5 Mayıs 2014
MİT Yasası, Medya Özgürlüğü ve Özel Hayatın Gizliliği
Freedomhouse Türkiye'yi medya özgürlüğü bakımından "Kısmen Özgür" kategorisinden, "Özgür Olmayan" sınıfına düşürdü.
Türkiye artık, bir zamanlar liberallerin AKP'ye destek verirken mevcut
rejimi eleştirmek için kullandıkları "Üçüncü Dünya ülkesi olma", "Saddam
rejimiyle yönetilme" karabasanının içnde.
Bu konuda, Cumartesi günü Cumhuriyet'teki köşemde durumun vahameti
hakkında "Freedomhouse, Haddini Bil" başlığıyla mizahi bir yazı yazmış ve
bu yazıyı da twitter'dan "Freedomhouse'a da resmi bir fırça bekliyoruz"
diye duyurmuştum.
Nitekim yazıyı yazdığım gün Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bu
fırçayı attı:
Körfez ülkesi Umman'ın Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Yusuf bin Alavi
ile birlikte düzenlediği ortak basın toplantısında, Freedom House'un Türkiye'yi
basın özgürlüğü konusunda 'küme düşüren' raporunu değerlendirirken:
"Türkiye'deki basın özgürlüğü bırakın o kategorideki ülkelerle
karşılaştırmayı, kısmen özgür diye bahsedilen bazı ülkelerden çok daha
ileridedir ve dolaylı olarak bazı kontrollerin yapıldığı özgür görünen
ülkelerden de açıkçası çok daha köklü bir özgürlük temeline dayanıyor"
dedi ve ekledi:
"Gazetecilerimizin de bu raporu reddetmelerini bekleriz!"
Daha sonra sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dün 1 Mayıs'ta her türlü yayın yapıldı. Ama yurt dışından yayın
yapan gazeteciler, Taksim'deki olayları göstererek, Türkiye'de gösteri
yasağı varmış gibi haberler verdi. Türkiye'ye bir algı operasyonu yapılıyor.
Hamburg'da da benzer olaylar vardı."
* * *
Freedomhouse raporunda Türkiye'deki durum, iktidarın sermaye grupları, özel şirketler, kamu kuruluşları üzerindeki baskılarının medyaya yansımasıyla anlatılıyor.
Bunların hem sansüre hem de otosansüre yol açtığı vurgulanıyor...
Ilginç bir ayrıntı: Bu raporda henüz twitter yasağı ve yeni MİT yasası yok...
* * *
Yeni MİT yasası için çok yazıldı ve çizildi, ben de çok yazdım:
Bu yasa demokratik rejimi askıya alan bir yasadır...
MİT'I hem Anayasa'nın hem de Türkiye'de anayasa kadar geçerli olduğu kabul
edilmiş olan uluslararası sözleşmelerin üzerine çıkarmaktadır.
Konunun medya ve bireysel özgürlüklerle olan ilgisini, basın konusundaki
hafızası bir bilgisayar belleğini aratmayan Orhan Erinç 28 Nisan tarihli yazısında
anlatmıştı.
Yazısını, izniyle, tam metin aşağıya alıyorum.
* * *
"Artık Sivil Kuvvet Komutanımız da Var
Cumartesi günü yürürlüğe giren MİT Yasası ile ilk sivil kuvvet komutanına
da kavuştuk.
Anımsanacağı gibi kuvvet komutanları ile ilgili yargılama usulü 11 Şubat
2014'te çıkarılan yasa ile değiştirilmiş, Başbakan'ın izni sonrası soruşturma
açılan komutanların görevden alınması kararına itirazın "Cumhurbaşkanı'na
yapılacağı ve onun kararının kesin olduğu" kuralı getirilmişti.
MİT Yasası'nın 'Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu'na
gönderme yapmasıyla MİT Müşteşarı da kuvvet komutanı düzeyine çıkarıldı.
