Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

10 Temmuz 2017

Kılıçdar'ın Adalet Yürüyüşü ve Maltepe Mitingi Kararı Büyük Bir Birikim Sonucudur.

Bugün yazı günüm olmamasına rağmen yazıişlerindeki arkadaşların isteği üzerine, Cumhuriyet'te, Aydınlanma sütunuma Adalet Mitingi'ni yazdım...

Çünkü hem Kılıçdar'la dostluğumuz, hem de Yürüyüş'ün başından beri, gerek katıldığım bölüm, gerekse TELE 1 televizyonu için Kılıçdar'ı konuk alarak yaptığımız "18 Dakika Özel" programı dolayısıyla sahip olduğum bilgi ve izlenimler, böyle bir özel yazıyı gerekli kılıyordu.

Adalet Yürüyüşü'nü ve Miting'i doğrudan doğruya benim "Demokrasi için Manifesto: DİREN" kitabımın bir uygulaması gibi görüyorum.

Bu duygu, beni ister istemez, bu projenin ayrılmaz bir parçası yapıyor.

Kılıçdar'ın bu kararı aslında iktidarın Demokratik Rejimi yozlaştırmasına karşı ani (spontan) bir tepki olarak doğmuş. Ama hiç kuşkusuz bunda kendisine yöneltilen "Etkili muhalefet yapamıyorsunuz" eleştirilerilerinin de payı var!

Sanıyorum bir yıla yakın bir zamandır kafasında "Ne yapılabilir" diye evirip çevirdiği bir sorunun yanıtı olarak doğdu bu ADALET YÜRÜLÜŞÜ fikri.

* * *

Kılıçdar, geçen yıl bir ziyaret için geldiğinde, baş başa yaptığımız görüşmede, toplumun kendisinden daha aktif bir muhalefet beklediğini belirtmiştim.

Bir siyasal protesto biçimi olarak YÜRÜYÜŞ fikri o zaman da kafasındaydı.

Bu ziyaret sonrası yazdığım 22 Ekim 2016 tarihli yazıda bu konuşmanın bazı ayrıntıları görülebilir.

"CHP orkestrasının şefi: Kılıçdaroğlu ve sorunları

CHP bir kitle partisi: İçinde, en sert Atatürkçülükten en hoşgörülü Sosyal Demokratlığa, en katı Avrupa Birliği taraftarlığından en ödünsüz milliyetçiliğe kadar, kimi zaman birbirine ters bile düşebilecek olan, birçok görüş barındırıyor...

Bu ton ve hatta renk çeşitliği bir kitle partisi için kaçınılmaz bir yazgı! Üstelik Türkiye, Batı'nın sınıfsal mücadele tarihini yaşamadı: Sınıf mücadelesinin ürettiği siyasal kurum ve kavramları, ter, kan ve gözyaşı dökerek kazanmadı...

Atatürk Devrimleri ve İsmet Paşa'nın Çok Partili Düzen'e geçmesi sayesinde demokrasiyi, temel hak ve özgürlüklere tepeden inme sahip oldu...

Bu nedenle başta Demokrasi olmak kaydıyla, hiçbir kavram ve seçim mekanizması dahil, demokrasinin hiçbir kurumu tam yerleşmiş değil. İktidar partileri bu karmaşayı, iktidarın nimetlerini paylaştırarak biraz yönetebiliyorlar. (AKP-Cemaat savaşında olduğu gibi, bazen iktidarda da paylaşım kavgası çıkıyor.)

Ama muhalefet partileri, hele CHP gibi Cumhuriyeti kurmuş ve onu Çok Partili Düzen'le taçlandırmış olan ama bunları sınıfsal gelişme olmadan yaptığı için, Cumhuriyetin de, Demokrasinin de yıpranmasına yol açmış olan çok özel bir ana muhalefet partisi, bu kargaşadan kendini kurtaramıyor.

***

Geçen cuma günü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile baş başa, bütün bu konuları ve parti içi sorunları konuştuk.

Toplumda CHP'ye yöneltilen eleştirileri, bütün açıklığı ve sertliği ile kendisine aktardım:

Türkiye'yi yönetenlerin, en haklı ve doğru eleştirileri bile susturdukları, sansürledikleri, hatta kimi zaman cezalandırdıkları, sadece çanak soru soranlarla muhatap oldukları bir ortamda, bir politikacı ile bu açıklıkta konuşmak galiba ancak muhalefet partisi lideri ise olanaklı!

Ama Kılıçdaroğlu'nun hakkını da teslim etmeliyim:

Karşımda, Demokrasiyi gerçekten özümlemiş, gerçekten temel insan hak ve özgürlüklerine inanan bir politikacı vardı.

Zaten CHP orkestrasının da bir türlü ahenkli ve çarpıcı bir senfoni icra edememesi, galiba bu orkestrayı yöneten liderin parti içi ilişkilerde de fazla saygılı, aşırı demokrat tavrından kaynaklanıyordu.

Benim sıraladığım eleştirileri herkes biliyor:

1) Parti içindeki farklı görüşlerin birbirleriyle çatışır görünümü ve bu görünümün, partinin hem kimliğini belirsizleştirmesi, hem de programını olumsuz etkilemesi; farklı hiziplerin birbirini suçlaması ve partiyi yıpratması...

2) İktidarın rejimi yozlaştırmasına, temel hak ve özgürlükleri ihlal etmesine karşı yeterince enerjik muhalefet yapılamaması; halkla yeterince bütünleşilememesi...

3) Demokrasinin temelini oluşturan Cumhuriyet değerlerine, Atatürk Devrimlerine, Laikliğe, Sosyal Devlete, Hukuk Devleti'ne yeterince sahip çıkılamaması, sağa kayan bir izlenim verilmesi...

4) Örgütün dağınık ve eylemsiz olması, tembellikle suçlanması...

5) İktidarda olunan Belediyelerdeki parti içi rekabet sorunları ve Genel Merkezle eşgüdüm eksikliği...

6) Parti, haksız yere etnikçilik ve mezhepçilikle suçlandığında, bunlara karşı enerjik bir yanıt verilememesi...

7) Ve en önemlisi: BÜTÜN BU KONULARDA BAŞ SORUMLUNUN ORKESTRA ŞEFİ, YANİ LİDER, YANİ KENDİSİ OLDUĞU!

**

Dedim ya, karşımda, bugüne kadar Erdoğan-AKP iktidarının bütün kışkırtmalarına karşın etnikçilik ya da mezhepçilik tuzağına düşmemiş, gerçekten demokrat, demokrasiyi sadece kendisi için değil, bütün toplum için isteyen bir politikacı vardı.

Bütün eleştirilerimi sükûnetle dinledi ve her birini tek tek irdeledi. Verdiği bazı özel bilgileri ve yaptığı bazı eleştirileri, kayıtdışı oldukları için, burada paylaşmıyorum.

Ama bütün netliğiyle, çevresindeki bütün olumsuzluklardan bizzat kendisinin sorumlu olduğunu ifade ettiğimde, bunu gayet açık yüreklilikle kabul etti....

Liderliğinin biraz sevgili Erdal İnönü'yü andırdığını belirttim ve onunla olan deneyimlerimizden de örnekleri konuştuk.

***

Elbette burada açıkça yazılabilecek bazı bilgiler de verdi:

1) Parti içi hizip çatışmalarına, partinin genel politikalarına aykırı ifadelere artık kesinlikle izin yok.

2) Kitlelerle diyalog kurmak için toplantı ve mitingler başlatılıyor.

3) BELLİ KONULARLA YEREL HALKLA BİRLİKTE YÜRÜYÜŞLER DÜZENLENECEK.

4) Demokrasiye, Atatürk Devrimlerine, temel hak ve özgürlüklere, daha enerjik olarak sahip çıkılacak, bunların ihlaline karşı ısrarla direnilecek.

5) Milletvekilleri seçmenle yakın temas kuracak, Genel Başkan'ın Salı konuşmaları seçim bölgelerine sistematik olarak aktarılacak.

