Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
13 Mart 2017
İthal Mağduriyet!
Almanya ile başlayıp, Hollanda ile doruk noktasına erişen ve İsveç gibi
Danimarka gibi öteki Avrupa ülkeleriyle devam eden, AKP'nin, 'Yurt
dışında Referandum mitingleri' sorunu, gündemin başına oturdu.
Oysa Yüksek Seçim Kurulu'nun açık hükmüne göre yurt dışında propaganda
yapmak yasak.
Ama AKP iktidarının, yürürlükteki yasaları hatta Anayasa'yı bile
dikkate almaması artık olağanlaşmış bir davranış.
İktidar, Avrupa ülkelerinin, topraklarında Referandum propagandası
toplantılarına getirilen sınırlama ve kısıtlamaları, içerde "Milliyetçi
tepkiler" yaratmak ve bu tepkileri "Evet" oyuna çevirmek' peşinde,
yıllardır uyguladığı "mağduriyet" stratejisini yeniden devreye sokmuş
görünüyor.
* * *
Sözcü Gazetesi'nin haberine göre Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin
Feyzioğlu, Trabzon'da basın mensuplarının sorularını yanıtlarken önce
açıkça Hollanda'nın uyguladığı engellemelerin demokrasiye aykırı ve
kabul edilemez olduğunu belirtiyor.
Böylece tavrını açıkça, hiç bir istismara izin vermeyecek biçimde
belirliyor.
Sonra da, AKP iktidarının Hollanda krizini Refeferandum propagandası
olarak kullandığını işaret ederek bu davranışı "ithal mağduriyet"
olarak niteliyor...
Sanıyorum "ithal mağduriyet" Avrupa'nın da kullandığı İslamofobi
stratejisinin yol açtığı bugünkü durumu en iyi özetleyen teşhis.
* * *
Feyzioğlu şöyle demiş:
"HİÇBİR ŞEKİLDE KABUL EDİLEMEZ
Şu sıralar Avrupa'da yükselen popülizmin en kullanılan malzemesi Türk
düşmanlığı ve İslam düşmanlığı. Hollanda'yı da, Almanya'yı da
kınıyorum. Bu yapılan son derece çirkin, demokrasiye aykırı ve hiçbir
şekilde kabul edilemez. Demokratik bir hakkın, düşünceyi açıklama
hakkının kullanımının çifte standardı olmaz. Kendilerine yapmadıkları
bir yasaklamayı Türkiye'den gelenlere yapamazlar. Yapmaları aslında ne
kadar çifte standarda sahip olduklarının ispatıdır."
Feyzioğlu'nun bu sözlerine aynen katılıyor ve Avrupa'yı suçluyorum.
Ama Feyzioğlu burada durmuyor ve devam ediyor:
"Bu suretle aynı zamanda, ithal samandan sonra ithal mağduriyet de görmüş olduk.
Siyasi iktidarın içeride kimseden mağdur olacak hali yok. Yargı, yasama
tamamen ellerinde, OHAL KHK'larıyla Anayasayı artık yok sayarak her
türlü düzenlemeyi yapabiliyorlar ve içerde artık 'ben mağdurum' diye
söyleyebilecekleri hiçbir şey kalmadı...
...Burada da Hollanda ve Almanya ile çok güzel bir paslaşma var.
Türkiye'de mağduriyet alanı kalmamış bir siyasi iktidar, Almanya,
Hollanda ve benzerleri tarafından mağdur hale getirilmiş oluyor. İş
milli bir davaya dönüştürülüyor."
* * *
Bu durum AKP'nin işine Referandum'da 'Evet' için nasıl yarayacak?
Bunu da Aydın Engin dünkü yazısında şöyle özetlemiş:
"Bir: Avrupa ülkelerindeki Türkiyeli seçmenlerin 'Evet' oylarını
artıracak mitingler yapamıyor ama ülke içinde 'Kibirli AB'ye kafa tutan
milliyetçi lider Erdoğan' rolü oy getirecektir.
