Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

13 Ekim 2014

Anayasa Mahkemesi Başkanı Bile Gazetecilere "Diren" Diyorsa...

Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Viyana merkezli Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) ve New York merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi'nin (CPJ) ortaklaşa oluşturduğu grubu 2 Ekim 2014 tarihinde Ankara'da kabul etti.

Kılıç, Türkiye'nin gündemini değiştiren kritik iptal kararlarından bir gün önce IPI-CPJ basın özgürlüğü heyetine yaptığı açıklamada, Türkiye'de bir "korku iklimi" oluştuğunu belirterek, gazetecilere, "Direnin, pes etmeyin" çağrısı yaptı.

* * *

Kılıç'ın bu konuşması bir devrim niteliğindedir...

Çünkü Türkiye'nin hem siyasal iklimini hem de yargı iklimini eleştiriyor ve temel hak ve özgürlükler düzeninin Avrupa Standartlarına yükseltildiğini ama, yargının bunu izleyemediğini belirtiyor...

Daha da öteye giderek, Anayasa Mahkemesi'nin görevinin artık temel hak ve özgürlükler alanını genişletmek olduğunu söylüyor...

Kılıç bütün bunlarla da yetinmiyor:

Bu ortamda gazetecilere de "Direnin" çağrısı yapıyor.

Bence tarihsel bir nitelik taşıyan bu konuşmanın özeti aşağıda.

* * *

EN BÜYÜK GÖREV YARGININ

- En önemli, birinci derecedeki özgürlük, ifade özgürlüğüdür. Hatta bence aşırı olacak ama yaşam hakkından bile daha fazla değere sahiptir.

- 2004'te Anayasa'nın 90. Maddesinde yapılan değişiklikle, temel hak ve özgürlükler konusunda yerel hukuk ile imzalanan uluslararası antlaşmalar arasında çatışma olduğunda, uluslararası antlaşmaların esas alınması öngörüldü.

Bu bir dönüm noktasıdır, devrim niteliğindedir. Ancak buna rağmen bugün ifade özgürlüğünde sorun yaşanıyorsa bu maddenin uygulamaya geçirilememesinden kaynaklanıyor.

Bu konuda en büyük görev yargıya düşüyor. Sıkıntının temel kaynaklarından birisi temel haklar konusunda davalara bakan yargı mensuplarının bu algıya sahip olmaması.

HUZUR KAÇIRICI İFADELER DE HAK

- Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile Türk yargısı arasında ciddi anlayış farklılığı çıkıyor.

Avrupa hukuku, ifade özgürlüğünün sınırlarını çok şok edici, rahatsız edici, huzur kaçırıcı ifadeleri de kapsayacak şekilde çizer. Sıkıntı son tahlilde bu davaların Türkiye'de bu anlayışı içselleştirememiş yargı mensuplarının önüne gelmesiyle çıkıyor.

Avrupa Konseyi ile Türk hakim ve avukatların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları konusunda bilgilendirilmesi için üç yıllık bir projeye başlıyoruz. Yargı mensupları konusunda dile getirdiğim sorunun böyle çözüleceğini ümit ediyorum.

ÖZGÜRLÜK AÇILINCA, KAPATMAK ZORDUR

- 2010 anayasa değişikliği ile AYM'ye bireysel başvuru hakkı tanınması bir şanstır. Çünkü AYM'nin ifade özgürlüğü meselesine bakışı tam da AİHS ile AİHM'in bakışıyla örtüşüyor.

Twitter ve Youtube kararları buna örnektir.

Özgürlük alanlarını açtıktan sonra kapatmak zordur.

Ben arkadaşlarıma güveniyorum; bizden sonra da AYM'nin görevi özgürlük alanını genişletmek olacaktır.

SİYASET KURUMLARI SORUMLU

- Beni endişelendiren konu, Türkiye'de giderek artan kin ve nefret söylemi.

Bu iklimin oluşmasında siyaset kurumlarının sorumluluğu var. Bu sorunun siyasi tansiyonun düşmesiyle azalacağını tahmin ediyorum.

- Bu ortamda oluşan korku iklimi gazetecileri de etkiliyor. Temel hak ve özgürlükler konusunda mücadele gerekir.

Gazeteciler de direnmeli

* * *

Anayasa Mahkemesi Başkanı bile gazetecilere "Diren" çağrısı yaptığına göre, ülkemizin koşullarını ve medya üzerindeki baskıları varın artık siz tahmin edin!

Ama bu ortamda anayasa Mahkemesi tamel hak ve özgürlükler konusunda bir umut veriyor...

Başkanın gazetecilere "Direnin" çağrısı yapması da, "Bizim önümüze gelirse, temel hak ve özgürlükleri koruruz" anlamını taşıyor.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 15 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional