Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
27 Mart 2017
Tarafsız Yargı ve Meclisi Fesih Yetkisi
Referandumda sunulan seçeneklerden biri yargının bağımsızlığı yanında
"tarafsız" olduğunun da vurgulanması.
Bakın bu konuda 25 Mart 2017 tarihinde Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet'teki
köşesinde ne yazmış:
" 'Tarafsız' demek yetmiyor
DÜN AKP'nin gazetemizde yayınlanan referandum ilanında şöyle deniliyor:
'Yargının bağımsız olması yetmez, tarafsız da olması gerekiyor.'
Bunu da Anayasa değişikliğindeki şu madde sağlayacakmış:
'Madde 9- Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız
mahkemelerce kullanılır.'
Eski maddede 'tarafsız' kelimesi yoktu, o ekleniyor ve yargı böylece
bağımsız ve tarafsız oluyor!
Kulağa hoş gelse de bunun yeterli olmadığını, mevcut Anayasa'daki hükme
rağmen yargı bağımsızlığından bu ülkede çok uzun yıllardır söz
edemediğimizden biliyoruz.
Bugünkü Anayasa'da Cumhurbaşkanı'nın 'tarafsız' olacağı da yazılı.
Uygulanabildi mi?
Bunu yazmak yetmez, Anayasa'da bunu sağlayacak, esnetilmesini engelleyecek
mekanizmalarını da kurmanız gerekir.
Yargıçları ve savcıları atayacak, terfilerini yapacak, gerekirse meslekten
çıkaracak kurum Hâkimler ve Savcılar Kurulu.
Anayasa değişikliği kabul edilirse bu kurul 13 üyeli, iki daireden
oluşacak.
Cumhurbaşkanı'nın seçtiği Adalet Bakanı, bu kurulun başkanı. Adalet
Bakanlığı Müsteşarı da 'tabii üye' olacak.
Cumhurbaşkanı dört üyeyi de bizzat tayin edecek.
Partili bir Cumhurbaşkanı'nın seçeceği altı üyenin 'bağımsız ve tarafsız'
olması mümkün mü?
Geri kalan 7 üye ise TBMM tarafından seçilecek.
Bunların üçü Yargıtay, biri Danıştay üyeleri arasından seçilecek. Üç üye de
yükseköğretim kurumlarının hukuk dallarında görev yapan öğretim üyeleri ile
avukatlar arasından seçilecek.
Şimdi bu yedi üyenin seçim usulüne bakalım:
Bu üyeliklere adaylık için başvurular doğrudan TBMM Başkanlığı'na
yapılacak.
Başkanlık, başvuruları Anayasa ve Adalet Komisyonu'nun oluşturduğu Karma
Komisyon'a gönderecek.
Karma Komisyon, her bir üyelik için üç aday seçecek.
Birinci oylamada üçte iki çoğunluk aranıyor. Bu çoğunluk oluşmadığı
takdirde ikinci oylamada bu kez beşte üç çoğunluk gerekiyor. Bu da
bulunamaz ise en çok oyu alan iki aday arasından kura çekilerek aday
belirleme işlemi tamamlanıyor.
TBMM, komisyonun belirleyeceği adaylar arasında her bir üye için ayrı ayrı
gizli oylama yapacak.
Birinci oylamada yine üçte iki çoğunluk gerekli. Bu olmadığı takdirde
ikinci oylamada beşte üç çoğunluk aranıyor. İkinci oylamada da üye
seçilemediği takdirde en çok oyu alan iki aday arasından kura çekilip üye
seçimi tamamlanıyor.
Gördüğünüz gibi aslında üye seçimi, TBMM çoğunluğunun kontrolünde.
Bir uzlaşma çabasına girmeden, önce komisyonda, sonra da Genel Kurul'da
seçmek istedikleri adaylara en çok oyu vermek ve sonra onlardan birini
kurayla tayin etmek mümkün.
Yani dün Uludağ Ekonomi Zirvesi'nde Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek'in
dediği gibi HSK üyeliklerine TBMM'nin yapacağı seçimde 'nitelikli çoğunluk'
aslında aranmıyor.
Partili Cumhurbaşkanı, 6 üyeyi doğrudan, 7 üyeyi de Meclis'teki çoğunluğuna
dayanarak bizzat seçiyor.
Böyle bir kurulun 'bağımsız ve tarafsız' olabilmesi mümkün mü?
Bu kurul, sonra Yargıtay üyelerini, Danıştay üyelerini, adli yargı hâkim ve
savcılarını atayacak.
Böyle oluşmuş bir kurulun tayin edeceği yargıçlar ve savcılar ne kadar
'bağımsız ve tarafsız' olabilirler, bunu da bugünkü düzenimizden biliyoruz.
Siyasi etkiye açık kurulun iki dudağının arasında kalan hâkim ve savcı,
kendisini ne kadar 'bağımsız ve tarafsız' hissedebilir?"
* * *
Bu yazıdan da anlaşılacağı gibi Referandum ile önerilen yargı ne
"bağımsız" ne de "tarafsız" olabilir.
* * *
Dün Cumhuriyet haber portalına düşen bir habere göre Başbakan
Yardımcısı Numan Kurtulmuş,
"Başbakanla Cumhurbaşkanının yetkilerini, tek adamlığa son vermek
için birleştiriyoruz. Tek adamlığa son veriyoruz"
dedi.
Bu cümle kendi içinde hem mantık, hem hukuk hem de siyaset açılarından
yeterince açık olduğu için sadece "Herhalde şaka yapmış" diyerek buraya aynen
alıntılamakla yetiniyorum.
* * *
Kurtulmuş, ayrıca
'Cumhurbaşkanı bir sabah kalkacak meclisi feshedecek. Yok böyle bir
şey. Külliyen yalan. Metnin içinde fesihle ilgili bir madde yok'
diye konuşmuş.
Bu ifade "Fesih" sözcüğü açısından doğru ama, "Seçimi yenileme yetkisinin"
"Fesih" anlamına geldiği anımsandığında, pek de bir anlamı kalmıyor.
Bu konuda da ben 25 Mart'ta Cumhuriyet'te yazdığım yazıdan bir bölümü
aktarmak istiyorum:
"Şimdi bir de Cumhurbaşkanı'nın 'Meclisi fesih', yani 'seçim kararı
alma' yetkisine, bakalım;
Madde 9 son derece açık bir biçimde şöyle diyor:
'Hakkında soruşturma açılmasına karar verilen Cumhurbaşkanı, seçim
kararı alamaz.'
Ne demek 'Seçim kararı'?
Elbette 'Meclisi fesih' kararı demek değil mi!
'Hakkında soruşturma açılmasına karar verilen Cumhurbaşkanı, seçim
kararı alamaz'
ne demek?
Cumhurbaşkanının böyle bir karar alma yetkisi olmasa bu cümleye gerek var
mı?
Zaten fesih yetkisi, değişiklik önerisinin 11. Maddesinde çok daha açık
biçimde ifade edilmiştir:
'Cumhurbaşkanı'nın seçimlerin yenilenmesine karar vermesi halinde,
TBMM seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır.'
denilmektedir.
Bu yetkisinin olduğuna ilişkin bir iddianın öne sürülmesine de zaten
Madde 8 olanak tanımıştır:
'Cumhurbaşkanı, ayrıca Anayasada ve kanunlarda verilen
seçme ve atama görevleri ile diğer görevleri yerine getirir ve yetkileri kullanır.'
"
* * *
AKP iktidarı kendi önerdiği değişikliklere kendisi de inanmıyor mu ki,
bunları inkâr ederek kamuoyundan saklamaya çalışıyor?
|
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 2 Eylül 2024