Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

18 Mayıs 2015

Aydın Doğan'a Niçin Saldırıyorlar?

Aydın Doğan'a dört koldan, hep birden, sürekli olarak saldırıyorlar:

Başbakan, Cumhurbaşkanı, havuz medyası, vergi memurları, öteki bürokratlar ve hatta güçleri yettiği oranda yargı!

Neden? Çünkü tam biat istiyorlar!

Aydın Doğan ne yapıyor?

Şu sıralar sadece varlık, yaşama mücadelesi veriyor:

Yaşayabilmek için ticareti kurallarına göre yapması gerek...

Yoksa batar.

Batmamak için medyanın asgari yaşam koşullarını izlemeye çalışıyor...

Zorlukla, nesnel habercilik koşullarına riayet etmeye...

Daha önce en çok okunan bir kaç köşe yazarını kurban vermesine karşın, hâlâ zorlukla köşe yazarlarının "kabul edilebilir sınırlarda" (ne demekse) eleştiri yapma hakkını korumaya çalışıyor...

Çünkü bütün bunlar varlığını sürdürmesinin asgari koşulları!

Ve bunları yaparken olanaklı olduğu ölçüde Erdoğan'ı rahatsız etmemeye, kızdırmamaya, huyuna, suyuna göre gitmeye çalışıyor.

Yani kısacası, nesnel görünümü, Erdoğan'ın akıllı bir müttefiki!

* * *

Ama Erdoğan "müttefik" istemiyor...

Çünkü müttefik, ittifak edilen, işbirliği yapılan demek...

Bu ise, karşısında göreli de olsa işbirliği yapılması gereken bir kuvvet, bir güç sahibi var demek.

Erdoğan bunu istemiyor...

Müttefik değil, köle istiyor!

* * *

Erdoğan'ın medyadaki köleleri, köle oldukları için, medyadaki rekabet güçlerini yitiriyor, izlenme ve satış sayıları yerlerde sürünüyor...

Ticari bakımdan büyük zararlar ediyorlar.

Bu nedenle de, iktidar tarafından işadamlarına başka alanlarda avantalar verilip, medyadaki zararları karşılanıyor.

Onlar da utanç verici bir biçimde, metafor olarak, mecaz olarak filan değil, resmen ve alenen, Erdoğan'a "ilanı aşk" ediyorlar.

Ama Doğan Grubu, bu kölelerin başarısızlıklarını her an her gün, her saat yüzlerine çarpan bir biçimde, varlığını sürdürdükçe de deliye dönüyorlar!

Ticari başarısızlık, siyasal kudret kavgasıyla bütünleşince Doğan Grubu'na saldırılar çığrından çıkıyor.

Aşağıda, bu konudaki son durumu ve işin vahametini özetlemek için, dün Hürriyet'in Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin'in yazdığı yazıyı alıntılıyorum.

* * *
"Akşener olayında Hürriyet mi sorumlu?

Anlamlandırmakta gerçekten zorlandığımız bir durumla karşı karşıyayız. Turkuvaz Medya Grubu bünyesindeki Sabah gazetesi, dün manşetten verdiği "Kasetçibaşının Şantaj Hürriyet'i" başlıklı haberinde, MHP Milletvekili Meral Akşener'in maruz bırakıldığı karalama skandalında Hürriyet'e de sorumluluk yüklemeye çalıştı.

Doğan Grubu'nun Onursal Başkanı Sayın Aydın Doğan'ın fotoğrafıyla verilen bu haberde, "Paralel'in başı Fetullah Gülen'in Pensilvanya'dan şantaj talimatları verdiği, Doğan medyasının da alçakça iftiraların sözcülüğünü yaptığı" ileri sürülüyor.

Bu suçlamaya göre, Akşener'e atılan alçakça iftiranın arkasında aslında Gülen cemaatine yakın Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı var. Yani, bize "Akşener olayında bize değil cemaate saldırmanız gerekirdi" mesajı veriliyor.

Doğrusu, bu iddianın neresinden tutacağımızı bilemiyoruz. Ama bildiğimiz olgular şunlar:

Yine Turkuvaz Medya Grubu'nun kontrolünde A-Haber adında bir haber kanalı var. Geçen pazar günü bu kanaldaki bir programda, Cemil Barlas tarafından yöneltilen bir soru üzerine Latif Erdoğan, Akşener'in "uygunsuz" bir kaseti olduğu iddiasını ortaya attı.

