Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
24 Ocak 2022
Sevgili Uğur Mumcu'nun 1993 yılında öldürüldüğü günü büyük bir üzüntüyle anımsıyor ve kendisini özlemle anıyorum.
Uğur'un öldürülmesi, sıradan bir cinayet değildi.
Hem devlet tarafından korunan (hatta belki de oluşturulan) dinci
örgütlerin, komşu bir ülkenin rejim ihracı emelleri ile örtüşmesi, hem de
PKK terörü ve kaçakçılık/kumar mafyası arasındaki bağlantıların "Derin
Devlet" bağlamında kesişmesi ile öldürüldü.
Nitekim Uğur Mumcu'nun eşi, Güldal Mumcu bu konuda şunları söylüyor:
"Avukat Sayın Emin Değer'in de bulunduğu bir gün,
bizim eve gelen Mehmet Ağar, cinayetin karmaşıklığını
anlatmak için,
'Öyle bir iş ki, bir duvar gibi… Bir tuğla çekersek duvar yıkılır' dedi. Ben de kendisine 'Çekin o zaman' cevabını verdim.
'Çekemem, yapamam' dedi. O zaman, 'Çekerler, altında kalırsınız
dediğimde' de yüzünde 'Bunu yapmaya kimsenin gücü yetmez'
der gibi bir ifade belirmişti. Tuğlayı o günlerde kendisi
çekebilmeliydi.''
Uğur Mumcu öldürüldü ama onun Antiemperyalist, Bağımsızlıkçı, Emekten
yana Laik ve Demokratik toplum için mücadelesi devam ediyor.
Dün Cumhuriyet yazarları Zülâl Kalkandelen ve Mustafa Balbay bu konuda
çok güzel yazılar yazdılar. Eminin bugün de, Cumhuriyet'te çok güzel
yazılar yazılacaktır.
* * *
Elbette son günlerde Sezen Aksu'ya yapılan "Dilini koparırız"
tehdidinin ters tepmesinden sonra iktidar bu kez Sedef Kabaş'ı hedef
aldı.
Sedef Kabaş olayı çok önemli görünüyor:
Hem özel olarak Cumhurbaşkanı'nı koruyan Ceza Kanunu'nun 299. maddesinin
Eski Anayasa'daki partisiz, tarafsız ve sorumsuz cumhurbaşkanına göre
yazılmış olması, hem RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin'in çok
önceden Kabaş'ı suçlu ilan etmesi, hem ifade vermeye
çağrılması olanaklıyken gece yarısı apar topar gözaltına alınması, hem de
ciddi bir tutuklama nedeni yokken tutuklanması, aynı olayda kamuoyu
vicdanını rahatsız eden çok neden olmasına yok açmıştır.
Elbette olayın bir de Kabaş'ın mecaz ifade eden bir atasözünü kendisine
hakaret sayan bir cumhurbaşkanlığı tavrı ve bu tavrın bürokrasi yanında
yargıyı da etkilediğinin bir kez daha ortaya çıkması, olayı daha da vahim
bir hale getirmektedir.
Uğur Mumcu'yu anarken, Sedef Kabaş'a da bir an önce özgürlük diliyoruz.
* * *
24 Ocak, aynı zamanda değerli Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın
da PKK'lı teröristlerce 2001 yılında katledilme günüdür.
Katledilmesi, sadece güvenlik güçleri için değil, bütün toplum için çok
büyük bir kayıptır.
Onu da saygıyla anıyoruz.
* * *
24 Ocak pek çok kötü olayın tarihidir:
Örneğin, iflas eden Türkiye'yi ekonomik çıkmazdan kurtarmak için Demirel-Özal ikilisinin bütün yükü dar ve sabit gelirli
emekçi nüfusun üzerine yıkan IMF kararlarını tam 12 Eylül 1980 Askeri
Darbesi öncesinde 1980 yılında uygulamaya koyması ve belki de askeri
darbeyi zorunlu hale getirmesi, bu tarihe rastlar.
Bugünlerde iktidar IMF ile anlaşma yapmıyor ama, IMF reçetelerinden daha da
kötü mali ve ekonomik tedbirleri uygulamaya koydu ve milleti açlığa mahkûm
etti.
* * *
Bugün buralara nasıl sürüklendiğimiz hakkında biraz kafa yormak iyi
olabilir.
Belki önümüzdeki seçimlerde nasıl oy kullanmanız gerektiğini daha iyi
görebiliriz.
|
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 8 Temmuz 2024