Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
24 Haziran 2024
Din Bilginlerinin Bildirgesi
23 Haziran Pazar günü, Türkiye Cumhuriyeti ve İslam Dini açılarından tarihsel bir gün oldu: 14 Din Bilgini, (eski Türkçe ile 14 ulema) Türkiye'de dini siyasete alet eden politikacıların, İslam Dini'ni saptıran "Şariat eşit İslam'dır" yanıltmacasının yanlışlığını açıklayan bir bildiri yayınladılar. Bence bu bildirge, İstiklâl Savaşı tarihimizde, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları için idam fermanı yayınlayan Padişah Vahdettin ve onun Şeyhülislam'ı Dürrizade Abdullah'a karşı, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bağımsızlık için savaşan yurtseverler olduğunu ve İslam'a hizmet ettiklerini ifade eden Börekçizade Rifat ve elli kadar Anadolu Müftüsü'nün fetvasını andıran önemde bir metindir. Bu nedenle, tarihsel önemde bir belge olan bu metni aşağıda yayınlıyorum: * * * "İLAHİYATÇILARDAN BİLDİRGE
Şeriat, İslam Demek Değildir Cumhuriyetimizin 100. yılını geride bıraktığımız bu günlerde toplumumuz kısır ve tehlikeli bir tartışmanın içine çekilmek istenmektedir. Bu tartışma adeta dine rağmen din, İslam'a rağmen İslam denilebilecek düzeyde bir cahilliği içeren şeriat tartışmasıdır.
Arap dilinde pek çok anlama sahip olan şeriat sözcüğü terminolojik açıdan
dilimizdeki hukuk sözcüğünün karşılığıdır. Gerek dinsel inanışları referans
alan gerekse laik ve seküler dünya görüşüne dayanan yasalar Arap dilinde
şeriat sözcüğü ile ifade edilir.
Bu nedenle şeriatı din ve İslam'la özdeş bir kavram olarak yansıtmaya
çalışmak gerçeğe aykırıdır.
İslam şeriatı denilen kavram İslam'ın kendisi demek değildir.
Zira şeriat kurallarının çok azının kaynağı Kur'an ayetleridir. O ayetlerin
de çoğu dönemsel olup esbab-ı nüzul çerçevesinde anlaşılması ve
yorumlanması gereken hükümleri içermektedir.
İslam tarihinde bütünsel ve tek yapı halinde bir şeriat anlayışından söz
edilemez. Gerek fıkhî gerekse ona zemin oluşturan itikadi meselelere
ilişkin onlarca şeriat yorumu ve uygulaması söz konusudur. Bu yorum ve
uygulamalar, sahabilerin farklı görüşlerinden, sıhhati tartışmalı kimi
hadislerden, İslam bilginlerinin kimi aklî çıkarımlarından neşet eden ve
pek çok bakımdan birbiriyle çelişen ictihadî hükümleri yansıtmaktadır.
Hangi şeriat ekolü söz konusu olursa olsun içerdiği kurallar açısından
hiçbirinin günümüz toplumsal yaşamına ve insan gereksinimlerine, temel hak
ve özgürlüklerine dahası çağdaş hukuksal sorunlara yanıt verebilecek bir
yapıda olmadığı açıktır. Böyleyken insanlığın ve Müslümanların geçirdiği
hukukî evrimi dikkate almayan şeriat taleplerine itibar etmek mümkün
değildir.
Birey kimliği, kadın erkek eşitliği, iktisadî ilişkiler, suç ve ceza
kavramı, aile hukuku, siyasi sistem ve bilimsel çalışmalar açısından şeriat
hukuku, dönemin Arap toplumunda değişim ve dönüşüme öncülük eden ilk
uygulamaları içerse de günümüzde uygulanabilirliği söz konusu olmayan
kurallar yığını olarak, ancak akademide hukuk tarihi dersleri için bir
anlama sahip olabilir. Başka bir deyişle şeriat kurallarının güncel yaşamda
insan onuruna yakışır bir karşılığı yoktur.