İki: ... Avrupa Birliği'nin demokrasi standartlarını benimsemek ve
uygulamak AKP iktidarı için 'kösteklenmesi' gereken bir koşul. Şimdi
Erdoğan'gillerin eline 'Bu mu sizin demokrasi dediğiniz? Böyle
demokrasi olmaz olsun' dedirtecek bir koz geçti ve Erdoğan'ın bu kozu
tepe tepe, evire çevire kullanacağı daha ilk günden belli oldu.
Üç: Rusya ve hele Suudi Arabistan, Katar gibi demokrasiden nasipsiz
ülkelerle kurulacak yeni ve sıkı ilişkilerin kamuoyunda yaratacağı
tepkileri göğüslemek kolaylaşacak..."
* * *
Peki bu "İthal mağduriyet" stratejisi tutacak mı?
İlk tepkileri Sosyal Medya'dan izlemek olanaklı. Sosyal Medyanın en hızlı
ortamı olan Twitter'daki tepkiler, bu stratejinin çok da başarılı
olamayacağı biçiminde.
Örneğin CHP milletvekili Zeynep Atıok Akatlı Twitter'den
şöyle bir tepki belirtiyor:
zeynep altıok akatlı (@zeynabelle) 12.03.2017 13:55
"Yasaya aykırı propaganda için diplomasiyi yerle bir edip avrupada
yükselen ırkçılığa su taşıyarak mağdur olmak! Evet oyları o kadar zorda
ki".
Bir başka Twitter kullanıcısı, attığı tvite iliştirdiği fotoğrafı
kullanamayacağım için, kendi imlam ile alıntıladığım, şöyle bir mesaj
vermiş:
"Taksim'e cami,
Orduya türban, tutmadı.
"Terörist" söylemi itibar görmedi.
"Karargah rahatsız" yemedik!
İç mağduriyet bitti
Medet Avrupa'da!"
Ayrıca konunun bir de İslamofobi yönü var...
Bu konuda da şöyle bir tvit dikkatimi çekti:
GoatTheLazy @GoatTheLazy:
"'al takke ver kulah' oluyor hocam. Hollanda secim icin; Erdogan
referandum icin kullaniyor. Ne guzel alis-veris..."
Avrupa'daki İslamofobi'nin, politikacılar tarafından, Türkiye üzerinden
güçlendirilerek kullanıldığını, AKP'nin de bu davranışı, Referandum
için istismar etmeye çalıştığını, böylece gerilimin her iki taraf
açısından da tırmandırılmasının önünün açıldığını söylemek gerçeklere
çok aykırı olmaz sanıyorum.
Bir başka Twitter kullanıcısı vatansever01 @cabbaryazbahar şöyle demiş:
"EMRE BEY BU SEFER YUTTURAMAZLAR, AYNI SUYLA IKI KERE YIKANILMAZ. NE
KADAR GAZ VERSELER DE BU ARABA GITMIYOR."
Aslında "ithalat mağduriyet" stratejisinin artık "kabak tadı verdiğine" ve
"bu ekonomik sıkıntılar çerçevesinde" pek de tutmayacağına ilişkin de çok
tvit var.
* * *
Bu arada, yine Sosyal Medya'da, Erdoğan'ın Türkiye'de miting yapmak isteyen
Denktaş'a nasıl karşı çıktığını, Adalet Bakanı Bozdağ'ın yurt dışı
temasları konusunda Kılıçdaroğlu'nu nasıl küçük düşürdüğünü anımsatan pek
çok mesaj ve bilgi var.
Ama krizin asıl açıklaması sanıyorum Başbakan Yıldırım'ın ABC internet
sitesinde yer alan sözlerinde:
12 Mart 2017 Pazar 18:42
Başbakan Binali Yıldırım Yalova'da başkanlık referandumu mitinginde
yurttaşlara seslenerek,
"Aman tahriklere kapılmayın. Provokasyona gelmeyin. Yapılan bu
insanlık dışı uygulamalara vereceğiniz en güzel cevap evet, evet,
evet"
dedi.
* * *
Sanıyorum bu durumu en iyi özetleyen ifade "Mağduriyet edebiyatı artık
kabak tadı verdi. Bu nedenle mağduriyetin ithal edilmiş olanı da
Referandum'da 'Evet' için pek işe yaramayacak" biçiminde olabilir.
|
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 2 Eylül 2024