27 Şubat 2012
Türkiye Model; Ama Hangi Türkiye?
Siz değerli okurlarımın önerileri ve sonra da teşvik edici onayıyla "Arap Baharı"
denilen trajedi üzerine yazmaya başladığım "ABD'nin İslamla Tehlikeli Dansı"
adlı kitabımın sonlarına geldiğimde, tam "Türkiye Bir Model olabilir mi?"
sorusunu tartışırken Libya Başbakanı El Kib Türkiye'ye geldi ve
"Türkiye'ye model olarak bakıyoruz!" dedi.
Hiç kuşkusuz bu çok sevindirici bir demeç.
"Arap Baharı" adı altında büyük trajediler yaşayan Arap ülkeleri ve Arap Alemi eğer Türkiye'nin demokratik ve laik, hukuk devleti rejimini model alırsa, bu sadece İslam Alemi için değil, tüm dünya için büyük bir uygarlaşma ve barış adımı olur.
Üstelik Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, Mısır, Tunus ve Libya'ya
yaptığı ziyaretlerde Türkiye'nin laiklik ilkesine dayalı bugünkü rejiminin model
alınmasını önermişti.
Her ne kadar çok tartışmalı olan "Ben laik değilim ama, devlet laiktir"
söylemine dayalı bir yaklaşım sergilemişse de, bu öneri İslam Alemi'nin tek
çıkış noktasını işaret ediyordu.
Arkasında ABD'nin de desteğinin de bulunduğu kuşku götürmeyecek olan bu yaklaşım,
daha sonra ne ABD ne de Türkiye tarafından gündemde tutuldu ve desteklendi.
Elbette bu durum, bu sessizlik, önemli ölçüde kuşku uyandırıyor:
Acaba bu yaklaşım sadece bir "deneme çıkışı mıydı", yoksa, gerçekten ABD
önderliğinde Türkiye'ni de önemli bir rol oynayacağı İslam Alemi için bir
"reform stratejisini" mi hedefliyordu?
Bu sorunun yanıtı henüz belirsiz.
ABD'nin pragmatik dış politikasının zaman zaman bütün ilkeleri ve genel
stratejileri bir kenara ittiğini anımsarsak, İslam Alemi için genel bir
demokratikleşme ve bunun kaçınılmaz ilkesi olan laikleşme sürecine tam bir
stratejik destek verdiğine inanmak için henüz vaktin erken olduğu ortaya çıkar.
Tabii, acele etmemek gerek:
Çünkü, gerek ABD gerekse Türkiye için, İslam Alemi'nin demokratikleşmesi ve
bunun için laikleşmenin sağlanması bir anda gerçekleştirilebilecek bir hedef değil,
uzun bir süreçtir.
Bu açıdan gelişmeleri ve süreçleri, pek doğal olarak da Suriye, İran, İsrail,
Ortadoğu krizlerini yakından izlemek ve dikkatli olmak gerekiyor!
* * *
Bugün irdelemek istediğim konu, Libya Başbakanının kullandığı "Türkiye'nin model alınması" söyleminin hangi Türkiye'yi kastettiği:
Bağımsızlık Savaşı ile kurulan, Atatürk Devrimleri ile çağdaşlaşan demokratik, laik ve hukuk devleti olan Türkiye mi?
Yoksa AKP'nin uyguladığı, demokratik yolla iktidara gelerek, demokratik, laik bir hukuk devletini, yavaş yavaş İslam ilkeleri çerçevesinde yeniden inşa eden bir strateji mi?
Bir başka biçimde ifade etmek gerekirse, Mısır'da Müslüman Kardeşler'in yaptığı gibi sözde demokrat görünüp, iktidarı Batı ve özellikle de ABD desteğiyle ele geçirip, ülkeyi, İslam ilkelerine göre düzenlemek mi?
İslam Alemi'ndeki sözde demokrat dinci partilerin, seçim sandığını kullanarak iktidara gelme ve ondan sonra ülkelerini dönüştürme modellerinde, Türkiye'deki AKP'yi model aldıkları bilinmektedir.
Bu ülkelerde bazı partilerin adları bile AKP ile aynıdır.
Üstelik bu partilerin liderleri çeşitli zamanlarda gerçekten de "AKP modelini" örnek aldıklarını belirtmişlerdir.
Örneğin hemen akla gelen örnekler arasında Malezya'nın siyasal İslam
liderlerinden "Biz AKP'yi örnek alıyoruz" sözleri var.
Bu sözlerin önemini ve içeriğini anlamak için, Hürriyet'te 26 Eylül 2007'de
yayınlanan Ezgi Başaran'ın yaptığı konuşmada söylediklerinin tümüne bakmak
gerekli:
Malezya'nın dini lideri Nik Abdülaziz, uyguladığı politikalarda
Türkiye'deki AKP iktidarını örnek aldığını belirtmiş.
