Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
4 Ekim 2021
Erdoğan Putin-Görüşmesinin Gizemleri.
Erdoğan/AKP iktidarı, sadece devlet kurumlarını değil, devlet geleneklerini
de yıktı, yok etti.
Erdoğan Şahsım Devleti'ni kurduktan sonra, artık ABD ve Rusya
Başkanlarıyla, yanında tercümanlar dışında kimse olmadan görüşüyor.
Bu açıdan son Rusya seferi de bir muamma.
Ama yine de bazı işaretler var:
Görüşmelerin ana ekseninin Suriye sorunu ve İdlib'teki teröristlerin
boşaltılması olduğu biliniyordu.
Bu konuda hiçbir açıklama yapılmaması, daha da önemlisi toplantı öncesinde
hiçbir açıklama yapılmayacağının belirtilmesi, zaten bu konuda pek bir
uzlaşma beklenmediğinin ve sonucun da çok olumlu olmadığının belirtisi
olarak algılandı.
Elbette, Türkiye'nin Rusya'ya bağımlı olduğu doğalgaz sorunu ve Akkuyu
nükleer santralı gibi ekonomik konular, Libya gibi uluslararası sorunlar,
PKK, PYD, YPG gibi terör meseleleri ve özellikle S-400'ler de gündeme
gelmiştir herhalde diye düşünülüyor.
Bu arada iki liderin şömine önündeki resimleri ve Erdoğan'ın arkasındaki
odun yığını herkesin dikkati çekmiş ve "Putin bir mesaj mı veriyor"
sorusuna yol açmıştı.
Bu konularda, Müyesser Yıldız'ın iki yazısı yayınlandı.
Bunları buraya alıyorum.
* * *
29/09/2021tarihli birinci yazısı şöyle:
4 MİLYAR DOLAR NEREDE?
Erdoğan-Putin zirvesi bugün gerçekleşiyor. Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan
açıklamada, görüşmelerde "Türkiye-Rusya ikili ilişkilerinin yanısıra
Suriye, Libya ve Afganistan'daki gelişmeler ile güncel bölgeler gelişmeler
ve uluslararası meselelerin ele alınacağı" duyurulurken, iktidar medyası
ana gündem maddelerinden birisinin de "S-400 hava savunma ikinci sisteminin
satın alınması" olduğunu vurguluyor.
Algıydı Gerçek Mi Oluyor?
Oysa 1 ay öncesine kadar Ankara'nın gündeminde ikinci parti S-400 alımı
yoktu, hatta bunun için "algı operasyonu" deniliyordu.
Detaylandıralım.
Ağustos sonunda Rus askeri ihracat şirketi Rosoboronexport'un Genel Müdürü,
durup dururken Türkiye'yle ikinci parti S-400 anlaşmasının bu yıl içinde
imzalanmasını beklediklerini söyledi.
Ankara resmi bir açıklama yapmazken, güvenlik kaynakları, "yeni bir gelişme
olmadığı ve böyle bir açıklamanın neden yapıldığının anlaşılmadığı"
bilgisini verdi. Ağırlık kazanan görüş; "Rusya'nın algı operasyonu yaptığı"
idi. Ayrıca, "Ankara'nın, tüm dünya ve Türkiye'de salgın nedeniyle ekonomik
sorunlar yaşanırken ve ABD ile sorunlu başlıklar henüz çözülememişken,
S-400 gerilimini tırmandırmaktan yana olmadığı" kaydedildi.
Konu birkaç gün sonra Erdoğan'a da sorulduğunda; S-400'lerden çok yangın
söndürme uçak alımını ön plana çıkaran şöyle bir cevap verdi:
"Rusya ile ilgili, ikinci paketin alımı vesaire, bu konularda bizim
herhangi bir tereddüdümüz yok. Rusya ile bizim gerek S-400 konusu olsun
gerek savunma sanayine yönelik olsun, birçok adımımız var. Hatta daha
değişik bir alternatifi söyleyeyim. Mesela bu yangınlarda onlardan gelen
Ilyushin uçaklarını kullandık. Son telefon konuşmamızda da bu konuyu
görüştük. Rusya seyahatimde de bütün bunların hepsini tekrar ele alacağız."
ABD'den Sonra?
Ancak Erdoğan'ın 19-22 Eylül'deki ABD ziyaretiyle birlikte bu tablo tamamen
değişti. İlk olarak Amerikan CBS kanalına verdiği röportajda şunları
anlattı:
"Biz F-35 uçaklarını aldık ve 1 milyar 400 milyon dolar ödeme yaptık. Fakat
bizim bu 1 milyar 400 milyon dolar ödeme yaptığımız uçaklarımızı Amerika
bize teslim etmedi. Patriotlar noktasında bunları istedik, maalesef bu
konuda da yine aynı şekilde bize Patriot vermedi… Şu anda benim bu 5 tane
uçağım niye verilmiyor? Bu parayı ben ödedim. Ödediğim para ortada. Siz
bana Patriot vermezseniz, savunma noktasında benim bir başka ülkeden
alacağım herhangi bir savunma sistemine müdahale edemezsiniz."
Sunucunun, "Yani siz hala S-400'lerin yeni partisini alma niyetinde
misiniz?" sorusuna da, "Ne demek. Tabi ki evet." karşılığını verdi.
Ardından New York'ta beraberindeki gazetecilerle sohbetinde, F-35'lere 1
milyar 400 milyon dolar ödeme yaptığımızı vurgulayıp, "Amerika'nın önce
bunu bir defa düzeltmesi lâzım. Tabi biz uluslararası hukuka dayalı olarak
ne yapılması gerekiyorsa bunu yapacağız… Bizim için S-400 işi bitmiştir…
CBS ile yaptığım röportajda onlara da onu söyledim. 'Yani başka yerlerden
almayı mı düşünüyorsunuz?' diye sordu. 'Gerekirse alırız' dedim."
açıklamasını yaptı.
Malûm, ABD yine tehdit etti.
Dün akşam saatlerinde de TRT Haber, "Erdoğan'ın Ekim sonunda Roma'da
düzenlenecek G-20 Liderler Zirvesi marjında Biden ile baş başa görüşeceği
öğrenildi." şeklinde bir haber verdi.
Bu gelişmeden sonra Erdoğan-Putin zirvesinde ikinci parti S-400 anlaşması
imzalanır mı imzalanmaz mı bilinmez, ama şuraya gelelim.
1.5 Yıl Geçti
Bilindiği gibi, geçen yılın başında bizzat Savunma Bakanı Hulusi Akar,
S-400'lerin Nisan veya Mayıs'ta aktive olacağını açıkladı. O vakit
geldiğinde ise pandemi nedeniyle sürecin ertelendiği duyuruldu.
Mayıs'tan beri ülkede hayat normale döndü; ama S-400'lerden ses seda yok.
Yani 2.5 milyar dolarımız depoda bekliyor.
Üstüne 1 milyar 400 milyon dolar ödeyip alamadığımız F-35'leri ekleyin;
tamı tamına 3 milyar 900 milyon dolar kaybımız var.
Hani muhalefet, "128 milyar dolar nerede?.. 10 bin dolar alan siyasetçi
kim?.. Demirören, Ziraat Bankası'na 750 milyon dolar borcunu ödedi mi?.."
diye soruyor ya;
Bunlara, "2.5 milyar dolar neden depoda?" sorusunun da eklenmesi, keza
Erdoğan'ın F-35'lerle ilgili, "Uluslararası hukuka dayalı olarak ne
yapılması gerekiyorsa, bunu yapacağız." sözlerinden hareketle, "ABD
hakkında dava açmak için ne bekliyorsunuz?" denmesi gerekmiyor mu?
Kimbilir, belki Yunanistan yönetiminin Fransa'dan 3 fırkateyn ve 6 savaş
uçağı alımı anlaşması yapması üzerine ana muhalefet partisi SYRIZA'nın,
"Yunanistan gibi yüklü borcu olan bir ülke için ödenecek bedeli artırdı."
şeklindeki tepkisini iştahla aktaran iktidar medyamız, ülkemiz
muhalefetinin bu sorularını da aktarır.
* * *
30/9/2021 tarihli ikinci yazısı da şöyle:
ERDOĞAN-PUTİN'İN ARKASINDAKİ ŞÖMİNE VE ODUNLAR…
Ekonomimizin hali ortada. Bir avuç mutlu azınlık dışında herkes yanıyor.
İktidar ülkeyi "uçurduğunu" iddia etse de, sadece 6 ay önce korona
salgınına rağmen turizm sezonunun açılacağı mesajını verirken, "Oradan 3-5
dolar veya avro girecekse ülkemize, bırak girsin… Sultanahmet Meydanı'nda
birçok yer kapalı. Dolaşan turistler de halı vs. bazı şeyler satın alıyorsa
alıyordur, onlara kapıyı niye kapatacaksın? Türkiye'ye girecekse, oradan
bir döviz, bırak girsin… Biz kapıları nasıl açarız, turistleri nasıl bir an
önce ülkemize sokarız, bunun arayışı içerisindeyiz." sözleriyle, sıkıntının
boyutlarını ortaya koyan bizzat Erdoğan'dı.
Halimizin dünya da farkında. Bu yüzden Suriyelilerden sonra Afganlar için
de "Parasını verelim, bakın" deme cüretinde bulunuyorlar.
İktidarın dört bir yanda para aradığı, ülkenin elindeki son varlıkları
haraç mezat sattığı ise artık herkesin bildiği bir sır!..
Isıtmayıp Donduran Gaz
Fiyat artışlarında rekor, doğalgaz ve elektrikte. Halkımız gelen faturalar
isyan ederken, aynı konuda yaşanan sıkıntılar dünyada da konuşuluyor. Bu ay
içinde yayımlanan haberlerden birkaç örnek verelim.
Uluslararası ekonomiyi yakından takip eden Bloomberg, doğalgaz
fiyatlarındaki yükselişin Avrupa'daki elektrik üreticilerini kömüre
yönlendirdiğini duyururken, fiyatlardaki artışın ülkemizi de kötü
etkileyeceğini, çünkü fiyat artışlarını sınırlama kabiliyetinin kısıtlı
olduğunu vurguladı.
Avrupa'da doğalgaz fiyatlarındaki artışın sebebinin ise "Rusya'nın Ukrayna
üzerinden tedariki azaltması ve Kuzey Akım 2'nin inşaat süreciyle ilgili
gelişmeler" olduğu kaydedildi.
İktidar medyası da geçtiğimiz günlerde, Almanya'nın şimdiye kadarki en
pahalı kışı yaşayacağına dikkat çekti ve Alman basınının, yaşananlardan
Putin'i sorumlu tutup, "Putin bizi kışın dondurur mu?" sorusunu gündeme
getirdiğini aktardı. Almanların iddiasına göre, "Putin, boru hattına yeşil
ışık yakılması için doğalgaz arzını keserek, kendileri ve diğerlerine
şantaj yapıyor" idi.
Bir haber de TRT'den olsun - hem de dün yani Erdoğan-Putin görüşmesi üzeri.
Salgın ve petrol fiyatlarındaki aşırı dalgalanmaların 9 ayda Avrupa'daki
enerji fiyatlarında yüzde 250 artışa yol açtığını bildiren TRT Haber,
"Türkiye'de ise fiyatlardaki yükselişin, Avrupa'nın çok gerisinde yer
aldığını" savundu.
Son olarak Reuters'ın geçen haftaki haberini hatırlatalım. Türkiye'de Ekim
başında doğalgaza yüzde 15, elektriğe de yüzde 8-15 artış yapılmasının
beklendiğini bildirirken, "Uluslararası fiyatların artışında Asya
ülkelerinden gelen yüksek talep, Avrupa'ya Rusya'dan gaz ihracatı ile
sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) sevkiyatının azalması ve karbon vergileri
rol oynadı." tespitini yaptı.
Putin'in Dediği Gibi Güvende Miyiz?
Görüldüğü üzere doğalgazda tüm yollar Putin'e çıkıyor.
İşte bu kritik günlerde Erdoğan'la Putin bir araya geldi. Dikkatler Suriye,
İdlib, Libya, Afganistan ve S-400 üzerinde yoğunlaştı; doğalgaz ise gündem
maddeleri arasında bile sayılmadı.
İki liderin siyasi veya ekonomik konularda ne konuştuklarını ve nasıl
anlaşmalara vardıklarını, başbaşa görüştükleri için, ne yazık ki
bilemiyoruz.