Bu iftira Türkiye çapında derin bir infiale yol açtı, gösterilen tepkilerde partiler üstü bir büyük vicdani konsensüs şekillendi. Meral Akşener'i arayarak bu karalamadan duydukları rahatsızlığı aktarıp, kendisiyle dayanışma içine girenlerin başında bizzat Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan da vardı.

Hürriyet de önceki gün "İftira Ters Tepti" manşetini atarak bu olaydan duyulan infiali en çarpıcı şekilde yansıttı.

Ancak dünkü Sabah'ın manşetine bakarsanız kasetçi olan Hürriyet'tir.

Gerçeğin sınırlarını bu kadar zorlayan bir iddiaya mantık ölçüleri içinde kalarak yanıt verebilmek kolay değil. Tek söyleyebileceğimiz, Akşener olayıyla ilgili olarak Hürriyet'i suçlamanın akla ziyan bir tutum olduğudur.

Bu noktada, köşeye sıkışan insanların her zaman başvurdukları klasik bir taktiği hatırlatalım. Kendi hataları ya da günahlarıyla yüzleşmekten kaçınan, özür dileme erdemini gösteremeyen insanlar sıkça başkalarına saldırarak, "cambaza bak" diyerek dikkatleri kendi üzerlerinden atmaya çalışırlar.

Turkuvaz grubunun yöneticileri de benzer bir taktikle Hürriyet'e saldırarak, bir medya kavgası-çekişmesi görüntüsü yaratarak, bu olaydaki sorumluluklarının üzerini kapatmaya çalışıyorlar. Bu yola girmek yerine kendi sorumluluklarının hesabını vermeleri daha isabetli olurdu.

Sabah'ın, Hürriyet'i "cemaatin sözcüsü" olarak suçlamasına gelince... Şu çelişkiye bakın ki, cemaatin sözcüsü olmakla suçlandığı sırada Hürriyet gazetesi, iki gün arka arkaya eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı'nın cemaatin polis ve yargı üzerinden yürüttüğü operasyonları konu alan son kitabını haberleştirmişti.

Sabah'ın dünkü manşeti, iftirayla ve kuralsız gazetecilikle mücadele edebilmenin ne kadar meşakkatli bir uğraş olduğunu gösteriyor bizlere.

Yazar olarak, mizah yönüm gelişmiş olsaydı belki de çok kolay bir şekilde üstesinden gelebilirdim bu güçlüğün.

BAŞBAKAN'A TEESSÜF

Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu, dün Bursa mitinginde Doğan Grubu'na son derece haksız bir suçlama yöneltti. Suçlamasının gerekçesi, gazetemizin internet sitesinin Mısır'ın eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi hakkında verilen idam kararını "Dünya şokta: Yüzde 52 ile seçilen Cumhurbaşkanına idam" başlığıyla vermiş olmasıydı.

Davutoğlu, "Bugün Doğan medyası, kartel medyasının internet sayfası üzücü ve acı olduğu için doğrudan veriyorum, manşeti ne biliyor musunuz" diyerek bu manşeti aynen tekrarladı ve ekledi:

"Ne demek istiyorlar? Eğer kastettikleri Türkiye'de yüzde 52 ile Cumhurbaşkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ise bilsinler ki bu topraklarda bir daha seçilmiş cumhurbaşkanı ya da başbakan idam sehpasına gönderilmeyecek."

Şu tesadüfe bakın ki, kısa bir süre sonra İstanbul'da bir açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan da konuyu anlatırken "Mısır'da halkının yüzde 52 oyuyla Cumhurbaşkanı seçilen Mursi ile ilgili maalesef idam kararı verilmiştir" diye söze girdi.

Görüleceği gibi, Erdoğan da Mısır'daki idam kararını Mursi'nin aldığı yüzde 52'lik oy yüzdesini vurgulayarak duyurma ihtiyacını hissetmişti.

Niyet okuması yaparak grubumuza yönelttiği ima yollu suçlama nedeniyle Başbakan Davutoğlu'na teessüf etmek dışında söyleyecek bir söz bulamıyorum.

Görüleceği gibi, bugünlerde mesaimizin önemli bir bölümü suçlamalara yanıt yazmakla geçiyor."

* * *

Sevgili okurlarım, bu dönem de geçecek...

Erdoğan'ın ve AKP'nin iktidarı da nasıl olsa er veya geç bitecek...

Gelecekte, bu günleri daha nesnel ve ayrıntılı olarak daha rahat değerlendirebileceğiz.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 25 Mart 2024

Valid HTML 4.01 Transitional