Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

11 Temmuz 2022

Cehalet Değil, Kasıt Ve Anomi İle Şiddet ilişkisi.

Değerli izleyenlerim, bugünkü Güncel (daha doğrusu Pazar günü kaleme (bilgisayara) aldığım yarınki Güncel) 10 Temmuz Pazar günkü Cumhuriyette çıkan iki yazının alıntılanması olacak.

Çünkü hem Ali Sirmen'in hem de Zülâl Kalkandelen'in yazıları, bugünlerdeki sorunlarımızı ve bugünlere nasıl geldiğimizi çok iyi anlatıyor.

* * *

Önce karşı karşıya olduğumuz krizin teşhisini benim ısrarla üzerinde durduğum ANOMİ kavramı ile şiddet arasındaki ilişkiyi irdeleyen Zülâl Kalkandelen'in yazısında görüyoruz.

Yazısının tam metni şöyle:

"Anomi ve şiddet

Türkiye, iktidar tarafından içine sürüklendiği anomi durumunu yaşıyor. Giderek dozu artan şiddetin temel nedenlerinden biri bu.

Fransızca ve İngilizce "anomie" sözcüğünden gelen anomi, "kuralsızlık, yasasızlık" anlamına geliyor. Anayasa ve yasaların nicedir rafa kaldırıldığı Türkiye, günümüzdeki haliyle buna tam bir örnek oluşturuyor.

Bizzat devletin en yetkili makamında oturan partili cumhurbaşkanının tarafsızlığı bir tarafa bırakmasıyla, devlet mekanizması işlemez oldu; ülke tümüyle tek bir kişinin kararlarına bağlı hale geldi.

Türkiye, artık ne anayasada yazdığı gibi laik bir ülkedir ne de sosyal bir hukuk devleti. Bunun sonucu olarak demokrasinin asgari gerekleri bile yerine getirilemiyor. Keyfi gözaltılar ve tutuklamalar, yasadışı kanun hükmünde kararnameler, din referanslı uygulamalar ve anayasaya aykırı söylemler, rutinleşmiş durumda.

Organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in iddialarını doğrulayarak kendini ihbar eden suçluları sorgulayacak bir savcı bile ortaya çıkmazken çete mensuplarının devlet görevlileri ile fotoğrafları sosyal medyada yayılıyor.

EMEKÇİLERLE DALGA GEÇEN ÇALIŞMA BAKANI

Toplumsal hayatta kaos yaratan anomi nedeniyle vatandaşların siyasetçilere ve ülkeyi yönetenlere güveni azaldı, gelecek umudu zayıfladı.

Halkın önemli bir kesimi, günlük geçim sorunlarının altında ezilip işsizlik ve yoksulluk ile boğuşurken Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin'in "Baktığınız zaman Türkiye değişiyor. Refah seviyesine bakın. Türkiye'de bütün ailelerin, her gelir grubundan ailelerin kapısında otomobili var, çocukları okuyor. Netice itibarıyla hepimiz bireysel hayatımızdan bunu hissedebiliriz" demesi, emekçi kesimle dalga geçmektir!

İnsanlar bir gün sonra tencerede ne kaynatacağının derdine düşmüşken bir bakan böyle konuşuyorsa, bunun başka anlamı yoktur.

İflas eden Arjantin'de bile enflasyon yüzde 60 civarındayken; Türkiye'de TÜİK'e göre yüzde 78.62, bağımsız araştırma kuruluşu ENAG'a göre yüzde 175.55'tir!

ŞİDDET GİRDABINA SÜRÜKLENEN TÜRKİYE

Kuralsızlığın, yasadışılığın, adam kayırmanın, haksızlığın, ayrımcılığın toplumun her köşesine yayılması, adalete ve hukuk sistemine olan inancın yok olması, suçun ve şiddetin artması sonucunu doğurdu. Türkiye, hızla bir şiddet girdabının içine çekiliyor.

Doktorlar ve avukatlar, görev başında darp edilip öldürülüyorsa...

Kadınlar, sokakta ve evde katlediliyorsa...

Çocuklar, evde ve sokakta taciz ve tecavüze uğruyorsa...

Hayvanlar, her yerde zehirlenerek yok ediliyorsa...

Toplumda güvenlik hissi yok olduysa...

Geleceğe dair endişeler müthiş bir ivmeyle arttıysa...

İnsanların hak arama yolları ortadan kaldırıldıysa, çok ciddi bir ANOMİ söz konusudur.

Meslektaşlarının katledilmesine tepki gösteren doktorlara biber gazı ile müdahale ediliyorsa...

Anayasal hak olan protesto TV kanallarında "provokasyon" olarak nitelendiriliyorsa...

Konya Selçuklu Kayalar Camisi'nin imamı Ahmet Gür, "Doktorlar dedi ki bugün grevdeyiz, öldürmez misin sen, dövmez misin, sövmez misin?" diyerek meslektaşlarının katledilmesini protesto eden sağlık emekçilerini hedef gösterebiliyorsa...

Bir cumhurbaşkanı, kamu hastanelerinden istifa eden doktorlar hakkında, "Giderlerse gitsinler, biz de yeni mezun pratisyen hekimleri alırız" diyorsa...

Orada iktidar kaynaklı bir çözümsüzlük vardır; toplumsal anomi sürecindeki çöküntü ise şiddetin tetikleyicisidir!

