Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
15 Mart 2021
İktidardan Sözde Hayvan Hakları Yasası.
Dün 14 Mart Tıp Bayramıydı.
İktidar sağlık çalışanları için verdiği sözlerden hiçbirini yerine
getirmedi.
Tam tersine, istifa etme özgürlüklerini bile ellerinden aldı.
Bizim için hayatlarını feda ederek çalışan sağlık emekçilerini saygıyla
selamlayarak, bugün bir başka aldatmacaya dikkat çekmek istiyorum:
Güya Hayvan Hakları yasası!
* * *
İktidar uzun bir süredir "Hayvan Hakları Yasası" üzerine çalışıyordu.
Kurulan bir alt komisyonda, (ister gülün ister ağlayın) Avcılar bile
dinlenmiş ve bunu haber alan STK'lar önceden şöyle bir bildiri
yayınlamışlardı:
"Hayvan haklarını gerçekten gözetin
"Bu komisyon, hayvanların haklarını teslim edecek ve hak ihlallerini
ortadan kaldıracak çözüm önerilerini üretmekle görevlidir. Avcılığı hem
bir hak ihlâli olarak tanımlayıp hem de hak ihlâllerinin faillerine,
konuşmaları için alan açmak, komisyonun samimiyetinin sorgulanmasına
neden olacaktır. Unutulmasın ki avcılık, avcılar tarafından bir "spor"
olarak lanse edilse de bir toplu katliam eylemidir; avcılar yaşam
hakkını gasp eden şahıslardır.
Avcılığın ve av turizminin, bir av sezonunda on binlerce yaban
hayvanının canını aldığı ve sebep olduğu silahlanma nedeniyle de
yasaklanmasını talep eden örgütler, komisyonu hayvan haklarını
gerçekten gözetmeye çağırdı ve tepkilerini şöyle dile getirdi: "TBMM
Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu'na avcıların katılmasına, hayvan
haklarının gözetilmesi ve korunması çalışması gereken bir kamusal
alanın failler tarafından manipüle edilmesine dair sesimizi yükseltmeye
devam edeceğiz."
Buna karşılık Meclis Komisyonu yine de avcıları dinlemiş ve bu da şöyle
protesto edilmişti:
Hayvan Hakları İzlemesi Komitesi, HAKİM bu olayı Twitter hesabından şöyle
protesto etmişti:
"TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu, 3 saattir avcıları dinliyor.
21. yüzyılda hâlâ avcılığın sürmesi, insanlığın ayıbıdır. Peki bugün
avcıların, hayvan hakları komisyonunda dinlenmesi kimin ayıbı?"
* * *
Sonunda bu yıl Hayvan Hakları Yasası'nın çıkarılacağını vaat eden
iktidar, STK temsilcilerini TBMM'de kurduğu komisyona çağırdı.
Bu vesileyle Cumhuriyet yazarı ve Hayvan Hakları Aktivisti Zülal
Kalkandelen de komisyonun önüne çıktı.
Her türlü engellemelere karşın, yasa taslağı hakkında görüşlerini aktardı.
Bu konuda dün Cumhuriyet'te çıkan yazısını aşağıya alıntılıyorum.
Salı günü gazetede bu konuyu tekrar ele alacağım.
* * *
"Vatandaş kanaat beyan eder, vekil de dinler
Geçen perşembe günü AKP'nin hayvanları koruma kanunu teklifi üzerinde
görüşlerimizi paylaşmak üzere TBMM'ye davet edildik.
Sanıyorduk ki AKP grubunun yasa teklifi sonunda bize sunulacak ve onu
değerlendireceğiz. Ancak öyle olmadı, bize bir taslak verilmedi. Garip olan
da buydu.
Çünkü 2019 yılı boyunca Hayvan Haklarını Araştırma Komisyonu'nda yasa
hakkında görüşülmüş ve Aralık 2019'da beş partinin anlaştığı söylenen rapor
açıklanmıştı.
Ortada yasa teklifi yoksa ne konuşacaktık?
Komisyon toplantılarında konuşulup karara bağlanmış konular perşembe günü
defalarca yinelendi. Bu durumda doğal olarak toplantının "Yasa teklifi
öncesinde STK'lerin görüşünü aldık" demek için yapıldığını düşündük.
SÜREKLİ MÜDAHALE İLE KONUŞTURMAMA TAKTİĞİ
Dokuz saat süren toplantının başında ve sonunda iki kere söz aldım. Ancak
AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin'in müdahalesi yüzünden görüşlerimi
rahatça açıklamam engellendi.
Sözüm sürekli kesilse de hayvan hakları yasası için hazırlanan rapordaki
eksik ve çelişkilere dair eleştirilerimi dile getirmeye çalıştım.
Hayvana yönelik şiddete verilecek cezanın alt sınırının 3 yıl olması
gerektiğini, aksi halde cezasızlığın süreceğini belirttiğimde, Özlem Zengin
itiraz etti. İnsan Hakları Eylem Planı'nda yer alan ve bir yıl içinde
uygulamaya konacak düzenlemeye göre alınan ceza ile orantılı hapis
uygulanacağını söyledi. Ancak şu anda bizim talebimiz olan alt sınırı üç
yıldan başlayan ertelemesiz ceza düzenlemesi yapılmıyor.
