Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
13 Eylül 2021
Mukaddes Duygular ve Mukaddes Kimlikler, Yani Dinler, Mezhepler,
kısacası "İnançlar", Tarikatlar, Cemaatler yoluyla Baskı ve Bölücülük
İçin Siyasette Kullanıldığında, Herkes Ama En Çok Da Bunu Yapanlar
Zarar Görür.
Anayasadaki "Laiklik" ilkesine ters düşen bir davranışla, Yargıtay
Binası'nı ve Yeni Yargı Yılı'nı Cumhurbaşkanı ile birlikte dua ederek açan
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, bu konudaki eleştirileri yanıtlarken çok
vahim sözler söyledi ve Anayasaya göre, açıkça suç işledi:
İmam Hatipliler Derneği tarafından Aksaray Üniversitesi'nde organize
edilen 18. İmam Hatipliler Kurultayı'nda yaptığı konuşmada, "evde,
ticarette, siyasette, adalette, yargıda", din kurallarını kastederek,
"inanca" uyulmasını savundu.
"Hani 'inanç sokakta olmasın, mahallede olmasın, insanın içinde olsun'
diye bir anlayış var ya.
'İnanç işte insan ile Allah arasında olsun, evine yansımasın,
ticaretine yansımasın, siyasetine yansımasın, adaletine, yargısına
yansımasın'...
Görüyorsunuz ya ortalığı ayağa kaldırıyorlar.
İnançtan ayıklansın oralar, adeta bu düşünce insanlığı bu noktaya
getirmektedir."
dedi.
Anayasada yazan laiklik ilkesine açıkça aykırı olan bu sözler
kamuoyunda müthiş bir tepki yarattı.
* * *
Daha Yargı Yılı'nın dualarla açılışı ve bu konuda kendisini savunurken
Anayasaya aykırı olarak söylediklerinin etkisi geçmeden bu kez, Sosyal
Medya düzenlenmesi konusunda da konuştu ve gençleri kul olarak
gördüğünü belirtti.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nca Ankara'da düzenlenen 2. Gençlik Çalıştayı'nın
açılışında, iktidara sosyal medyayı sansürlemesi konusunda destek verdi ve
şöyle dedi:
"Gelinen noktada toplumsal hayatı tüm veçheleriyle etkisi altına alan
bireysellik, dünyevileşme, sanal hayat, popüler kültür ve hayatın temel
gayesi olan kulluktan vareste gündelik anlayışlar, gençliği her
taraftan kuşatmıştır. Gence adeta kul olduğunu unutturan bir etkileşim var".
* * *
Tam bu sırada eski AKP Tokat Milletvekili Resul Tosun, partisinin yayın
organlarından Star gazetesindeki yazısında, hem tarihi saptırdı, hem de
İslam dini siyasette kötüye kullanarak laikliğin anayasadan çıkarılması
isteğini dile getirdi:
"90 senedir dindarlara hayatı zehir etmeye çalışanların ve toplumu
İslam'dan uzaklaştırmaya çalışanların tek gerekçeleri laiklik.
İşte tam da bu sebeple istismarı önlemek için laiklik ilkesi tüm çağdaş
ülkelerde olduğu gibi ya anayasadan çıkarılmalı ya da istismarı
engelleyecek netlikte tarif edilerek yer almalıdır.
Yoksa bu zihniyetin, ellerine geçen ilk fırsatta 28 Şubat benzeri
uygulamalara teşebbüs etmekten ve toplumu germekten çekinmeyeceği
anlaşılmaktadır.
"
* * *
Sevgili okurlarım, bu ülke daha beş yıl önce bir cemaatin dinci darbe
teşebbüsüne tanık oldu.
O günden bu yana, bu cemaatten boşalan yerlere, başka tarikat ve
cemaatlerin yerleştirildiğine ilişkin haberler o kadar çok ki, insanlar
artık "hangi bakanlıklarda hangi tarikat hakim" diye liste tutmaya
başladılar.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın çocuklarımızın eğitimini, resmen ve alenen
yapılan protokollerle, tarikatların vakıflarına ihale etmesi velileri derin
bir umutsuzluğa itiyor.
* * *
Bu gidişat iyi değildir…
İnançların siyasette kullanılması kimseye hayır getirmez.
Hiç kuşkunuz olmasın, en büyük zarara da tarikatları ve inançları,
baskı yapmak ve zorla oy alabilmek için siyaset sahnesine sürenler ve
toplumu din üzerinden ayrıştıranlar uğrayacaktır.
|
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 8 Temmuz 2024