6) İktidarın baskılarıyla susturulmuş olan ve baskı altında bulunan Kitle iletişim araçlarıyla, Sivil Toplum Kuruluşlarıyla, bütün güçlüklerine karşın bire bir temas kurulmaya çalışılacak.

7) Örgütler sıkı bir denetime ve eğitim programına tabi tutulacak, bunlara yeni bir atılım ruhu kazandırılmaya çalışılacak.

8) Partinin güçlü olduğu yerlere, özellikle kaybedilmiş olan kıyı kentlerine özel ağırlık verilecek.

***

Türkiye yeni bir darbe girişimi atlattı ve hem dış hem de iç savaş olarak iki kriz birden yaşıyor. İktidar zaten sorumlu olduğu bu darbe girişimini ve tırmandırdığı savaş krizlerini, rejimi değiştirmek, tek adam yönetimini yerleştirmek için kullanıyor.

Buna karşı, demokrasiyi, insan haklarını etkili olarak savunabilecek tek örgütlü siyasal güç CHP!

Kılıçdaroğlu'nu bu kez kararlı gördüm...

Dilerim CHP, ülkemizin tümüyle karanlığa gömülmesini önlemekte başarılı olur!"

* * *

Hemen belirtmeliyim ki, bu yazıdan da açıkça görüldüğü gibi, bugünkü ADALET YÜRÜYÜŞÜ'nün kodları o zamandan beri Kılıçdar'ın kafasındaymış ve benim kendisini "Kararlı görmüş olmam" sahte bir izlenim değil, bir tutum ve davranışın dışa yansımasıymış!

Ziyaret sonrası yazdığım yazıdan da görülebileceği gibi, bu sohbette etkili muhalefet için daha ne yapılabilir diye de konuşurken (büyük siyah harflerle vurguladığım) "yerel halkla birlikte yürüyüş yapma" fikri ayrıntılı olarak konuşulmuştu.

Örneğin, ziyaret ettiği belediyelerden, Belediye Başkanları ile birlikte çıkıp, o beldedeki önemli bir Sivil Toplum Kuruluşu'nun merkezine kadar bir yürüyüş yapmasını önerdiğimi anımsıyorum.

Tam o sırada Silivri Belediyesi'ne yaptığı ziyaret, partililerle yeterince görüşemeden ayrıldığı için sorun olmuştu. Ben de, Silivri Belediye Başkanı çok önemli ve özel tarım-tohum projeleri yaptığı için, Başkanla birlikte, Belediye personelini de yanına alıp, Belediyeden, Silivri'deki Ziraat Mühendisleri Odası gibi bir yere elinde tohumlara ve tarıma ilişkin bir pankartla yürüyüş yapabileceğini, yürüyüş örneği olarak söylemiştim.

* * *

Yukarda alıntıladığım yazıda da belirttiğim gibi Kılıçdaroğlu bir çok bakımdan Erdal İnönü'yü anımsatıyor:

Eleştiri ve öneri istiyor...

Bunları dikkatle dinliyor...

Ama tepki vermiyor.

Sonra günün birinde, kendi kimliği ve kilişiliği içinde erittiği bazı öneri ve eleştirileri uygulamaya sokuveriyor.

Sanıyorum bu Uzun Adalet Yürüyüşü konusundaki ani tepkisi de, kendisine "yeterli enerjik bir muhalefet yapmıyorsunuz" biçiminde yöneltilen eleştirilerin bir birikimi olarak ortaya çıkmıştı.

Beni sevdiğini, yazılarımı okuduğunu, etkilendiğini ve önemsediğini biliyorum, çünkü kendisi söyledi, ama öneri ve eleştirilerimin kararları üzerinde ne denli etkili olduğunu bilmem olanaklı değil elbette.

Bu son Yürüyüş ve Miting olayını, ben şahsen, DİREN kitabımın muhteşem bir uygulaması olarak gördüğüm için, çok benimsediğimi belirtmeliyim.