Elimizde sadece görüşme öncesindeki açıklamaları var. Örneğin Erdoğan
şunları söyledi:
"Ticaret hacminde kısmi bazı iniş çıkışlar olsa da şu an gayet iyi bir
durumda. Ben daha da iyi bir konuma geleceğine inanıyorum. Özellikle
turizmde vermiş olduğunuz destek sebebiyle de çok çok teşekkür ediyorum.
Rus dostlarımızın Türkiye'yi tercih edişlerinden dolayı da minnettarız."
Putin ise şunları:
"Avrupa doğalgaz pazarında sallantılı bir dönemden geçiliyor, ancak
Türkiye, TürkAkım'ın devreye girmesi ardından kendini güvende hissediyor.
İkili ticaret hacmimiz bu yılın ilk 9 ayında yaklaşık yüzde 50 arttı. Rusya
ve Türkiye, pandemiden kaynaklanan ticaret kaybını telafi etmekle sınırlı
kalmadı, ticaret hacmini büyüttüler de. Türkiye'nin Rusya yatırımları
toplam 1.5 milyar, Rusya'nın Türkiye yatırımları 6.5 milyar dolara ulaştı.
Büyük projelerin hepsi planlı şekilde devam etmektedir."
Putin'in, Avrupa'daki doğalgaz sallantısına değinip, Türkiye'nin kendini
güvende hissettiğini vurgulaması ilginç değil mi?
Anlaşılan bu konu da görüşülmüş.
Nitekim, Habertürk'ten Muharrem Sarıkaya bugün, "Soçi'deki görüşmenin hiç
dile getirilmeyen önemli bir gündem maddesinin, Türkiye'yi 1987'den bu yana
her yıl artan oranda bağımlı kılan doğalgaz" olduğunu kaydedip, bu konuda
Rusya ile yaptığımız anlaşmalardaki son durumu aktarmış.
Türkiye'nin Gazprom'dan Botaş eliyle 4, özel sektör eliyle de 4 olmak üzere
8 milyar metreküpe ilişkin doğalgaz anlaşması bu yıl itibarıyla
bitiyormuş!..
Sarıkaya, "Gaz anlaşmalarının tam da spot piyasada fiyatlarının zirve
yaptığı bir zamana denk gelmesi talihsizlik. Ayrıca Gazprom arasında
yaşanan fiyat anlaşmazlığı nedeniyle Tahkim'e giden Türk şirketleri de iki
yıl önce davayı kaybetti." diyor ve ekliyor:
"Uluslararası spot piyasada gaz fiyatlarının çok yükseldiği, bin doları
geçtiği dönemde eskiden olduğu gibi 240 dolardan alabilmek pek olası
gözükmüyor… Bunun da içerde yeniden fiyat artışına yol açacağı gerçeği
ortada duruyor."
Sarıkaya'nın yazısı şu çarpıcı cümleyle bitiyor:
"Avrupa'da neredeyse bütün hükümetler seçim sathına girdiği bir dönemde
soğukta geçirilecek kışın kendisine nelere mal olacağını görüyor. Bu da
Rusya'nın elini rahatlatıyor."
Sembollerin Dili
Ya Türkiye?
"Gerek ekonomik gerek siyasi açıdan, Putin'in söylediği gibi, hiç de
güvende olmadığımız ortada. Bizi de çok soğuk bir kışın beklediği kuvvetle
muhtemel." demekle yetinip bir ayrıntıya dikkat çekelim.
Malûm, emperyalistler sembollerin dilini de sıkça kullanır.
Erdoğan ve Putin'in ne pazarlıklar yaptığını bilmediğimiz için,
görüntülerden anlam çıkaralım.
Görüşme Karadeniz kıyısında bulunan Soçi şehrinde "Baçarov Ruçey"
konukevindeki bir odada gerçekleşti.
İki lider, yanmayan bir şöminenin önündeydi. Erdoğan'ın tam arkasında da
bir kucak odun duruyordu.
Büyük doğalgaz krizinin ortasında tamamen tesadüf müydü, yoksa Putinvari
anlamlı ve önemli bir mesaj mıydı; herhalde birkaç haftaya anlarız!..
Tesadüf değilse; ya donacağız ya da ülkece "yanacağız" demektir.
|
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 8 Temmuz 2024