Çürümüşlüğü durdurmak için seçim sürecini işleterek halkın oyuna başvurmaktan başka yol yoktur.

Zira parlamenter sistemde halk egemenliğinin simgesi olan TBMM'nin çözüm üretme yolları da "Türk tipi başkanlık sistemi" denilen ucube sistem ile tamamen tıkanmıştır!"

* * *

Bu duruma gelmemizin arkasında yatan nedeni de Ali Sirmen açıklamış...

Neden cehalet filan değil, kasıt!

Yazısının tam metni şöyle:

"Yanlışlık yok

Güzel, zarif gelinim Deniz Sirmen'in özenli ve şefkat dolu nezareti altında, Makbure Hanım ile yalnız yaşıyorum. Günlük alışverişi, bakkala, kasaba, manava telefon ederek (hepsi sonradan Deniz tarafından gözden geçirilmek üzere) ben yapıyorum. Her sipariş geldiğinde, yeni bir şokla karşılaşıyor, açlığın kapıya, dayanacağı günlerin korkusuyla titriyorum. Her şey üzerimden dozer gibi geçerken "Neyse ki yakında bitecek" diye ölümden medet umuyorum.

Korkunç bir durum.

Herkes, "Faiz sebeptir, enflasyon sonuç" kâbusuna uyandığımızdan beri, korkunç yanlıştan ne zaman vazgeçeceğimizi merak ediyor. Sanki enflasyon, bir hatanın bir yanlışlığın sonucuymuş gibi.

Oysa ortada yanlış falan yok. Ne kuvvetler ayrılığının çökmesi ne adaletin zulme tebdil edilerek ayaklar altında çiğnenmesi ne yasamanın yalama olması, ne yürütmenin, yargının Reis'e ram olması ne tarımın çökmesi ve ordunun esir düşmesi ne dış politikadaki kahredici yalnızlık yanlışlık sonucudur.

Ortada herhangi bir yanlışlık yok.

Her şey bilerek düşünülerek yapılıyor. Ortada yanılgı yok, kasıt var.

Türkiye'nin ürettiğinden çok tüketen yağma ve talan düzeni, aydınlıktan yeniden karanlığa dönüş hızı artık en üst düzeye geleli beri, 21. yüzyıl ile birlikte Aydınlanmacı laik Cumhuriyet, şeyhler tarikatlar sultasında bir totaliter şeriat devleti haline getirilmek üzere kollar sıvandı. Amerikan emperyalizmi ile İhvan'ın, yerli ortaklarının birlikte dizayn ettikleri AKP projesi hızla harekete geçirilerek Aydınlanmacı Cumhuriyetin kurul ve kurumları yargı, TSK, Milli Eğitim, yasama teker teker tasfiye edildi.

Yağma ve talan ile inşaat sektörüne dayalı ekonomi hızla üretimden uzaklaştırılıyor, Türkiye'de tümüyle üretim dışına itilmiş tarım çökertiliyor, her alanda üretim geriliyor, ithalata tüketime dayalı büyüme modeli teşvik ediliyor, katma değer üreten alanlarda üretim geliştirilmiyor, yağma ve talan ekonomisine müteahhitler ile birlikte oturanlara akıl almaz yöntemlerle kaynak transfer ediliyor, bu arada düzenin politik, ekonomik, egemenleriyle bağdaşmayan, emperyalizmin hesabına uymayanlar tasfiye ediliyor, bunlar yapılırken eskiden kalma demokrasi benzeri rejimin kalan kurumları da yeni oluşumun önünü tıkamasınlar diye yıkılıyorlardı.

Yağma talan ekonomisinin, üretmek yerine ithal etmeyi tercih eden politikalarıyla da tarım bir yanlışlık sonucu değil, kasten çökertiliyordu. Her alanda üretim değil, tüketim teşvik edilerek sonuçsuz bir modelin uygulanmasında, ne tarımın çökmesi ne ormanların yanması, ne kendi silahını gemisini kendi yapan, dünyaya parmak ısırtacak, başarılar kazanan, kendi ayakları üzerinde duran bir donanmanın ulusal çıkarları savunan subaylarının tutsak edilmeleri, rastlantı veya yanlışlık yüzünden oluyordu.

Yeni rejimin büyük resminin bütün parçaları birbirlerine uyuyor ve ortaya kendi içinde tutarlı bir görüntü çıkıyordu.

O resmin doğruları ile Cumhuriyetin doğruları birbirlerine uymuyordu.

İkisinin gerçekleri birbirleriyle bağdaşmıyordu. İki tarafın da kendi gerçekleri kendi doğrularını savunurken, karşı tarafa kaçınılmaz olarak bir bedel ödetmekteydiler. Dayanağı dış çıkarlarda, umarı yağma ve talanda, ışığı karanlıkta olanlar tabii kendi düzenlerini kurup, pekiştirirken emekten, özgürlükten, aydınlıktan yana olanların canını yakacaklar, lokmasını kapacaklardı. Bu sürede enflasyon yoluyla, emekçinin hakkını mütegallibeye transfer edenlerin davranışları yanlış değil, ama onların, emekle aydınlıkla çelişen kendi doğrularıydılar.

Yanılmamak gerekirdi. Hiçbir şey yanlış değildi. Her şey kasten oluyordu. Korkunç enflasyon yanlışlıkla ortaya çıkmamıştı. Her şey kasten olmuştu."


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 29 Ocak 2024

Valid HTML 4.01 Transitional