Bu nedenle arkadaşların bugün de bir yazı yazma önerisini kabul ettim. Bugün Cumhuriyet'te yayınlanan yazımı, buradaki kayıtların tutarlılığı açısından aşağıya alıyorum.

* * *

"HAYAL BİLE EDEMEZDİK!

Dört ay önce, "Demokrasi için MANİFESTO: DİREN" kitabımı yayınlarken...

İflah olmaz iyimser bir romantik olan ben bile:

Dünkü ADALET MİTİNGİNİ ve arkasındaki ADALET YÜRÜYÜŞÜNÜ...

Milyonların DEMOKRASİ ve ADALET için bu çapta bir DİRENİŞİNİ hayal bile edemezdim!

* * *

Çok eskiden değil, daha 4 ay önce:

Hepimizin yeterince sert ve enerjik muhalefet yapmadığı, yapamadığı için eleştirdiğimiz Kemal Kılıçdar'ın muktedire:

"Senin adaletin bizi yıldıramaz" diye haykıracağını düşleyemezdik bile.

* * *

Daha dün, CHP lideri Kılıçdar'ın, rejimi "diktatörlük" olarak niteleyeceğini ve bu düzene karşı DİRENİŞ çağrısı yapacağını...

ADALET YÜRÜYÜŞÜ'nün bittiği yerde 9 Temmuz'u, bir sonuç değil, Demokrasi mücadelesinin başlangıç tarihi olarak niteleyeceğini tahmin edemezdik!

* * *

Çok kısa bir süre önce, Kılıçdar'ın yargıçlara, bırakın Demokratik Rejimi korumayı, kendi kararlarının arkasında bile duramayan Anayasa Mahkemesi'ne, ADALET çağrısı yapacağını, yargıçlara "dik durmalarını" söyleyeceğini "dik duramıyorlarsa" o koltukları boşaltmalarını tavsiye edeceğini hayal bile edemezdik!

* * *

"Korku gömleğini çıkarıp çöp sepetine attık. Yargıçlara da o nedenle 'Korkmayın' diyorum" diyen bir lidere, Maltepe Meydanı'nda:

"HAK, HUKUK ADALET"

Diye haykırarak yanıt veren milyonları görebilmeyi umut dahi edemezdik!

* * *

Kılıçdar'ın mühürsüz 16 Nisan Halkoylaması sonucunda kabul edildiği iddia edilen Anayasa'yı "Gayri meşru" olarak niteleyeceğini düşünemezdik bile!

* * *

Evet, 9 Temmuz gerçekten de, Kılıçdar'ın söylediği gibi bir "Yeniden doğuş" tarihidir:

CHP'nin, kurduğu Cumhuriyet'e, Demokrasi, Adalet, Barış ve Özgürlük temelinde yeniden sahip çıkarak yeniden doğduğu gündür...

Kılıçdar'ın CHP Genel Başkanlığından, Sosyal Demokrat Liderliğe yükseldiği gündür!

* * *

Kılıçdar, Maltepe'den tüm halka sesleniyor

"Çocuklarımız, torunlarımız için, Türkiye için, yeniden doğuyoruz...

Bu yürüyüş yeni bir başlangıçtır...

Korku duvarlarını yıkacağız!"

* * *

Özellikle, "DİREN: Demokrasi için Manifesto"yu yazdıktan sonra beni hayalperestlikle suçlayanlara söylüyorum:

ARTIK HAYALLERİMİZ İÇİN DEĞİL!

İKTİDAR İÇİN HAYKIRIYORUZ:

DİREN ADALET...

DİREN ÖZGÜRLÜK...

DİREN KADIN HAKLARI...

DİREN BARIŞ...

DİREN DEMOKRASİ..."

* * *

Elbette yarın Cumhuriyet'te bu konuyu yazmaya devam edeceğim, çünkü bu ADALET YÜRÜYÜŞÜ siyasette yeni bir dönemin başlangıcını simgeliyor!


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 25 Mart 2024

Valid HTML 4.01 Transitional