Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
13 Mayıs 2024Erdoğan'ın Danıştay Konuşması Erdoğan'ın 10 Mayıs 2014 tarihinde Danıştay'da yaptığı konuşmada iki odak noktası dikkati çekiyordu: Birincisi "Adalet kavramı ve yargı bağımsızlığı" ikincisi de "Yeni Anayasa". Konuşmanın bu odak noktalarında dikkati çeken bazı bölümleri alıntıladım, benim yorumlarımı da siyahla vurguladım. * * * "Adalet sistemimiz bir dönem darbecilerin, bir dönem kendini milletten üstün gören oligarşik yapıların, bir dönem de FETÖ ihanet çetesinin sultasına ve saldırılarına maruz kalmıştır. Yargının üzerine vesayetin veya paralel odakların gölgesinin düştüğü bu arızi dönemler sona erse de, toplumdaki etkileri uzun süre devam etmiştir." Yargıyı FETÖ'e emanet eden ve Silivri Davaları ile, bütün sivil ve asker bürokrasiyi, üniversiteleri, medyayı, devlet kurumlarını perişan eden güç, doğrudan kendileri, yani siyasal iktidar değil miydi? Yukardaki sözleri, yargının yozlaştırılması konusundaki sorumluluklarının bir itirafı olarak düşünmek olanaklı. "Medyanın ve sosyal medyanın millet namına denetim vazifesi üstlenmesi, demokrasimiz için şüphesiz bir kazançtır, ama hakim cübbeyi giyip, mahkeme kurup, sağa-sola yargı dağıtma boyutuna asla varmamalıdır... ...Sosyal medyadaki acımasız linç kültürünün mağdur ettiği kesimlerin en başında maalesef yargı organlarımız ve mensuplarımız geliyor. Çok önemli, çok hassas ve mesuliyeti hakikaten ağır bir görevi icra eden yüksek yargı üyelerimiz, hakimlerimiz, savcılarımız ne yazık ki zaman zaman eleştiri sınırlarını aşan haksız ithamlara muhatap oluyor." En basit bir sosyal etkinlik fotoğrafı bile yargı mensuplarına saldırı kabul edilip, gazetecilere, hapis cezası veriliyor. Yargı sosyal medya eleştirilerine karşı daha nasıl korunsun? "Bakınız değerli kardeşlerim, öncelikle şunu çok net söylemek isterim: Siyaset kurumu nasıl layüsel değilse, yargı da eleştirilemez değildir. Yargının kararlarını beğenmeyebilir, itiraz edebilir, hoşnutsuzluğumuzu açıkça dile getirebiliriz, buna kimse engel olamaz, olmamalıdır. Terörü övmediği, şiddeti teşvik etmediği ve hakarete varmadığı sürece insanlar fikirlerini farklı mecralarda özgürce yazabilir, paylaşabilir. Millet adına kamu gücünü kullananların belli sınırlar içinde bu sert tepkilere tahammül etmesi mazur ve meşru görmesi beklenir... ...Adli ve idari davaları hukukun meselesi olmaktan çıkartıp, siyasallaştırmak, sonuç ne olursa olsun toplumdaki adalet duygusuna gölge düşürecektir biz bunu doğru bulmuyoruz." Kamuoyu, bu sözlerin, Sinan Ateş cinayetinde, MHP'nin yargıya müdahale etmesine karşı bir eleştiri olduğu konusunda fikir birliği etti. Ben bu sözlerle tam kimin veya neyin hedeflediğini bilemiyorum. "İktidarı ve muhalefetiyle, basını ve sivil toplumuyla hep birlikte yargımızın her türlü taassuptan, menfaat eksenli gruplaşmadan ve ideolojik kamplaşmadan uzak durmasını temin etmemiz gerekiyor. Milletin maslahatı ve ülkenin selameti yerine belli bir zümrenin menfaatine gözeten dar kadrocu anlayışların adalet teşkilatımız dahil, devletimizin kurumları içinde tekrar yuvalanmasına izin veremeyiz, vermeyeceğiz." Evet, şu özlerin altına ben de imzamı atarım: "Milletin maslahatı ve ülkenin selameti yerine belli bir zümrenin menfaatine gözeten dar kadrocu anlayışların adalet teşkilatımız dahil, devletimizin kurumları içinde tekrar yuvalanmasına izin veremeyiz, vermeyeceğiz." Ama şu anda bütün yargı, bizzat iktidarın, yani bu sözleri söyleyen Erdoğan'ın ve AKP'nin "dar kadrocu" anlayışına göre işlemiyor mu? "Yeni ve sivil anayasa teklifimizin içerisinde işte bu anlayış vardır. Cumhuriyetimizin 100. yılının darbe ürünü bir anayasayla karşılanmış ve geçirilmiş olmasını Türkiye demokrasisine yakıştıramıyoruz. Bu eksikliğin yine milli irade eliyle giderilmesi, demokrasimizin gücüne güç katacak Türk siyasetinde yeni bir kilometre taşı olacaktır. Siyaset kurumunun ekonomik ve sosyal sorunları öne sürerek sivil anayasa ihtiyacını gündemden düşürmek istemesini doğru bulmuyoruz." 22 yıllık otoriter yönetim döneminde ne 1982 Anayasası kaldı, ne de Temel Hak ve Özgürlükler. Şimdi toplumda taban ve güç kaybederken, daha da otoriter bir anayasayı "Sivil Anayasa" diye takdim etmek ve baskılarını arttırmak istiyorlar. "Yeni anayasa sivil siyasetin alanını genişleterek ekonomiden sosyal hayata ülkemizin meselelerinin çözümünü daha da hızlandıracaktır. Siyasetteki yumuşamayla birlikte farklı siyasi partiler arasındaki istişari görüşmelerin yoğunlaşması bu bakımdan önemli bir fırsat teşkil ediyor." İktidar, ülkede tam bir otoriter rejim kurmuş olan, yargıyı bile emrine almış olan kendi "siyaset alanını", "Sivil Anayasa" diye pazarlamaya çalıştığı bir yeni adımla, daha da genişletmek istiyor. Zaten 9. Yargı Paketi ile getirilmek istenen "Etki Ajanı" casusluk suçlaması da bunun bir kanıtı olarak medya yansımış durumda. * * * Sonuç olarak Erdoğan'ın Danıştay'da yaptığı konuşma iki bakımdan gerçeklere pek uygun değil: 1) Sanki yargı bütünüyle iktidarın etkisine alınmaya çalışılmıyormuş, gerçekten bağımsız ve tarafsız bir yargı isteniyormuş ve savunuluyormuş gibi sözler söylendiği için. 2) Sanki yeni bir Anayasa ile gerçekten iflas ettirdikleri ekonomiyi ve tahrip ettikleri Demokratik Rejimi onarabilirlermiş gibi bir izlenim verdiği için. Konuşmanın şu son sözleri ise, bugünkü açmaz ve çıkmazlara rağmen, toplumu bunlara alıştırmak ve iktidarın ömrünü uzatmak için, muhalefetle uzlaşma arayışını ifade ediyor: "Siyasetteki yumuşamayla birlikte farklı siyasi partiler arasındaki istişari görüşmelerin yoğunlaşması bu bakımdan önemli bir fırsat teşkil ediyor." |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 8 Temmuz 2024