Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
26 Ocak 2015
16 Yaşındaki Öğrenci Çocuk Cumhurbaşkanına Hakaretten Yargılanırken...
Olayı önce Taraf gazetesinin internet sitesindeki 22 Ocak tarihli haberinden alıntılayarak anımsayalım:
İddianamede çocuğun 'düşünce açıklaması vasfını aşan, müştekinin şeref, onur ve saygınlığını zedelemeye yönelik' hareket ettiği ileri sürüldü.
Konya Başsavcılığı'nın M.E.A. tutukladıktan bir gün sonra Adalet Bakanlığı'na başvurarak dava açma izni istediği, Bakan Bekir Bozdağ'ın da aynı gün içerisinde jet hızla izin verdiği ortaya çıktı.
İsmail Saymaz'ın radikal.com.tr'de yer alan haberine göre, Konyalı lise öğrencisi M.E.A., geçen yıl 23 Aralık'ta 'Halkçı Lisesiler' adlı 'Facebook' sayfası adıyla Gedavet Parkı'nda yaptığı basın açıklamasında, 'Halkçı Liseliler olarak şunu söylüyoruz, yolsuzluğun, rüşvetin, hırsızlığın başı olan Erdoğan'ı bu ülkenin Cumhurbaşkanı olarak değil kaçak sarayın hırsız Tayyib'i olarak görüyoruz' dediği için bir gün sonra 'Cumhurbaşkanı'na hakaret' iddiasıyla tutuklanmıştı. Kamuoyunda oluşan yoğun tepki sonrası M.E.A., 26 Aralık'ta tahliye edilmişti.
DURUŞMA GÜNÜ BELLİ OLDU
Savcı Hasan İşleyici tarafından hazırlanan iddianamede M.E.A.'nin ifadesine de yer verildi.
İddianameye göre M.E.A., ifadesinde, bir partinin üyesi olmadığını belirttiği ifade ederek, 'Halkçı Liseliler'in Facebook'ta sayfa olduğunu, valiliğe müracaat ederek Şehit Subay Kubilay'ı anmak için izin aldıklarını, Facebook'taki sayfayı kendisinin idare ettiğini, 84 yılı öncesinde Kubilay'a aynı faşist baskı yapılmaktaydı, yine aynı baskı olduğu için bu açıklamayı kendisinin yaptığını, hakaret etme kastının olmadığını' söyledi.
M.E.A. hakkında Türk Ceza Kanunu'un 299/2 maddesi gereğince 'Cumhurbaşkanına hakaret' iddiasıyla dava açıldı.
İddianamede, M.E.A.'nin 'düşünce açıklaması vasfını aşan, müştekinin şeref, onur ve saygınlığını zedelemeye yönelik olduğu anlaşılan sözlerle hakaret suçunu işlediği' ileri sürüldü.
İddianameyi kabul eden Konya 3. Çocuk Mahkemesi, ilk duruşma için 6 Mart 2015'e gün verdi.
ADALET BAKANI BİR GÜN İÇİNDE İZİN VERMİŞ
İddianameye göre savcılık, M.E.A.'nin tutuklanmasından bir gün sonra, 25 Aralık'ta Adalet Bakanlığı'na başvurarak, soruşturma izni istediği ortaya çıktı. Adalet Bakanı Bekir Bazdağ'ın da aynı gün jet hızla ertesi gün kovuşturma izni verdiği anlaşıldı.
Bu arada, M.E.A.'nin davası Avrupa Konseyi Delegeler Komitesi'nin gündemine de girdi. Danimarkalı Parlamenter Matin Henriksen tarafından yöneltilen 672. Sayılı 'Arrest of Turkish minor for insulting the President' konulu yazılı soru önergesi sundu. Henriksen tarafından Danimarka basınına atfen, 16 yaşında bir çocuğun mahkum edilmesi ihtimalinin Türkiye 'nin Avrupa Konseyi (AK) yükümlülükleri ile bağdaşıp bağdaşmadığının sorulduğu belirtilerek, HSYK tarafından dosyanın bir örneğinin Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü İnsan Hakları Daire Başkanlığına gönderilmesi istendi.
M.E.A. avukatı Efkan Bolaç, 'Bu dava, 'Biz tutuklayalım gerisini sonra ayarlayalım' davasıdır. İzne tabi olan bir suçta tutuklamadan sonra karar alınması, var olan hukukun ve kanunların çiğnendiğini gösteriyor. Çocuğun tutuksuz yargılanması esastır. Bu sebeple burun sürtme veya yeni bir put yaratma mantığı ortaya çıkmıştır' dedi."
Haberde olayın hemen hemen bütün yönleri anlatılmış... Bu nedenle ayrıca, "önce tutuklama sonra karar" gibi ayrıntılara girmeye, olayı münferit olarak değerlendirmeye niyetim yok. Benim üzerinde durmak istediğim nokta, 16 yaşında bir öğrencinin Cumhurbaşkanı'na hakaretten yargılanmasının neler ifade ettiği: 16 yaşında bir öğrencinin devlet büyükleri ve ülkedeki siyasal düzen hakkındaki düşünceleri acaba hangi sürecin içinde değerlendirilmelidir? Adalet sürecinin mi... Eğitim sürecinin mi... Siyasal süreçlerin mi? Bence konu adalet süreci aşan, eğitim sürecini de yozlaştıran bir siyasal süreç sorunudur: Siyasal süreçler, gençlere model olacak, övünülecek değil, gençlerin eleştireceği politikacı liderler yetiştiriyorsa, eğitim ne yapsın, adalet ne yapsın? (Ayrıca belirtelim ne kadar iyi ve başarılı olursa olsun, siyasal liderlerin eleştirilmeleri, hele hele gençler tarafından eleştirilmeleri, demokrasinin önemli özgürlüklerinden biridir ve rejimi geliştirir.) Gençler bu eleştiri ölçütlerini nereden alıyorlar? Hiç kuşkusuz evrensel ahlâk değerlerinden... Peki gençlerimize bunları öğretmeyecek miyiz? Onlara, çıkarcı, fırsatçı, çalma-çırpma kültürü mü aşılayacağız... Sorgulama ve eleştirme kültürü yerine biat etme, boyun eğme, köle olma kültürü mü telkin edeceğiz? Elbette adalet mekanizmasının da, gençleri cezalandıran değil, koruyan bir tavır benimsemesi, hem hukuka hem de insanlığa uygun bir tavır olacaktır. Türkiye Cumhuriyeti, gençlerini çağdaş demokratik değerlerle yetiştiren, en ileri teknolojik bilgilerle donatan bir ülke olmalıdır, onları cezalandıran, hapse atan bir ülke değil. |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 30 Eylül 2024