Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
20 Nisan 2020
Koronavirüs Güncesi-6
Yine bir hafta sonu yasağı sırasında yazıyorum bu satırları.
Biz ailecek, ev hapsine alıştık. Yaşamımızı ona göre düzenledik.
Eve kimse girip çıkmıyor. Tek bir kişi, fiziksel mesafeyi (sosyal mesafeyi
değil) koruyarak uzaktan ilişki ile bütün ihtiyaçlarımızı karşılıyor.
Şimdilik (zaten uzun süredir temas etmediğimiz) çok yakınlarımız enfekte
olduğu halde, bizim evde herhangi bir hastalık belirtisi yok.
Doktorların önerdiği, bağışıklık güçlendirici vitaminlerimizi ve
enzimlerimizi muntazam alıyoruz.
Ben hem gazete hem televizyon sorumluluklarımı evden yerine getiriyor, hem
de az yiyor, çok hareket ediyorum:
Günde 10 bin adımdan az olmamak kaydıyla, sürekli koşuyor ve yürüyorum.
* * *
Tüm ülkede iki hafta süreyle karantina ilan edilmesi gerekliyken bizzat
kendilerinin itiraf ettikleri gibi, ekonomik maliyeti yüksek olacağı için
bunu uygulayamayanların 65 yaş ve üstü ile 20 yaş ve altına getirdikleri,
hafta sonları da 30 büyükşehir ile Zonguldak'ta yürürlüğe soktukları sokağa
çıkma yasağı, ne yazık ki istenen tecridi uygulamaktan uzak.
Üstelik "büyük inşaatların" ve çalışan 20 yaş altı nüfusun bu yasaklardan
muaf tutulması da zaten bölük pörçük uygulandığı için yetersiz kalan
karantinanın etkisini iyice azaltmıştır.
Sanıyorum, bazı aklı evveller, bölük pörçük karantina uygulamaları yaparak,
pandemi ile ekonomik hayat arasında bir denge kurmaya çalışıyorlar:
Bu tamamen yanlış bir denge arayışıdır.
Çünkü hem ekonomik yaşam yara alıyor, hem de pandeminin yayılması
engellenemiyor.
Ayrıca karantina doğrudan insan hayatını korumaya yöneliktir ve insan
hayatı hiç bir ekonomik değerle ölçülemez.
Elbette, ülke çapındaki karantinanın ekonomik maliyetini devletin
yüklenmesi gerekir. Ama çarçur edilen bütçeden dolayı, kendilerinin de
itiraf ettikleri gibi, iktidarın elinde yeterli kaynak kalmadığı için bu
yola başvurulamıyor.
Sonuç olarak insanlar hafta içinde, kitle ulaşım araçlarında, işyerlerinde,
açık olan alış veriş mekanlarında, yakın teması sürdürüyorlar.
Bu durum, COVID-19'un bulaşma hızının devamına yol açıyor. Sonuç olarak
parçalı ve kısmi karantina, pandeminin hızını kesmekte yeterli olamıyor.
* * *
Türkiye'nin sağlık hizmetleri ve tedavi olanakları açısından pek çok
ülkenin önünde olduğuna hiç kuşku yok:
Bunu Cumhuriyet Türkiyesi'ne ve Refik Saydam gibi Nusret Fişek gibi, sağlık
hizmetlerindeki toplumcu öncülere borçluyuz.
Unutmayalım ki, bu ülke, İstiklâl Savaşı sonrası bütün yoksulluğuna ve
olanaksızlıklara karşın, verem gibi, sıtma gibi, trahom gibi salgınlarla
başa çıkmayı başaran bir sağlık yapısı oluşturmuştur.
Bugün, doktorlarımız başta olmak kaydıyla bütün kahraman sağlık
çalışanlarının üstün ve fedakar çabalarıyla, henüz tahrip edilememiş olan
bu yapının meyveleri toplanmaktadır.
* * *
Keşke aynı başarı, pandemiye karşı alınan önlemler konusunda da
gösterilebilseydi.
Ne yazık ki gerek yurt içi gerekse yurt dışı seyahat yasakları çok geç
alınmış, salgının yaygınlaşması önlenememiştir.
Ayrıca yeterli hazırlık yapılamadığı için maske gibi bazı koruyucu
malzemeler açısından da sıkıntı çekilmiştir.
* * *
Bu arada halkın en çok tepkisini çeken olay, CHP'li belediyelere karşı
gösterilen engelleyici, düşmanca tavırdır:
Bağış kampanyalarının yasaklanması, banka hesaplarının dondurulması ve
belediye başkanlarına soruşturma açılması ile başlayan bu tavır Adana'da
belediyenin fuar alanında yaptığı sahra hastanesinin mühürlenmesi, bazı
belediyelerde aşevi hesaplarının ve ekmek dağıtımının bile yasaklanması ile
kamuoyunda çok eleştiriliyor.
Bu eleştiri, sosyal medyada çok paylaşılan
"İktidar belediyelerle mücadele etmekten Koronavirüs ile savaşmaya
fırsat bulamıyor"
biçiminde mizahî bir mesajla ifade ediliyor.
* * *
Bu salgını atlatacağız.
Buna hiç kuşku yok:
Bütün mesele sağlığımızı ve haysiyetimizi koruyarak bu krizden
çıkabilmek.
|
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 6 Ocak 2025