Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

10 Ağustos 2015

Suruç Katliamı.

Sanıyorum Suruç katliamı 7 Haziran seçimlerinden sonraki en önemli olaylardan biridir.

Bugün üç ayrı metin ile bu olayı kayda geçirmek istiyorum.

Birinci metin BBC Türkçe'nin haber metnidir. Olabildiğince tarafsız bir dille kaleme alındığı için tercih ettim.

İkinci metin değerli meslektaşım Prof. Fuat Keyman tarafından kaleme alınmış bir makaledir.

Üçüncü metin ise CHP'nin Suruç katliamını incelemek için görevlendirdiği heyetin rapor haberidir.

* * *

BBC Türkçe'nin 21 Temmuz 2015 tarihli haberi:

Suruç'ta katliam: 31 ölü, 104 yaralı

Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde, Kobani'ye yardım götürmek üzere toplanan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerinin basın açıklaması yaptığı sırada intihar saldırısı düzenlendi. IŞİD'in düzenlemiş olabileceği ifade edilen saldırı sonucu en az 31 kişi hayatını kaybetti, 104 kişi de yaralandı.

Saldırı öğlen saatlerinde, SGDF üyelerinin Suruç Kaymakamlığı'ndan, Kobani'ye geçiş izni için bekledikleri sırada Belediye'ye ait Amara Kültür Merkezi dışında düzenlendi.

BBC Türkçe'ye bilgi veren Suruç Kaymakamı Abdullah Çiftçi, saldırganın kadın olduğunu ve ilk belirlemelere göre başka saldırgan olmadığını aktardı.

Görgü tanıkları saldırının ardından bölgeye gelen emniyet araçlarının kalabalıktan alanı terk etmelerini istediğini, ikinci bir patlamanın yaşanabileceği yönünde uyarılar yaptığını söyledi.

Saldırıda hayatını kaybedenlerin cenazeleri art arda taşındı.

Olay yerinde bulunan bir görgü tanığı ise "Patlama yeriyle benim bulunduğum yerin arası 15 metreydi. Patlama kesin intihar saldırısıdır. Bahçede herhangi bir araç yoktu" dedi.

SGDF üyelerinin Kobani'ye giderek, yerel halka yardım götürmek istediği belirtiliyordu. Kobani etkinliği kapsamında bir kütüphane inşa edileceği, bir çocuk yuvasının boyanacağı ve oyun parkı yapılacağı açıklanmıştı.

Davutoğlu: IŞİD ihtimali güçleniyor

Ankara'da gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başbakan Ahmet Davutoğlu, saldırının Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ile bağlantılı olabileceği yönündeki işaretlerin giderek güçlendiğini ifade etti.

Patlamada hayatını kaybedenlerin üzeri gazete kağıtlarıyla örtüldü.

Örgütün Arapça isminin baş harflerinin kullanıldığı DAEŞ kısaltmasını kullanan Davutoğlu "Özellikle DAEŞ üzerinde duruyoruz... Saldırı canlı bomba ise ve aynı anda Kobani’de de saldırılar yaşanıyorsa DAEŞ ihtimali yükseliyor" dedi.

Ancak Davutoğlu, incelemelerin devam ettiğini ve henüz bir yargıya varmak için erken olacağını da vurguladı.

Bugüne dek IŞİD'e karşı tüm önlemlerin alındığını ve alınmaya devam edeceğini vurgulayan Davutoğlu, Suriye sınırındaki güvenlik önlemlerinin de artırılacağını açıkladı.

Suruç'taki saldırıya dair gelişmeler takip edilirken, Kobani'den de patlama sesleri yükselmiş, IŞİD militanlarının kentin güney bölgesindeki YPG kontrol noktalarına bomba yüklü araçlarla saldırdığı belirtilmişti.

Demirtaş: Halkımız güvenlik tedbirlerini almalı

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise saldırıya güvenlik zaaflarının yol açtığını ifade ederek "Bakın iddia ediyorum Suruç'ta açıklama yapacak gençlerin tamamı kayıt altındadırlar. Orada kimler var Emniyet biliyordur. Kimse kimseyi kandırmasın. Devlet oraya kim gelecek kim gidecek biliyor" dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş: Kimse kimseyi kandırmasın. Devlet oraya kim gidecek, kim gelecek biliyor.

Med Nuce televizyon kanalına konuşan Demirtaş, "En önemli konu, artık halkımız kendi güvenliğini almak durumunda. Tüm il ve ilçe teşkilatlarımız kendi güvenlik tedbirlerini almalıdırlar" diye konuştu.

Demirtaş'ın bu çağrısına Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun tepkisi ise sert oldu.