Yasada hayvanların bilinç sahibi, doğuştan hakları ve duyguları olan
canlılar olarak tanımlanmasının önemine vurgu yaptım. AKP milletvekili
Mustafa Yel'in verdiği bilgiye göre böyle bir tanım yok; "mal olmaktan
çıkarılınca gerek kalmıyor zaten" yaklaşımı var.
En çok konuşulan konuları sıralarsak:
Mevcut yasadaki 6. maddeye (kısırlaştır, aşılat, aldığın yere bırak)
dokunulmuyor.
Ev hayvanları ile ilgili sınırlama yok ama iktidar vekilleri çoklu hayvan
bakanlara "istifçi" demeyi sürdürdü.
Sahipli - sahipsiz hayvan ayrımı kalkıyor; 3. kişilere hayvan sahibine kötü
muamele yüzünden dava açma hakkı veriliyor.
Kısırlaştırma zorunlu hale geliyor.
Kanundaki yükümlülüklerini yerine getirmeyen belediyelere İçişleri
Bakanlığı izni ile soruşturma açılması gündemde ama bunun uygulanabilirliği
inandırıcı değil.
"Yasaklı ırk" denilen köpekler, belli bir süre içinde kısırlaştırılmaları
şartıyla sahibinde kalacak.
Ben ilk konuşmamda olumlu gördüğüm bazı düzenlemeleri kısaca sıraladıktan
sonra özellikle hayvanlar arasında yapılan ayrıma dikkat çektim. Çünkü
toplantıya katılanların ağırlıklı olarak sokak hayvanları ve belediye ile
ilişkilere odaklanacağı belliydi. Öyle de oldu.
Oysa mevcut hayvanat bahçeleri ve yunus parkları kapatılmıyor, sadece
yenileri açılmayacak.
Deve güreşleri ve atlı faytonlar yasaklanmıyor.
Pet shop'larda sadece kedi ve köpek satışı yasaklanıyor ama satış
katalogdan sürecek.
Diğer hayvanların satışı serbest.
Hayvan deneyleri sürecek.
Av ihaleleri açılarak hayvanlar katledilmeye devam edilecek.
MADEM KONUŞTURMAYACAKTINIZ, NEDEN DAVET ETTİNİZ?
Toplantının sonunda 2. kez söz aldığımda, konuyu üzerinde hiç durulmayan
canlı hayvan ticaretine getirdim. AKP milletvekili Yunus Kılıç'ın "Siz
ülkenin politikası ile ilgili fikir vermeye gelmediniz. Bunları söylemek
size düşmez. Sohbetin sırası değil" diyerek terslemesi son derece
yakışıksızdı.
Ülke politikaları hakkında söz söylemek her vatandaşın hakkıdır. AKP'nin
"ucuz et" politikası yüzünden yıllardır ölüm gemilerinde korkunç
işkencelere maruz kalan hayvanların durumu hayvan hakları ile ilgili
toplantıda konuşulmayacak da nerede konuşulacak? Bunları, bu vahşeti
yıllardır ortaya çıkarmak için mücadele eden ben dile getirmeyeceğim de kim
getirecek?
At yarışındaki şiddetten söz edip "İnsanlar kumar oynuyor, atlar can
veriyor" dediğimde ise yine Özlem Zengin tarafından "Hakkımızda kanaat
beyan etmeyin" diyerek susturulmak istendim. Toplantıdaki diğer temsilciler
konuşmalarını videoya kaydedebilirken, çifte standart uygulanarak benim
konuşmamın kaydı durduruldu.
İktidar partisi, hayvanlar üzerinden devletin kazanç sağladığı sektörlerin
gündeme getirilmesini istemiyor. Bu yönde sorgulama yapanı susturuyorlar.
Kendi görüşlerine uygun konuşan STK ve baro temsilcilerine müdahalede
bulunmazken, ayırt etmeden tüm hayvanlar için sömürüye karşı çıkanları
susturuyorlar.
Daha önce komisyonda dinlediklerini tekrar tekrar dinlerken, fikirlerini
ilk kez doğrudan aktarma olanağı bulanları susturuyorlar.
Bir acı gerçek de şu:
Bir kez daha görüldü ki hayvansever olmak, hayvan haklarını doğru bir
yaklaşımla savunmak için yeterli değildir. Kendisine "yaşam hakkı
savunucusu" diyenler arasında "et kalitesi", "insani kesim", "çalışan
hayvan", "ekonomik değeri olan hayvan" ifadelerini kullananların olması da
kabul edilebilecek bir şey değildir.
Bu mücadelede çıta öylesine düşük tutuluyor ki "kırmızı çizgimiz"
söylemiyle bazı hayvanlara öncelik verilirken, bazılarının esareti konu
bile edilmiyor...
Böyle bir yasa, hayvan hakları yasası değil, BAZI HAYVANLAR İÇİN REFAH
YASASI'dır."
|
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 8 Temmuz 2024