Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
26 Temmuz 2021
Türkiye'nin IŞİD ve Taliban'la benzerlikleri yoktur.
Sevgili okurlarım, bugünkü GÜNCEL'i Cumhuriyet'in iki yazarının dünkü
yazılarına ayırıyorum.
Önce Işıl Özgentürk'ün yazısı:
Son Kız *
25 Temmuz 2021 Pazar
En sevdiğim deniz Assos'a giderken yanıma kitap almayı unutmuşum, birlikte
tatil yaptığımız kız kardeşim benim onun okuduğu kitaba göz koyduğumu
hissedince tatil yörelerinde pıtrak gibi çoğalan korsan bir kitapçıdan
kitap alıp kendi kitabını sağlama almayı düşünmüş. Elinde bir kitapla
çıkageldiğinde çok sevindim. Kitabın adı: SON KIZ.
Olacak iş değil, kardeşim denizden esen rüzgârın serinlettiği kıyıda en
okunmayacak kitabı bulup getirmiş. Nedenini açıklayacağım. Kitap, Kuzey
Irak'ta küçük bir kasaba olan Koço'da doğan ve yirmisine kadar orada
yaşayan bir Ezidi kızı tarafından yazılmış. Yazar Nadia Murad, Koço'da çoğu
akraba olan köyde büyüyor, okula gidiyor, ailesine ait tarlalarda
çalışıyor, koyunları otlatıyor ve geceleri tüm ailenin birlikte yattığı
evlerinin damında Ay'a bakıp ileride bir kuaför salonu açmayı hayal ediyor.
Nadia henüz yirmi yaşındayken 15 Ağustos 2017'de tüm hayallerini terk etmek
zorunda kalıyor. IŞİD militanları o gün Koço'ya giriyor ve orada yaşayan
halkı öldürmeye başlıyorlar. Erkekler ve seks kölesi olamayacak kadar yaşlı
kadınlar hemen öldürülüyor. Nadia'nin annesi ve altı ağabeyi de
öldürülenler arasında. Ölü bedenler toplu mezarlara atılıyor. Nadia ise
Musul'a götürülen yüzlerce Ezidi kızı ile birlikte köle pazarlarında
satılıyor. Nadia pek çok IŞİD militanının seks kölesi oluyor, diğer kız
kardeşleri gibi defalarca tecavüze uğruyor, kaçmaya çalışıyor ama
yakalanıyor ve sokak ortasında kırbaçlanıyor. Birlikte kuaför salonu
hayalleri kurduğu kız kardeşinin intiharına tanık oluyor. Sonra bir gün kıl
payı Musul sokaklarında kaçmayı başarıyor ve Sünni bir Arap ailesinin en
büyük oğlu tüm tehlikeye rağmen onu saklıyor. Ve yıllar sonra Nadia,
yeryüzündeki bu katliamı anlatma fırsatını buluyor ve 2017 yılında Nobel
Barış Ödülü alıyor.
Şimdi bu kitabın serin bir deniz kıyısında neden en okunmayacak kitap
olduğunu anlatabildim mi? Kitabı okurken öyle bir utanç duygusu beni sardı
ki, bir süre deniz bile karardı. Nasıl kararmasın; haberlerde, sosyal
medyada akın akın Van sınırından giren Afganları izliyorum. Tuhaf bir durum
var. IŞİD militanlarının güney sınırımızdan ellerini kollarını sallayarak
girdiğini, hastanelerimizde tedavi edildiklerini ve halen ülkemizde
yaşadıklarını unutmuş değilim. Şimdi de Afgan mücahitler, kimse kimseyi
kandırmasın, bu gelenler Taliban zulmünden kaçan Afganlılar değil. Hepsi
genç, hepsi sapasağlam ve içlerinde hiç kadın ve çocuk yok. Ayrıca İran
bunları TIR'larla getirip bizim sınırda bırakıyor. Bunlar Taliban'dan kaçan
Afgan halkıysa İran neden kabul etmiyor, bize yolluyor? Bazılarınız beni
mülteci düşmanı ilan edebilir. Afganistan önce Rusya'nın daha sonra
Amerika'nın işgal ettiği, özellikle Taliban'ın bu ülkenin toplum yapısını
bozmak için bizzat Amerika gizli servisi tarafından oluşturulduğu bilinen
bir şey. Sonra bu örgüt onların da başına bela oluyor ama asıl Afgan
halkının başına bela oluyorlar. Şimdi biz Taliban örgütüyle nasıl
anlaşmalar yaptık ki, Afgan mücahitler ülkemize gelmeye başladı, ne oluyor?