Tek fark onların Yüce Divan'da yargılanacak olmasına karşın MİT Müşteşarı'nın
Yargıtay'ın ilgili dairesinde yargılanacak olması
Cumhurbaşkanlığını çantada keklik gördüğü sanılan Başbakan Erdoğan'ın
Fidan'ı cumhurbaşkanlığı döneminde de korumak istediği yorumlarına yol açan
değişikliğin nedenini yakında öğreneceğiz.
* * *
MİT Yasası'nın çıkarılmasındaki akıl yürütmenin, 12 Eylül askeri
yönetiminin uyguladığı yöntemle aynı oluşu da dikkat çekici.
12 Eylül paşaları, çıkardıkları yasaların maddelerinin anayasaya aykırı
olması durumunda, o maddelerle anayasanın da değiştirilmiş olduğu ilkesini
hukukumuza (!) kazandırmışlardı.
AKP'nin ileri demokrat sivilleri de benzer mantığı MİT Yasası'nın 28'inci
maddesine şöyle yansıttılar:
'Bu kanun ile diğer kanunlarda aynı konuyu düzenleyen farklı hükümler
bulunması halinde bu kanun hükümleri uygulanır.'
Anayasadaki başta ifade özgürlüğü ve özel yaşamla ilgili kuralların
yok sayılması bir yana, uygulamadan kalkan çok sayıda yasa maddesi oldu.
Örneklerini özetle sıralayalım:
5187 sayılı Basın Yasası'nın 'Süreli yayın sahibi, sorumlu müdür ve
eser sahibi, bilgi ve belge dahil her türlü haber kaynaklarını açıklamaya
ve bu konuda tanıklık yapmaya zorlanamaz' 12'nci maddesi.
Ticaret Yasası'nın ticaret sırlarını korumaya alan maddesi.
Bankalar Yasası'nın mevduat sahiplerinin sır sayılan bilgilerini düzenleyen
maddeleri.
Avukatlık Yasası'nın, avukatların temsil etttiği kurum ve kişilerle
ilgili gizli tutmaları zorunlu olan işlemlerle belgeleri düzenleyen maddeleri.
Sağlıkla ilgili yasanın, hekimlerin hastaları ile ilgili gizli tutmaları
gereken bilgilerini belirleyen maddeleri.
* * *
Tabii bir de çıkarılmadan geçersiz bırakılan 'Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Yasa' var.
Tam 11 yıldır yasalaştırılmayan tasarının taslağı, 24 Temmuz 2003'te dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek tarafından tartışmaya açılmıştı.
Avrupa Birliği bu yasaya o günlerde çok önem veriyordu.
Türkiye konu ile ilgili uluslararası sözleşmeyi 28 Ocak 1981'de imzalamıştı ama, önce askeri yönetimin, ardından da sivil yönetimlerin işine gelmediği için özel yasa çıkarılmamış, dolayısıyla da sözleşme yürürlüğe girmemişti.
AKP, hazırladığı 'Kişisel Verilerin Korunması Yasası Tasarısı'nı 22 Nisan 2008'de TBMM'ye sundu, 2012'de de güncelledi.
Taslağın tartışılmaya açılmasının üzerinden 11, TBMM'ye tasarının sunulmasının üzerinden 6 ve güncellenmesinin üzerinden de 2 yıl geçti.
Belki fişleme yasal duruma getirildiği için bakarsınız çıkarılır. Çıkarılır ama MİT Yasası varken neye yarar?
Son söz: Arasına Rufailer karışır..."
* * *
Orhan Erinç'in yazısı burada bitiyor ama sorunlar bitmiyor...
Twitter'daki izleyicilerim, Freedohouse'ın "Özgür Olmayan" ülkelerin
altına, daha da aşağı düzeye, bir de "İleri Demokrasi" ülkelerinin ilave
edilmesini istiyorlardı!
Sanıyorum, bu espri, durumu oldukça iyi özetliyor.
|