Çok eşliği, kölelik kurumunu, çocuk yaşta evliliği, haremlik selamlık
uygulamasını, haklar bakımından kadınların ikincilliğini, mürtedin idamını
ve tekfirciliği içermesi, iktisadî tezler bağlamında da günümüzün girift
ekonomik ilişkilerini karşılayamayacak denli basit oluşu, siyasal sistem
açısından ise otoriter ve totaliter bir rejimi öngörmesi, şeriatı kabul
edilebilir olmaktan uzaklaştırmakta ve olanaksız kılmaktadır.
İslam dini, inanç, ibadet ve ahlak esasları olarak şeriattan kesinlikle
ayrıdır.
Şeriat uygulanamaz olsa da İslam dini, iman esaslarıyla, uygulama olarak da
namaz, oruç, hac, zekât vb. ibadetleriyle, ahlakî açıdan ise helal haram
anlayışıyla yüzyıllardır yaşanan ve bundan sonra da daima yaşanacak olan
son ilahi dindir. İslam azizdir ve şeriatla kısıtlanamayacak denli
değerlidir.
Büyük İslam bilgini Ebu Hanife'nin de dediği gibi din, Hz. Âdem'den beri
gelen tevhid inancıdır ve asla değişmez. Ama şeriat değişir. Nitekim tarih
boyu her ümmet için ayrı bir şeriat söz konusu olmuştur.
Osmanlı'nın Mecellesi'nde de belirtildiği üzere; "ezmanın tegayyürü ile
ahkamın tebeddülü inkar olunamaz." Ancak bu durum elbette ki din için söz
konusu değildir. Din, sabittir ve tersi düşünülemez.
Bu gerçekler ışığında ilahiyatçılar olarak bizler, bütün halkımızı, aziz
dinimiz İslam'ı yaşarken aynı zamanda büyük Atatürk'ün ve şehitlerimizin
emaneti olan; laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti devletimize sahip
çıkmaya davet ediyoruz.
Unutulmamalıdır ki, laiklik dinin doğru ve özgürce yaşanabilmesi için de
yaşamsal önem taşımaktadır. Devletin dini ancak adalettir anlayışıyla her
türlü dinsel ve mezhepsel ayrıma karşı ulusal birlik ve bütünlüğümüzü
korumalı ve güçlendirmeliyiz.
Kamuoyuna saygıyla duyururuz."
İMZACILAR
Cemil KILIÇ (İlahiyatçı Yazar) Şahin FİLİZ (İlahiyatçı Prof. Dr.) Mustafa ÖZTÜRK (İlahiyatçı Prof. Dr.) İsrafil BALCI (İlahiyatçı Prof. Dr.) Hatice Doğan (İlahiyatçı Dr.) Hakkı Yılmaz (İlahiyatçı Yazar) Hıdır Temel (Din Bilimleri Dr.) İdris ŞAHİN (İlahiyatçı) Yaşar KOÇER (İlahiyatçı) Fikret EROĞLU (İlahiyatçı) Halis DİNÇER (İlahiyatçı) Emine YÜCEL (İlahiyatçı) Mehmet GÖL (İlahiyatçı) Mustafa Sağer (İlahiyatçı) * * * Sanıyorum, insanlık ve İslam tarihinde, çok önemli bir devrimi vurgulayan Türkiye Cumhuriyeti'nin laik bir devlet olarak evrimleşmesi olayını ve olgusunu, felsefi, siyasal ve dini bir dönemeç olarak yorumlayan ve sadece insanlık tarihi değil, İslam tarihi açısından da doğru bir yere oturtan bir bildirge ile karşı karşıyayız. Bu bildirgenin insanlığa ve İslam Dini'ne ilişkin olarak çok verimli tartışmalara vesile olacağına inanıyorum. |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 8 Temmuz 2024