Birileri bana anlatsın.
Taliban'ı zulmünü anlatan bir filmle yazımı bitirmek istiyorum. Filmin adı
OSAMA: Daha önceleri de anlatmıştım, tekrar anımsamakta fayda var. Film bir
avuç, ölümü göze alan Afgan film ekibi tarafından, İranlı sinemacıların
yardımıyla çekiliyor. Osama küçücük bir kız çocuğu, babası iç savaşta
ölmüş, Taliban kadınların çalışmasını yasakladığı için anneannesi, annesi
ve o, açlık sınırında. Çaresizlik içindeki anneannenin aklına bir halk
masalı geliyor. Masalda gökkuşağının altından geçenler cinsiyet
değiştiriyorlar. Anneanne masalı anlatıp ardından bir rüya gördüğünü
söylüyor, rüyasında Osama bir gökkuşağının altından geçiyor. O artık bir
erkek. Osama'nın saçları kesiliyor, bir erkek mintanı ve şalvar giyiyor ve
annesi onu Taliban'a karşı olan bir manavın yanına çalışsın diye veriyor.
Osama eve ilk kez bir karpuz götürdüğünde ev ahalisi bayram ediyor. Tam
işler öyle giderken bir emir çıkıyor, tüm erkek çocuklar dini eğitim
görmeleri için ailelerinden alınıp bir okula kapatılıyorlar. Osama da
orada. Bir din öğretmeni Osama'dan şüpheleniyor ve çocuklar bir gün bahçede
hava alırken, bağırarak, eliyle Osama'yı işaret ediyor: "İçimizde bir
şeytan var! O bir kız!" Çocuklar yakalamak için Osama'ya doğru koşuyorlar,
Osama kendini bahçedeki kör kuyuya atıyor, çıkarıyorlar ama yaşadığı
heyecandan regl oluyor ve seks pazarında satılmaya gönderiliyor. Film, üç
karılı bir yaşlı adamın Osama'yı satın almasıyla bitiyor. Ama son bir sahne
var. Yaşlı adam fıçı gibi bir şeyin içine batıp çıkarak gusül abdesti
alıyor.
Canınızı sıktım mı, benim de canım sıkılıyor.
* SON KIZ, Nadia Murad, Epsilon Yayınları.
* * *
Şimdi de Zülâl Kalkandelen'in yazısı:
Cumhurbaşkanı'nın Taliban açıklaması anayasaya aykırı
25 Temmuz 2021 Pazar
Yaklaşık iki hafta önce Afgan bir kadın, bir erkekle telefonda konuştuğu
için halkın içinde 40 kez kırbaçlandı.
Taliban'ın Afganistan'ın bazı bölgelerinde güç kazanmaya başlamasıyla
birlikte, aynı 2001 öncesinde olduğu gibi, kadınların yanlarında bir erkek
olmadan ve burka giymeden evden ayrılmalarının yasaklandığını duyuran
bildiriler dağıtıldı.
Taliban'ın kontrol ettiği yerlerde kadınların eğitimine, hareket
özgürlüklerine ve kıyafetlerine yeniden kısıtlamalar getirilmeye başlandı.
Tam da bu sırada AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, dehşet verici bir açıklama
yaptı:
"Nasıl ki ABD ile bazı görüşmeleri Taliban yaptıysa, Taliban'ın bu
görüşmeleri Türkiye ile daha rahat yapması lazım. Çünkü Türkiye'nin
inancıyla alakalı ters bir yanı yok, onlarla bu konuları daha iyi
görüşebileceğimize ihtimal veriyorum."
