Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
10 Nisan 2017
BU REFERANDUM MEŞRU DEĞİLDİR!
Ama Sandığa Gidip "Hayır" diyeceğiz.
Bugün 17 Nisan Referandumu'nun Meşru olmadığına ilişkin üç rapordan söz
edeceğim.
* * *
Birincisi, Zeynep Altıok Akatlı tarafından hazırlanan CHP'in raporu:
(Odatv internet sitesinden alıntıladım.)
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Zeynep Altıok Akatlı,
"Hayır" kampanyası yürütenlere ilişkin saldırılar, tehditler, ve hedef
göstermeleri konu alan raporunu açıkladı.
Raporda, 7 Nisan tarihine kadar "Hayır" diyenlere ilişkin yapılan en az 231
tehdit, baskı, hakaret, hedef gösterme ve saldırı gerçekleştiğine dikkat
çekti.
Altıok Akatlı "Hayır" diyen 330 kişinin gözaltına alındığına, 3'ünün de
tutuklandığına dikkat çekti!
Raporda şöyle baskılar sıralandı:
MHP'den 4 isim ihraç edildi, 5 gazeteci ve 12 işçi işten atıldı, 1 futbol
hakemi açığa alındı.
Çanakkale, Kocaeli, Samsun, İstanbul'da salon tahsisleri iptal edildi,
Konya'da Kemal Kılıçdaroğlu'na salon verilmedi, sendika başkanına silahlı
saldırı düzenlendi, CHP Kayseri Milletvekili Çetin Arık'a satırlı saldırı
gerçekleştirildi, Haziran Hareketi üyelerine taşlı ve bıçaklı saldırı
düzenlendi, 3 Haziran Hareketi üyesi bıçaklandı, CHP Viranşehir İlçe
Başkanı dahil 9 kişi yaralandı.
KTÜ'de öğrencinin burnu kırıldı, Sinan Oğan'a silahlı bir grup tarafından
saldırı düzenlendi, üniversitelerde "Hayır" demek yasaklandı, Esenler'de
CHP yöneticilerine AKP'lilerce saldırı gerçekleştirildi, CHP araçlarının
lastikleri kesildi.
Ayrıntıları aşağıdaki adreste verilen raporda
saldırı ve tehditler 231 başlıkta toparlanmıştı.
http://odatv.com/hayir-diyenlerin-basina-neler-geldi-0804171200.html
* * *
Sözünü etmek istediğim ikinci rapor, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği
Teşkilatı, AGİT'in raporu.
Bu raporu da Cumhuriyet'in İnternet sitesinden alıntıladım.
Kamu görevlilerinin bile tarafsızlığını kaybettiği ifade edilen raporda,
"Şimdiye kadar 'Hayır' destekçileri, polis müdahalesi ile karşılaşmış,
bir kısmı cumhurbaşkanına hakaret gibi suçlamalar ile tutuklanmıştır"
denildi. 17 Mart-7 Nisan tarihlerini kapsayan raporda, ifade özgürlüğü ve
'hayır' kampanyasının kısıtlandığı belirtildi. HDP'nin tutuklu vekilleri
ile televizyonlarda kampanyalara eşit süre verilmesini şart koşan kanunun
iptal edilmesi de raporda belirtilen konular arasında yer aldı.
AGİT'ten yapılan açıklamada,
"Venedik Komisyonu önerilen değişikliklerin sonucunda güçler ayrılığı
ve yargı bağımsızlığının güvence altına alınmayacağını, böylelikle
otoriter bir başkanlık rejimine dönüşmemesi için gerekli olan denge ve
denetleme mekanizmalarından mahrum olduğunu belirtmiştir"
hatırlatması yapıldı.
AGİT'in ara dönem raporunda yer alan önemli başlıklar şöyle:
YSK on siyasi partinin referandum kampanyasına katılımını onaylamadı. Kasım
seçimlerine katılan 19 partiye izin verilmedi.
Evet kampanyası kapsamında, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Antalya Başsavcı
Vekili de dahil olmak üzere birtakım kıdemli politikacılar ve memurlar
hayır oyu verenleri 'terör örgütleri' ve darbe girişimi planlayıcıları ile
denk tutuyor.
Darbe girişiminin ardından, geçen seçimlerde gözlem çabalarını desteklemiş
olan bin 583 kitle örgütü tasfiye edildi.
Birtakım siyasi liderlerin ve siyasilerin parmaklıklar ardında olması bazı
grupların kampanya yapma yetilerini ciddi ölçüde kısıtlandı. Şimdiye kadar
Hayır destekçileri, polis müdahalesi ile karşılaştı, bir kısmı
cumhurbaşkanına hakaret gibi suçlamalar ile tutuklandı.
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ DAHA DA KISITLANDI
Terörle Mücadele Kanunu, Ceza Kanunu, Basın Kanunu ve diğer yasal mevzuat
aşırı kısıtlamalara izin veriyor. Hükümlerdeki belirsizlikler gazetecilerin
hapsedilmeleri için gerekçe olarak kullanılıyor. İfade özgürlüğü kapanan
çok sayıda basın yayın kuruluşu ve tutuklanan gazetecilerin yanı sıra
olağanüstü hal yasal çerçevesi ile daha da kısıtlandı.
Referandum için yasal çerçeve basına tarafsız yayıncılık zorunluluğu
getirmekte. Ancak bir olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi YSK'nin
tarafsız yayın yapmayan özel yayın kuruluşları üzerindeki cezai müeyyide
yetkisini ortadan kaldırdı.
* * *
Bu iki rapordan sonra, Anayasa Mahkemesi eski Genel Sekreteri Bülent
Serim'in odatv internet sitesinde yer alan ve Referandumu'u gayri meşru
ilan eden rapor/makalesine bakalım:
"Anayasamıza göre (m.67,79) referandum sürecinin adil, dürüst ve eşit
koşullarda yürütülmesi gerekmektedir.
Bu referandum, bırakınız adil, dürüst ve eşit olmayı, birçok yönden meşru
da değildir. Nasıl mı?
1) Getirilen sistemin adına ne derseniz deyin, sonuçta bu Anayasa
değişikliğiyle; erkler ayrılığından erkler birliğine geçilmekte, yasama,
yürütme ve yargılama yetkileri, başka bir deyişle "Devlet kudreti" bir tek
kişide toplanmakta, bu kudretin denetlenmesine son verilmektedir. Yani
denetimsiz bir güç yaratılmaktadır.
Bu sistemin adı, öğretide de vurgulandığı gibi "diktatörlük"tür.
Öyleyse bu değişiklikle devletin siyasal rejimi parlamenter demokrasiden
diktatörlüğe dönüştürülmektedir. Yani sivil darbeyle anayasal düzen
değiştirilmektedir.
Referandum bir demokrasi kurumudur.
Nasıl ki temel hak ve özgürlükler konusunda referandum yapılamazsa,
demokrasinin diktatörlüğe dönüştürülmesi konusunda, yani yok edilmesi için
de referandum yapılamaz. Yani nasıl halka "Yaşam hakkından vazgeçiyor
musunuz?" diye sorulamazsa, "Diktatörlük istiyor musunuz?" ya da "Tek adam
rejimine geçilsin mi?" ya da "Demokrasiye son verelim mi?" diye de
sorulamaz.
Aslında kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıran bir değişikliğin adı da
"anayasa değişikliği" olamaz. 1789 İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi'nin
16. maddesinde, "kuvvetler ayrılığını içermeyen" bir anayasaya anayasa
denilemeyeceği açıkça ifade edilmiştir.
Sonuç olarak bu referandum meşru değildir.
2) Oy pusulası da meşruiyet konusunda sorun yaratmaktadır.
"Evet"e beyaz, "hayır"a kahverengi uygun görülmüştür. Beyaz temizi,
namusluyu, dürüstü ifade etmektedir. Kahverengiyi ise anlatmaya gerek
yoktur.
Böyle bir oy pusulasının referandumun meşruiyetini tartışmalı duruma
getireceği açıktır.
Gerçi, bu tercih 3376 sayılı "Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması
Hakkında Kanun"da yapılmıştır. Ancak yasal olması, meşru olduğu anlamına
gelmemektedir. Bu Yasa'nın Turgut Özal Hükümeti döneminde, 1987 yılında
çıkarıldığı da unutulmamalıdır.
3) Cumhurbaşkanı'nın "Açılış töreni" adı altında referandumda "evet"
propagandasına katılması referanduma meşruiyet sorunu yaratan öğelerden
biridir.
Bilindiği gibi Anayasada da yer verilen Kurucu felsefenin Atatürkçü devlet
ideolojisi dışında her konuda tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı'nın
referandumda siyasal iktidarın yürüttüğü "evet" propagandasına katılması,
anayasanın ihlali anlamına gelmektedir.
Bir referandumun meşru sayılması için her şeyden önce Anayasa'ya uygun
olması gerekir. Anayasa'ya aykırı bir referandum sürecinin meşru sayılması
beklenemez.
4) Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar, belediye başkanları, valiler,
rektörler, kaymakamlar, imamlar "evet" propagandası yaparken; kısaca tüm
kamu gücü, kamu otoritesi, kamu olanakları, kamu kaynakları, kamu bütçesi,
örtülü ödenek, kamu kurum ve kuruluşları, kamu görevlileri, kamu binaları,
yerel yönetimler "evet" propagandası için kullanılırken; "evet"çiler için
hiçbir yasal kural ve sınır çalışmazken,
"Hayır" kampanyası yapanların kimi zaman şiddet kullanılarak engellenmesi,
baskılanması, tutuklanması, toplantılarına izin verilmemesi, yasaklarla
sınırlandırılması, bu yolda korku salanların ve şiddete başvuranların
iktidar, emniyet ve yargı eliyle kollanmaları, vatan haini, terörist, hatta
"şeytan" ve dinsiz ilan edilmeleri,
Eşit, adil ve dürüst bir referandum yürütülmediğinin ve bu referandumun
meşruiyetini yitirdiğinin kanıtıdır.
"Evet" çıkmazsa iç savaş çıkar tehdidinin yapıldığı bir referandum meşru
olabilir mi?
5) Tüm bu hukuksuzluklara göz yuman, kendine düşen görevi yapmayan YSK'nın
bizzat kendisi, referandumun meşruiyetini sorgulanır duruma getirmiştir.
6) Hazırlanışından Meclis'e sunuluşuna ve Meclis'te görüşülmesine kadar
anayasal kuralları ayaklar altına alan,
İçerdiği kurallar Anayasa'nın değiştirilemez nitelikteki "ülkenin
bütünlüğünü", "Ulus'un birliği", "demokratik devlet" ve "hukuk devleti"
ilkelerini bozan,
Böyle bir anayasa değişikliği hukuken meşru değildir ki, referanduma
sunulabilsin.
Amaçları kuşkusuz, "Anayasa ne derse desin, halk kabul etti" deyip
değişiklikleri meşru göstermektir. Oysa Anayasa halkı da bağlar. Halkın
"evet" demesi, Anayasa'nın değiştirilemez nitelikteki kurallarına aykırı
bir metni meşrulaştıramaz.
7) Ekonomi yangın yeri gibi iken, işsizler ordusu hızla artarken, enflasyon
çift haneli sayılara ulaşmışken, dış açık ekonomiyi zorlarken, ülke
kredibiletisini yitirmişken, yatırım ve üretim durmuşken, yoksulluk çığ
gibi büyürken, emekli, esnaf, çiftçi perişanken,
Toplumsal barış siyasilerin büyük katkısıyla bozulmuş ve kamplaşma kesin
çizgilerle belirgin duruma gelmişken, topluma karmaşa egemenken ve toplumun
bölünme yerine huzura ve birlikteliğe gereksinimi varken,
Etrafımızdaki savaşlar siyasal iktidarın da katkısıyla ülkemizi tehdit eden
boyuta ulaşmışken,
Emperyalist BOP tuzağında sıra Türkiye'ye gelmişken,
Ülkede ifade ve basın özgürlüğü kalmamışken, referandumu yönetip
denetleyecek yargı iktidarın buyruğuna girmişken,
En önemlisi de OHAL rejimi sürüp, ülke kararnamelerle yönetilirken,
Bırakınız Anayasa değiştirmeyi yasa çıkarmak için bile 40 kez düşünmek
gerekirken, diktatörlük içerikli bir anayasa değişikliğini referanduma
sunmanın hiçbir meşru dayanağı olamaz.
8) % 50 + 1 kişi ile anayasa değişikliği yapılamaz. Yapılırsa meşru olmaz.
Bir anayasa değişikliğinin meşru olabilmesi için halkın büyük çoğunluğu
tarafından kabul edilmesi gerekir. Nasıl Meclis Anayasa'yı ancak nitelikli
çoğunlukla değiştirebiliyorsa, halkoylamasında da nitelikli çoğunluk
aranması gerekir.
Örneğin 50.000.000 seçmenin 25.000.001'i kabul etti diye bir anayasa
değişikliği yapılamaz. Daha doğrusu bir kişinin oyuyla bir toplumun
geleceği belirlenemez.
Toplumsal uzlaşma metni olan anayasanın % 50 + 1 kişinin oyu ile
değiştirilip, % 50 - 1 kişinin iradesinin yok sayılması toplumsal uzlaşmayı
yok edecek sonuçlar yaratır.
Kısaca anayasa değişikliklerinin kabul edilmesi, seçmenin 3/5'i ya da daha
yüksek oy oranıyla, yani nitelikli çoğunlukla onaylanması koşuluna
bağlanmalıdır.
Değilse meşruiyeti her zaman tartışma konusu olmaya mahkûmdur.
Doğru bir deyişi yineleyelim: Bu referandumda "evet"i devlet, "hayır"ı halk
savunmaktadır. Halkın devlete karşı yarıştığı böyle bir referandum meşru
olabilir mi?
* * *
Bu üç rapor, 17 Nisan Referandum'unun niçin meşru sayılamayacağını
açıkça ortaya koyuyor.
Ama biz yine de sandığa gidip "Hayır" oyumuzu vermek zorundayız...
Çünkü bu meşru olmayan Referandum'u yapanlara "Demokrasi adına" bir
mesaj vermek gerekiyor!
|
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 16 Eylül 2024