Dinci PAS'ın yönettiği Kelantan Eyaleti'nin Başbakanı ve Malezya'nın dini
lideri Nik Abdülaziz'le yapılan konuşmanın tümü şöyle:
"Ilımlılık Olmaz: Malaylar, laiklik taraftarı değildir. 'Ilımlı İslam' kavramını
Malezya'da iktidar partisi UMNO çıkardı. Bu İslam'ın özünden kaçmaktır. Ama biz
Kelantan Eyaleti'nde İslam'ın bir devlet ideolojisi olabileceğini kanıtladık.
Ilımlı olmasına gerek yok.
Kelantan'da yıllardır uyguladığımız İslami program, insanların kendine güvenini
ve refah seviyesini artırdı. İslam bankaları açtık ve Kelantan'daki bütün
Müslümanların paralarını buraya yatırmasını zorunlu kıldık. Bu bankada faiz
uygulanmaz çünkü faiz haramdır.
Yeni bir konut sistemi getirdik. Buna göre mimarlar her eve en az 3 oda yapmak
zorunda. Biri ebeveyn için, biri erkek, biri kız çocuk için çünkü onların aynı
odada kalması İslam'a aykırı.
Üçüncü önemli sistemimiz rehine dükkânları. Örneğin buraya altın
bileziğinizi bırakıp karşılığında bir miktar para alıyorsunuz. Paranız olduğunda
gelip tekrar bileziğinizi alıyorsunuz.
Dördüncü hareketimiz Kelantan'daki sigara fabrikasını kapatmak oldu. Çünkü
sigara içmek İslam'a aykırıdır.
Beşinci kural da devlet dairesinde çalışan bütün kadınların türban takması
zorunlu. Vatandaşlar için bunu zorunlu kılmadık ama telkinlerde bulunuyoruz.
Şu anda direkt olarak gayrimüslim olan Çinli ve Hinduların üstünde
çalışmıyoruz. Ama ben her hafta vaaz veriyorum, gayrimüslimlerin cenazelerine
katılıyorum. Her yerde İslam'ın güzelliklerini anlatıyorum ki onlar da isteyerek
Müslüman olsunlar.
İran'daki İslam yönetimini destekliyorum fakat onlar Şii, biz Sunni'yiz.
İran gibi olamayız. Bizim finans desteğimiz kişisel bağışlar ve özel şirketlerden
gelen bağışlar...
Erbakan'ın davetlisi olarak gelip Atatürk Stadyumu'nda konferans vermiştim
yıllar önce. Siz ilk Müslüman laik devletsiniz ve bunu Mustafa Kemal Atatürk
yaptı.
Bana göre Atatürk'ün yaptığı İslam dinine aykırı. İslam devleti laik olamaz.
İslam ve politika iç içe olmalıdır. Çünkü Hz. Muhammed aynı zamanda devlet
başkanıydı.
Ben burada, AKP'nin uyguladığı birçok stratejiyi örnek alıyorum. Yavaş
ve derinden ilerliyorlar. Orduyla ve AB'yle dengeyi kuruyorlar, kimseyi fazla
sinirlendirmiyorlar. Çok iyi düşünülmüş, diplomatik bir stratejileri var.
Ben onlarınkini Hz. Muhammed'in diplomasisine benzetiyorum.
Müslümanlar ve gayrimüslimler Hudey-biye Antlaşması'nı imzalarken,
Hz. Muhammed ilk önce 'Bis-millahirrahmanirrahim' kelimesini kullanmak istemiş.
Fakat gayrimüslimler itiraz edince, antlaşma 'Tanrı'ın adıyla' diye başlamış.
İmzasını da 'Muhammed Resulallah' diye değil, 'Muhammed' olarak atmış. AKP bu
tarihi biliyor, çok iyi özümsemiş ve aynı diplomatik yöntemi izliyor. Umarım
Türkiye'de AKP sayesinde alevlenen İslam bilinci, laikliği yok eder."
* * *
Görüldüğü gibi yukardaki satırlar açıkça, Türkiye'nin demokratik ve laik hukuk devleti rejiminin değil, AKP'nin bu rejimi İslami bir düzene dönüştürme stratejisinin "model alındığını" belirtiyor.
Aklımda bu sözleri tutarak El Kib'in konuşmasına baktım...
Ve neyi model aldığının ipuçlarını bulamadım:
Acaba demokratik, laik hukuk devletini mi model alıyordu, yoksa AKP'nin bu rejimi dönüştürme çabalarını mı?
