Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

5 Mart 2012

Obama'yı Ciddiye Almak Gerek.

"Arap Baharı" denilen Ortadoğu krizlerinin temelinde Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgesinin genel dengelerini etkilemek isteyen ABD'nin belirleyici rolü açık.

Sadece Libya'ya NATO müdahalesi gibi açık bir rolden söz etmiyorum…

Aynen Libya'a askeri müdahale öncesinde olduğu gibi, daha derinden, daha temel, daha gizli kapaklı ama daha etkili ve belirleyici bir ABD müdahalesi söz konusu bölgeye.

Bölgedeki esas sorunların ise petrol paylaşımı ve İsrail'in güvenliğinden kaynaklandığı biliniyor.

Türkiye'yi de yakından ilgilendiren son Suriye krizinin bu sorunların dışa vuran bir görüntüsünden ibaret olduğu açık.

Bakın eski bakanlardan Hikmet Uluğbay Suriye krizini 25 Şubat 2012'e Cumhuriyet'te Işık Kansu'nun köşesinde nasıl değerlendiriyor:

"Suriye, Kuzey Irak petrollerini Hayfa ve Trablus'a ulaştıran iki boru hattının geçtiği coğrafyayı denetlemektedir.

Bu boru hatları onarılır ve kapasiteleri arttırılma yoluna gidilirse, Musul havzası petrollerinin Akdeniz'e ulaşması için Türkiye'ye ciddi bir alternatif yaratılmış olacak ve İsrail için güvenilir petrol kaynağı sağlanmış olacaktır.

Kuzey Irak yerel yönetimi de petrol ihracatını Türkiye'ye bağımlı olmaksızın, büyük ölçüde arttırarak ekonomik güçlenmesini finanse etme olanağını da bulacaktır.

Arap Baharı adı altında ülkelere demokrasi ve özgürlük getirilmek istendiği söylenmektedir. Üstelik bu ülkelere demokrasi getirilmesini Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, BAE gibi demokrasi ile adları anılması zor ülkeler de destekler görünmektedir.

Arap Baharı, aslında Büyük Ortadoğu Projesi'nin yaşama geçirilmesi için bu ülkelerin içindeki inanç farklılıkları ile etnik farklılıkların sahneye çıkarılmasıdır."

* * *

Pek doğal olarak, Uluğbay'ın sözünü ettiği inanç ve etnik farklıklarının kullanılması, Ortadoğu coğrafyasını İsrail'in güvenliğini ve petrol alanlarının denetimini sağlayacak biçimde yapılmaktadır.

İsrail'in güvenliği açısından ise Arap ülkelerinin çoğunun ABD çizgisine gelmesinden sonra ortadan kalkan Arap tehlikesi yerine İran'ın oluşturduğu tehdit ön plana çıkmıştır.

İran'ın İsrail'i Ortadoğu'dan silme politikası aslında sadece bölge açısından değil, tüm dünya ve insanlık açısından da bir tehdit oluşturmaktadır.

İran'ın nükleer bomba yapma konusundaki teknolojik gelişmeleri başta İsrail ve ABD olmak üzere hem bu tehdidi daha da yakın ve tehlikeli hale getiren, hem de dünya barışına pek katkısı olmayacak bir girişimdir.

İşte hem İsrail'i alarma geçiren hem de seçim dönemine giren Obama yönetimini düşündüren bu durum, bir yandan Obama'nın İran'a bir müdahaleyi seçim öncesinde gerçekleştirebileceği spekülasyonlarını tahrik ederken, öte yandan başka bazı yeni gelişmelere de yol açıyor.

* * *

ABD Başkanı Obama, tam bu sırada, 2 Mart tarihinde çok önemli bir demeç verdi ve İsrail'i uyardı.

Haber şöyle:

"İsrail benim blöf yapmayacağımı bilir"

ABD Başkanı Barack Obama, İsrailli yetkililerin kendisini İran konusundaki açıklamalarıyla ilgili olarak ciddiye aldığını inandığını söyledi. Obama, Tel Aviv'i erken bir saldırı konusunda da uyardı.

Obama, bununla birlikte, yaptırımların işe yaramaması halinde ABD'nin İran'ın nükleer tesislerini vurabileceği ihtimalinin, İranlı ve İsrailli yetkililer tarafından ciddiye alınması gerektiğini belirtti.

The Atlantic dergisine konuşan Obama, 'Sanırım İsrail hükümeti, ABD Başkanı olarak benim blöf yapmayacağımı bilir' dedi.

Obama, 'Niyetimizin ne olduğu konusunda ortalıkta heyecanlı bir şekilde reklam yapacak değilim. Ama sanırım hem İran hem de İsrail hükümeti şunu bilir ki ABD 'İran'ın nükleer silah sahibi olmasının kabul edilemez' olduğunu söylüyorsa, söylediği şeyin farkındadır' diye konuştu.

Ancak Obama, İran'a yapılacak erken bir saldırının risklerine dikkat çekti.

Başkan, 'İran'a karşı sempati bu kadar azalmışken ve tek müttefiki Suriye köşeye sıkışmışken, İran'ın aniden kendisini 'kurban' gibi gösterip dikkatleri dağıtmasını istemiyoruz' ifadesini kullandı.

Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın 'günlerinin sayılı olduğunu' söyleyen Obama, Esad'ın gidişinin İran için de büyük bir kayıp olacağını belirtti."

* * *

Obama'ın bu sözleri her ne kadar hem İran'a hem de İsrali'e bir uyarı niteliği taşıyorsa da, bu sözlerin esas önemi, Suriye krizinin İran'la ilgili olduğunu vurgulaması ve Esad'ın gidişinin İran'ın bölgedeki nüfuzunu kırmaya yönelik ciddi bir girişim olduğunu anımsatmasıdır.

Oysa, Esad gittikten sonra Suriye'deki devlet yapısının aynı Irak'taki gibi çökeceğini tahmin etmek için kahin olmaya gerek yoktur.

Böyle bir yapının ise Türkiye'nin işine yaramayacağı, tam tersine, bölgedeki istikrarsızlık açısından Türkiye'ye de yansıyan yeni sorunlar doğuracağı açıktır.

Bu çerçevede, Türkiye'nin Suriye'de barışçı bir dönüşümü desteklemesi, hem bölgenin hem de kendisinin çıkarlarına daha uygundur.

Nitekim son günlerde Rusya ile yapılan temaslar bu olasılığın da gündem dışında olmadığını göstermektedir.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 25 Mart 2024

Valid HTML 4.01 Transitional