İki cümlenin içine bunca yanlışı nasıl sığdırdı, insan hayret ediyor!
Taliban, herkesin bildiği gibi, Vahabi/Selefi çizgisinde, şeriatçı bir
örgüt. Teokratik bir devlet kurma hayali için, öncelikle Müslümanlığı
kendilerinden farklı yaşayan vatandaşlarını ve kendi dininden olan
insanları katlediyor.
Vahşi, ilkel ve şiddet dolu uygulamalarıyla toplumu 21. yüzyılda zifiri
karanlığa gömmeyi tasarlayan bir ideolojiyi Afgan halkına dayatan bir örgüt
Taliban. Savundukları sistemde, toplumsal yaşamda kadının yeri yok. Birçok
ilahiyatçının da vurguladığı gibi, yaydıkları inancın Anadolu Müslümanlığı
ile de ilgisi yok.
'TÜRKİYE'NİN İNANCI' DİYE BİR İFADE KABUL EDİLEMEZ
Cumhurbaşkanı'nın Türkiye'yi temsilen yaptığı açıklama anayasaya aykırıdır.
Çünkü yürürlükte olan anayasada, Türkiye'nin "laik, demokratik ve sosyal
bir hukuk devleti" olduğu yazıyor.
Ülkede ne demokrasi kaldı ne hukuk ne de laiklik biliyorum ama bu ilkelerin
çiğnendiğini her defasında yazmak ve kayda geçirmek de biz gazetecilerin
görevi!
Öncelikle "Türkiye'nin inancı" diye bir ifade kabul edilemez. Ülkenin
inancı olmaz, bireylerin inancı olur. Bu ülkede Müslümanlık dışında farklı
inançlara sahip ve inançsız vatandaşlar da var. Ülkedeki çoğunluğun
inancını herkesin benimsediğini varsayan bir açıklama yapılamaz.
"Erdoğan, AKP Genel Başkanı sıfatıyla böyle bir açıklama yaptı herhalde"
diyenler var. Oysa onu da yapamaz. Çünkü anayasanın 68. maddesinde "Siyasi
partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır" yazar ve
devamında, siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemlerinin, "laik
Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamayacağı" şartı koşulur.
Sonuç olarak, anayasa ve Siyasi Partiler Kanunu'nun ilgili maddeleri
değiştirilmediği sürece, devletin en yetkili makamında oturan kişinin ve
bir siyasi parti başkanının "Türkiye'nin inancı" ifadesini kullanması
laikliğe aykırıdır.
ŞERİATÇI TALİBAN İLE TABAN TABANA TERS!
Erdoğan'ın sözlerinin dış politikadaki gelişmelerden kaynaklandığı elbette
açık. Biden ile görüştüğünde, NATO'nun bölgeden çekilmesinden sonra
Kâbil'deki havaalanını işletmeyi ve korumayı teklif etti. Buna karşılık
ABD'den mali, siyasi ve lojistik destek konusunda sözler alındı. Taliban
ile uzlaşmadan havaalanına girilemeyeceğini bildiği için din üzerinden
yakınlık kurmaya çalışıyor.
Neresinden bakarsanız bakın, yanlışlarla dolu bir politika bu. Ne yazık ki
Türkiye'yi Afgan batağına çekerek oradaki çatışmaların ortasına atacak!
Din ve mezhep temelli, ümmetçi bir anlayışla yürütülen politikaların ülkeyi
getirdiği nokta, sonunda Türkiye'yi Taliban ile inanç üzerinden buluşturmak
oldu. Ama hiç kimse sanmasın ki Türkiye'de halk bunu bir oldubitti olarak
kabul edecek...
Halkın ezici çoğunluğunun, kafa uçuran, kadınları kırbaçlayıp recm eden,
insanların elini kesen, kız çocuklarının okumasını ve kadınların
çalışmasını yasaklayan, burkayı zorunlu kılan, kadınları toplumsal hayattan
dışlayan şeriatçı Taliban'la en ufak bir yakınlığı yoktur.
Şahsen böyle bir güruhla taban tabana ters olduğumu, bu yazıyla beyan
ederim!
|
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 8 Temmuz 2024