştı henüz. Bir başka deyişle modern sınıflar henüz gelişmemişti... Ne sermaye sınıfı ne de işçi sınıfı vardı. Bu nedenle, muhalefet, emperyalistlerin de etkisiyle eski rejimin egemenleri olan toprak ağaları ve tarikatların öncülüğünde iktidara geldi. Ve böylece, "Demokratik Rejimden" yararlanarak iktidara gelen Demokrat Parti, "Demokratik Rejimin" altını oydu! Yeni hiçbir Demokratik hak ve özgürlük vermediği gibi, verilmiş olanları bile yok etti. Kendine iktidarı teslim eden, CHP'nin mallarına el koydu. Temel hak ve özgürlüklerle birlikte işçi haklarını da görmezden geldi. Kendisine destek veren Komünistleri hapse attı. Meclis'ten karar almadan Kore'ye asker yolladı. NATO'ya girdi, ABD'ye askeri üsler verdi. Köy Enstitülerini resmen kapattı. Partisine oy vermeyen Kırşehir ilini ilçe haline getirdi. Millet Partisi Genel Başkanı Osman Bölükbaşı'yı hapse attı. Basın üzerinde müthiş bir baskı kurdu, muhalif gazetecileri hapse attı. Verdikleri yolsuzluk haberlerini ispat etmek isteyen gazetecilerle "İsmail Hakkı mı?" diyerek alay etti. Siyaseti camilere soktu, şeyhleri, şıhları yeniden güç sahibi yaptı. Yargıyı, üniversiteleri, Türk Silahlı Kuvvetlerini baskı altına aldı. Dil Devrimi'ni eskiye çevirdi. Menderes, "Odunu göstersem milletvekili seçtiririm", Meclis'e hitaben "Siz isterseniz Hilafeti bile geri getirirsiniz" gibi sözler söyledi. İsmet İnönüyurt gezilerinde saldırıya uğradı; Uşak'ta atılan taşlarla başı kanatıldı, Topkapı'da linç girişimi yapıldı, bir subayın müdahalesi ile canı kurtuldu. 28 Nisan Darbesi'ne karşı gösteri yapan İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ankara Siyasal Bilgiler ve Hukuk Fakülteleri öğrencileri polis ve asker zoruyla dağıtıldı, fakülteler basıldı, İstanbul'da Turan Emeksiz öldürüldü, sıkıyönetim ilan edildi. Demokrat Parti, Çok Partili Düzenin İlk Darbesini Yaptı. Demokrat Parti 1957 seçimlerinde yüzde 50'nin altına düşünce, (seçimlerde çoğunluk sistemi uygulandığı için) iktidarı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Menderes 1961'de yapılması beklenen seçimleri, (ekonomi kötüye gittiği için) 1960'a çekmeyi planlarken, CHP'yi kapatmak veya en azından sınırlamak ve kısıtlamak için bir darbe yaptı: Önce 15 DP milletvekilinden oluşan bir Tahkikat Encümeni kurdu, sonra 27 Nisan'da kabul edilip 28 Nisan'da Resmi Gazete'de yayınlanan yasayla bunun yetkilerini belirledi. Encümeni, hem savcı, hem yargıç, hem askeri hem sivil mahkeme yetkileriyle donattı. Kararlarına temyiz yolunu kapattı. Bu eylem, Anayasa'daki bütün hakları ve yargı bağımsızlığını ihlâl eden tam bir "Sivil Darbeydi". 27 Mayıs 1960 darbesi, bu Sivil Darbe'ye karşı Demokrasi'yi korumak için yapılan İLK Askeri Müdahale, Çok Partili Düzen'in İKİNCİ DARBESİ idi. * * * Menderes, Zorlu ve Polatkan'ın İdamları Siyasal Cinayettir! Ben zaten idam cezasına karşıyım. İnsanların siyaseten idam edilmeleri ise bence katmerli cinayet ve bir insanlık suçudur. Üstelik, İsmet İnönü'nün önlemek için bütün gücüyle çalıştığı Menderes ve arkadaşlarının idamları, hem dünyanın en ileri anayasalarından biri olan 1961 Anayasası'nı lekelemiş, hem de siyaseti kana bulamıştır: DP taraftarları, bu üç idamının intikamını, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamları ile almışlardır. Son nokta olarak şunu belirtmek gerekir: Toprak Ağaları ve Din İstismarcıları ile işbirliği içinde olan Emperyalistler, 12 Mart ve 12 Eylül Askeri darbeleri ile 27 Mayıs'ın intikamını almışlar, 1961 Anayasası'nı yok etmişlerdir. * * * Yukarda da belirttiğim gibi, 27 Mayıs 1960 askeri darbesi, Çok Partili Düzen'in ikinci darbesidir: Menderes/DP iktidarının "Tahkikat Encümeni" yoluyla Anayasa'yı askıya alarak gerçekleştirdiği "Sivil Darbe"ye karşı bir grup genç subay tarafından yapılmıştı. Kimi yazarlar ve düşünürler, 27 Mayıs darbesi ile kabul edilen 1961 Anayasası'nın bir "Demokratik Devim" gerçekleştirdiğini vurgular. Gerçekten de bu Anayasa bir "Demokratik Devrim"dir. Ama ne yazık ki bu "Anayasal Devrim", DP'nin "Sivil Darbe"sinden sorumlu tutulan üç politikacının idamıyla kana bulanmış ve bu siyasal cinayetlerden dolayı ne siyasal tarihte ne de güncel politikada objektif bir biçimde değerlendirilebilmiştir. Önceleri 3 Nisan 1963 tarihinden itibaren resmî bayram olarak kutlanmış, sonra, 12 Eylül 1980 darbesinden itibaren lanetlenmiş, 19 Mart 1981'de Resmi Gazete'de yayınlanan yasayla da kaldırılmıştır. * * * Bu konuda, sadece yazılarını ve fikirlerini değil, sohbetlerini de çok özlediğim sevgili dostum İlhan Selçuk güncelliğini bugün de aynı canlılıkla koruyan "27 Mayıs Dersleri..." başlıklı, yazısında, 27 Mayıs 2009 Çarşamba günü şöyle diyordu: "Geçmiş zaman... 1956 yılının Ocak ayında 'Dolmuş' adında bir mizah dergisi çıkarmıştık... Dolmuş'taki kimi yazılar imzasızdı... Neden?.. Çünkü o yazıları, hapisteki Aziz Nesin yazıyordu... Aziz Nesin sakıncalıydı, adının çıktığı dergiyi yerle yeksan ederlerdi... Demokrat Parti iktidardaydı... * 6-7 Eylül 1955'te İstanbul bir felaket yaşamıştı; ne kadar Rum, Ermeni, gayrimüslim varsa evleri basılmış, dükkânları, mağazaları yağmalanmış, yaşamları allak bullak edilmişti... Kim yapmıştı bunu?.. Zamane iktidarının yönlendirdiği ve yönettiği sürüsüne bereket azgın... Oysa Ankara'da bir Meclis vardı... Bir de hükümet... Başbakan Adnan Menderes'ti.. Ne hükümet çekildi.. Ne Başbakan istifa etti... Başta Aziz Nesin olmak üzere ülkenin aydın solcuları tutuklanıp içeri atıldı... Aziz Nesin içerden bizim Dolmuş'ta mizah yapıyordu... İmzasını koymak olanaksızdı... * Menderes 1950'de iktidara geçmişti... 27 Mayıs 1960'ta bir askeri müdahaleyle devrildi... Tam 10 yıl süreyle iktidarda kalan, yalnız adı "Demokrat Parti" ne yapmış, ne yapmamıştı?.. * 27 Mayıs'la gündeme giren 1961 Anayasası'nda bu soruya yanıt vardır... 1961 Anayasası'yla Türkiye'nin "laik, sosyal bir hukuk devleti" olduğu tescil edilmişti.. Sonra?.. Anayasa Mahkemesi.. Basın özgürlüğü.. Yargıç güvencesi.. Sendikalar.. Toplusözleşme.. Grev hakkı.. Vesaire... * Peki, adı 'demokrat' olan Menderes iktidarı tam 10 yıl bu demokratik hakları neden gündeme getirmemiştir?.. İstanbul'da 6-7 Eylül faciasını tertipledikten sonra neden suçsuz olduklarını çok iyi bildiği solcu ve sosyalist aydınları suçlayıp içeri atmıştır?.. Ve sonunda neden iktidar partisinden kimi milletvekiline yargı yetkisi tanıyıp bir "Tahkikat Komisyonu" kurarak muhalefetin canına okumak istemiştir?.. 27 Mayıs'ta askeri müdahale toplumda yaratılan gerilim ve kıyamet üzerine gerçekleşmedi mi?.. * Bugün 27 Mayıs... 27 Mayıs'tan alacağımız büyük dersler var... Ne yazık ki bu dersleri almaya 'istidadımız' yok... Bugün toplum 27 Mayıs öncesindeki gibi bir kıyameti yaşıyor... Askeri müdahalenin olanaksızlığı, sivil kesimde otoriter ve totaliter siyasetin cüretini arttırıyor... Ama, biz 1923'te kurulan 'laik cumhuriyet'in sivil güçlerle yaşama yetisini kanıtlayacağına inanıyoruz... Bush Amerikası'nın AKP ile birlikte tezgâhladığı 'Ilımlı İslam Devleti' projesinin demokratik mücadeleyle yıkılacağını adımız gibi biliyoruz..." * * * Tarihimize siyasal ve ideolojik açıdan değil, nesnel olarak, objektif açıdan bakmaya başladığımızda, 27 Mayıs darbesi de kolaylıkla doğru biçimde değerlendirilebilecektir. Ne yazık ki, bu konudaki yaygın saptırma "Bütün askeri darbelerin" aynı kefeye konularak aynı biçimde değerlendirilmesidir. Oysa 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 Askeri Darbeleri, 27 Mayıs 1960 Darbesi sonunda kabul edilen 1961 Anayasası'na karşı yapılmıştır. Bir başka deyişle, 12 Mart ve 12 Eylül Darbeleri, 27 Mayıs Darbesi'ne karşı yapılmışlardır.
|
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 8 Temmuz 2024