Davutoğlu, "Her kim kendisinden menkul bir tedbir almaya kalkarsa güvenlik güçleri tedbirini alır. 6-7 Ekim olaylarının tekrar yaşanmasına müsaade etmeyiz. Bu saldırı Türkiye'nin huzuruna karşıdır. Bütün toplum omuz omuza vermeli" dedi.

Başbakan ayrıca Meclis'teki tüm siyasi partileri ortak bir deklarasyon yayımlamaya da çağırdı.

Erdoğan: Kınıyorum, lanetliyorum

Cumhurbaşkanı Erdoğan Kuzey Kıbrıs ziyareti sırasında Surç'taki saldırıyı kınadığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise saldırıya dair açıklamayı Kuzey Kıbrıs ziyareti sırasında yaptı ve 'Terör nereden gelirse gelsin lanetlenmelidir' dedi.

Saldırıyı kınadığını ve lanetlediğini söyleyen Erdoğan, "Terör, insanlığın huzurunu mutluluğuna kast eden olaylar silsilesidir. Buna karşı mücadeleyi dünyanın her yerinde hep birlikte vermeye mecburuz" diye konuştu.

Saldırı protesto edildi

İstanbul'da düzenlenen protesto yürüyüşünde "Katil IŞİD, işbirlikçi AKP" sloganları atıldı.

Suruç'taki saldırı, İstanbul ve diğer büyük illerde de yürüyüşlerle protesto edildi.

İstanbul'da Tünel'den Galatasaray'a doğru yürüyüşe geçen topluluğun en önünde HDP İstanbul milletvekilleri, ESP, ÖDP gibi partilerin ve kitle örgütlerinin yöneticileri vardı.

İstiklal Caddesi'nde polis ve göstericiler arasında çatışmalar da yaşandı. Göstericiler polise havai fişek atarken, polis de TOMA ve biber gazlarıyla protestoculara müdahale etti.

* * *

Prof. Fuat Keyman'ın Radikal'deki 22 Temmuz tarihli köşe yazısı şöyle:

Suruç katliamı: Vicdan, ahlak ve akılı birleştirmek

Reyhanlı ve Diyarbakır katliamları gibi, Suruç katliamı da, Kürtlere, Türkiye partisi ve Türkiyeli olmak isteyen HDP'ye, çözüm sürecine, demokrasiye, birlikte yaşamaya, ve, koalisyon kurma olasılığına karşı yapılan bir terör saldırısıydı.

Onlar bizim gençlerimizdi.

Onlar bizim öğrencilerimizdi.

Onlar bizim çocuklarımızdı.

Bir masa etrafında çay içerken gülen yüzleri vardı.

Sonra, elele tutuşarak can veren bedenleri...

Kobani'ye yardıma gittiler.

Yaşları 18’di, 20’ydi, 23’tü. Gencecik yaşta onlara kıydılar.

Hem de, eğer doğruysa, “bebekten katil çıkartılan” bir canlı bomba tarafından.

Lanetliyorum; kınıyorum; kabul etmiyorum; içim yanıyor.

Çok büyük bir acı. Çocuklarımızı, gençlerimizi kaybettik.

Aynı zamanda, vurgulayalım, çok büyük bir terör eylemi, çok büyük bir terörist saldırı.
 

Kararı alınmış, planlanmış, hazırlıkları yapılmış, uygulamaya sokulmuş çok büyük bir terör saldırısı.

Pazartesi sabahı, 11 civarı, Suruç’da patlayan o bomba, sadece çocuklarımıza patlamadı, sadece onların canını almadı;

Türkiye’nin göbeğinde patladı; İstanbul’da patladı; Ankara’da patladı; Diyarbakır’da patladı; Gaziantep’de, Urfa’da patladı. Türkiye’ye, hepimize patlatıldı o bomba.

“Yarın da, senin en kalabalık bir yerinde patlatırım o bombayı” dendi, Türkiye’ye.

Bu terör örgütünün ismi var: IŞİD.

Suruç katliamı, IŞİD’in Türkiye’de ilk saldırısı da değil. IŞİD, dün de yaptı; 20 Temmuz Pazartesi sabahı da yaptı; Ve, “Yine yaparım” dedi, Suruç’ta.

Hatırlayalım:

11 Mayıs 2013’te Reyhanlı...

19 Mart 2014’te Niğde...

5 Haziran 2015’te Diyarbakır...

Ve 20 Temmuz 2015’te Suruç...

Terör eylemlerinin esas amacı, etkisi ve sonuçları, yarattığı vahşetten daha çok sonrası gelişen olaylarda ortaya çıkar.

Reyhanlı ve Diyarbakır katliamları gibi, Suruç katliamı da, Kürtlere, Türkiye partisi ve Türkiyeli olmak isteyen HDP’ye, çözüm sürecine, demokrasiye, birlikte yaşamaya, ve, koalisyon kurma olasılığına karşı yapılan bir terör saldırısıydı.

Kürtler ve PYD, bugüne kadar, IŞİD saldırılarına karşı kendilerini, evlerini, ailelerini, akrabalarını, kadınlarını, çocuklarını koruyorlar, korumaya çalışıyorlar.

PYD, Türkiye’ye hiç saldırmadı. Hatta, PYD yetkililerinden hep, Ankara ile iyi geçinme isteklerini duyduk.

HDP ve Kürt aktörler, çözüm sürecine bağlı kaldılar.

HDP, Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerde, Kürt sorunun ana aktörü olmak ile Türkiye partisi-Türkiyeli olmayı birleştirerek başarı kazandı.

Çözüm süreciyle çatışmadan siyasete geçiş başarı olarak ve büyük ölçüde gerçekleştirildi.

Buna karşın, IŞİD, yukarıda sıraladığım büyük terör saldırıları, ve onlara eklenecek terör eylemleriyle, Türkiye’ye, Kürtlere, Türklere, alevilere, hepimize sürekli saldırdı.

Nice canları, genç insanları IŞİD terör saldırılarında yitirdik.

Suruç katliamının son olmasını dilesek de, IŞİD saldırıları devam edecek gözüküyor.

Nesnel olarak, vicdanlı olarak, PYD ile IŞİD’i aynı eksene yerleştiremeyiz, aynı terör kefesine koyamayız.

PYD, IŞİD değil. ISİD’e karşı savaşan bir örgüt.

Dünyadaki algısı da böyle. Bunu görmeliyiz, Ve:

IŞİD’e karşı, 'ama’sız, net tavır almalıyız. IŞİD’e karşı Türkiye’yi, insanlarımızı korumalıyız.

Aksi tutum, Türkiye’yi, hepimizi, IŞİD saldırılarına açık ve kırılgan hale getirecektir; Suruç katliamından sonra, zaten olumsuz olan dünyadaki Türkiye algısını çok daha olumsuz yapacaktır; Türkiye’nin IŞİD’e gerekli tavrı almadığı düşüncesi daha da güçlendirecektir.

Vicdan, ahlak, ve akılı birleştirmek, IŞİD’e, sadece söylem düzeyinde değil, uygulamada da net tavrı almaktır; Türkiye’yi hükümetsiz bırakmamak koalisyon hükümetini düzgün zeminde hızla kurmaktır; Çözüm Sürecini devam ettirmektir; Suriye politikasını değiştirmekten başlayarak aktif dış politikayı yenilemektir.

Türkiye devleti ve hükümetinden, bugün bu tavrı bekliyoruz.

* * *

Ve son olarak CHP heyetinin 9 Ağustos 2015 günü basına yansıyan raporu hakkındaki Cumhuriyet'in Fuat Kozok tarauından yazılmış olan haberi:

Ambulansla IŞİD'li servisi

CHP'nin Adıyaman raporunda çarpıcı iddialar yer aldı. Suriye'den yaralı getiren ambulanslar dönüşte militanları götürüyormuş.

Suruç bombacısı MİT kontrolünde Suriye’ye gidip gelmiş

Davutoğlu'ndan IŞİD'e katılan çiftin ailesine: İyi ki beraber gitmişler

Emniyet canlı bombayı dinlemiş

Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde 32 kişinin öldüğü canlı bomba eylemini gerçekleştiren Şeyh Abdurrahman Alagöz’ün Adıyaman’da işlettiği, daha sonra belediye tarafından kapatılan İslam Çay Ocağı’na HDP’nin Diyarbakır mitingine düzenlenen bombalı saldırıyı gerçekleştiren Orhan Gönder’in de gittiği ortaya çıkmıştı.

IŞİD’in Türkiye’deki örgütlenme faaliyetleri noktasında gözlerin çevrildiği Adıyaman’a giderek incelemelerde bulunan CHP heyetinin raporunda vahim tespitler sıraladı. Suriye’den ambulanslarla Türkiye’ye yaralılar getirildiği, bu ambulansların dönüşte, Türkiye’den genç militanları götürdüğü, Türkiye ve Suriye arasında mekik dokuyan gençlerin “20 TL karşılığında” sınırı geçtikleri yönündeki iddialara yer verilen raporda, emniyet ve Başbakanlık BİMER’in yapılan ihbarları dikkate almadığı ifade edildi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Ankara Milletvekilleri Necati Yılmaz ve Şenal Sarıhan, İstanbul Milletvekilleri Ali Şeker ve Eren Erdem, Gaziantep Milletvekili Mehmet Gökdağ ile Avukat Abdurrahman Tutdere geçtiğimiz hafta Adıyaman'a giderek çeşitli temaslarda bulunmuştu. Heyet, temaslarına ilişkin hazırladığı ve Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'na sunduğu raporunda çarpıcı tespitlerde bulundu. Raporda CHP heyetinin izlenimlerinin yanı sıra görüşülen kişilerin ifadelerine de yer verildi. İşte o rapor:

Davutoğlu'da raporda... ‘İyi ki birlikte gitmişler’

IŞİD’İN İRTİBAT NOKTALARI: Bazı kahvehaneler “IŞİD İrtibat Noktası’’ haline gelmiştir. Örgütün eleman devşirdiği bir diğer temas noktası ise kentteki bazı camilerdir. Özellikle Maraşlılar Camii’nde ve Fatih Camii’nde dışardan gelen ve camilerde sohbetler ile cihaT yanlısı çağrıda bulunan kişiler bulunmaktadır. Bu duruma cami hocalarının göz yumduğu anlaşılmaktadır. Bir cami hocasının, kendisine bu durumu şikâyet eden bir aileye “Sen bu işe karışma, bunlar dışarıdan geldiler, devlet gönderdi. Yakında giderler” dediği belirtiliyor.

ANNELERİNE 'ÇARŞAFA GİR' DİYEN ÇOCUKLAR: Annelerine çarşafa girme baskısı yapan çocukların, camide namaz kılan babalarına ise “devletin imamının arkasında namaz kılınmayacağı” gerekçesi ile “sizin yolunuz yol değil, Hak yoluna gelin” diye çağrıda bulundukları anlatılmaktadır.

SINIR 20 TL: Dikkat çekici bir diğer nokta, Suriye’ye giden gençlerin birkaç ay sonra geri dönmeleri ve bir süre Adıyaman’da kaldıktan sonra tekrar Suriye’ye geçmeleridir. Sürekli gelip gittikleri halde Emniyet tarafından bu kişiler hakkında bir işlem yapılamıştır. Bazı çocuklar ailelerine, sınırdan 20 TL vererek geçtiklerini ifade etmiştir. İddiaya göre sınırın öte tarafından yaralı getiren ambulanslar buradan gençleri oraya götürmektedir.

İHBARLAR DİKKATE ALINMIYOR: Çocuklarının evi terk ederek Suriye’ye gidip gelmesi karşısında aileler kendi çocuklarını Emniyet makamlarına ihbar etmişlerdir. Hatta Diyarbakır bombacısı olduğu iddia edilen Orhan Gönder’in ailesinin, çocukları evi terk etmeden 6 ay önce, Diyarbakır’daki patlamadan ise yaklaşık bir yıl önce 2014 yılında Emniyet’e gittiği ve şikayette bulunduğu belirtilmiştir. Ancak buna karşın Emniyet güçleri tarafından bir adım atılmamış ve “suç işlemedilerse bir şey yapamayız” denilerek durum geçiştirilmiştir.

Alevilerden IŞİD nöbeti

Raporun ikinci bölümünde de kentte görüşülen kişilerin ifadelerine yer verildi. Buna göre, sivil toplum örgütleri, Alevi kanaat önderleri ve Cemevi yöneticileri ile yapılan görüşmelerde IŞİD’e katılımların şehirde aleni biçimde yapıldığı, buna rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığı, durumun önlenmesi için hiçbir girişimde bulunulmadığı belirtildi. Cemevi yöneticileri cemevlerine gelen kişi sayısının azaldığını ifade ederken, insanların düğünlere bile gidemez hale geldikleri ve bazı köylerde gece nöbeti tutulduğu ifade edildi.

IŞİD’den tutuklu yok

Adıyaman Cumhuriyet Başsavcısı Ali Ulvi Yılmaz da heyetle görüşmesinde halen IŞİD örgütünden ilde tutuklu kişinin bulunmadığını ancak 15 kişi hakkında tutuklama için yakalama kararı çıkarıldığını, 40 civarında kişiye adli kontrol uygulandığını, delil toplama aşamasında sürdürülen bir soruşturmanın mevcut olduğunu söyledi. Yılmaz, Diyarbakır bombacısının kendilerince kayıp olarak arandığını ifade etti.

Seyahat özgürlüğü

Heyet, Adıyaman emniyeti ile yaptığı temasta da bir emniyet müdür yardımcısıyla görüştü. Müdür yardımcısı, heyetin “Suriye’den çatışmadan geldiği bizzat bilinen bu şahıslara yönelik teknik bir takibatı var mıdır” sorusuna, “Seyahat özgürlüğü vardır, böylesi bir müdahalede bulunma yetkimiz söz konusu değil” yanıtını verdi.

* * *

Tarihe bir not düşmek adına Suruç katliamının çeşitli yönlerini anlatan üç metni internet siteme aldım.

Bu katliamdan sonra Türkiye IŞID'e karşı nihayet, yetersiz de olsa, bir harekete geçti.

Dilerim bir daha böyle trajediler yaşanmaz!


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 25 Mart 2024

Valid HTML 4.01 Transitional