Açıkçası, "model" kavramını hiç açıklamamış, ama bol bal AKP ve Erdoğan
üzerinden övgü düzmüş olması ikinci olasılığı biraz daha öne çıkarıyor, ama ön
yargılı davranılmamalı...
Libya'daki gelişmeler ve Türkiye ile ABD'nin tutumu beklenmeli.
* * *
Şimdi mu düşüncelerle El Kib'in konuşmasına ilişkin habere bir kez daha bakalım:
"Libya Başbakanı Abdurrahim El Kib, Türkiye'ye model olarak baktıklarını
belirterek, 'Öyle bir model ki, gerçekten çok kısa bir zaman içinde büyük
başarılar sağlamış bir ülke olarak görüyoruz. Bu başarılar her alanda
gerçekleşmiştir. Biz bunu tamamıyla Türk liderliğinin pozitif vizyonuna
bağlıyoruz' dedi.
El Kib, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile baş başa görüşmesinin
ardından gerçekleştirilen heyetler arası görüşmeden sonra düzenlenen ortak basın
toplantısında, Başbakan Erdoğan'a, kendisini Türkiye'ye davet etmesi
dolayısıyla teşekkür etti.
El Kib, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'Bizler burada, örnek ülkede, kendi ailemiz ve kardeşlerimizle beraberiz.
Kendi adıma ve Libya halkı adına burada Türkiye Devleti'ne, Libya halkına
göstermiş oldukları destekten dolayı teşekkür ediyorum. Yaşanmış olan sıkıntılar
ve 17 Şubat devrimi sürecinde ve ondan sonraki süreçte gerçekten de büyük
destek verdiler. Türk liderliğinin onurlu tavrından ve devrimcilerin başarıya
ulaşması konusundaki desteklerinden dolayı özellikle teşekkür etmek istiyorum.
Libya halkı Türkiye'nin bu duruşunu asla unutmayacaktır. Bu tarihi bir duruştur.'
El Kib, iki ülke arasındaki tarihi ve sosyal bağların kökten olduğunu
ve bunların bugün de devam ettiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
'Tarih sayfasına baktığımız zaman Libya topraklarında çok şehit olmuş
Türkleri görürüz ve yine Türkiye tarihine baktığımız zaman Türk topraklarında
şehit olmuş Libyalıları görürüz. Halen ülkemizdeki birçok aile aslında
Türk asıllıdır ve yine Türkiye'de Libya asıllı birçok aile olduğunu görmekteyiz.
Asil ve asaletli Türk halkına büyük bir saygıyla ifade etmek istiyorum ki, bizler
Türkiye'ye model olarak bakıyoruz.'
Türkiye-Libya ilişkilerinin bugüne kadar ticaret ve inşaat sektöründe
özellik gösterdiğini dile getiren El Kib, 'Bizler Libyalılar olarak,
sadece bu alanlarda değil, ciddi olarak araştırarak ilişkilerimizi bütün alanlara
yaymayı arzulamaktayız. Böylece gerçek bir stratejik ortaklığı her alanda
gerçekleştirelim' diye konuştu.
El Kib, Libya'da faaliyet gösteren Türk şirketlerinin tekrar ülkelerine
gelmesini arzuladıklarını belirterek, bunun için ortak bir komite kurulup konunun
incelenmesinin ardından büyük geri dönüşlerin gerçekleşebileceğini vurguladı.
İki ülkenin de sorunu olan çifte vergilendirme ve diğer meselelerin ortadan
kaldırılması konusunda hemfikir olduklarını anlatan El Kib, Başbakan
Erdoğan ile diğer farklı işbirliği alanlarını görüştüklerini, bunlar
arasında güvenliğe değindiklerini kaydetti.
Konuk Başbakan El Kib, Türkiye halkına, kendilerine gösterdikleri
kardeşçe tavır ve yakınlıktan dolayı teşekkür ederek, 'Özellikle de
yaralılarımızın yaralarının sarılması konusunda gösterilmiş olan yakın ilgiden
dolayı tekrar teşekkür ediyorum. Değerli kardeşim Erdoğan'a, bize sunulan
mali yükümlülükler konusunda tekrar beraberce çalışma talebimi burada yinelemek
isterim. Yaralılar konusunun biz tekrar ele alınmasını ve mümkünse buradaki
askeri hastanelerde bu yaralılarımızın tedavi görmesini ve özel durumlara sahip
hastaların özel ilgiyle bu hastanelere alınmasını, alınan bazı özel vergiler
konusunu ve diğer meseleleri ben burada gündeme getirdim. Kendilerinden birtakım
taleplerde bulundum' şeklinde konuştu.
Libyalı başarılı öğrencilerin Türkiye'deki bilinen ve uluslararası alanda
saygı görmüş üniversitelerde okuduktan sonra ülkelerine döndüklerinde yeni
Libya'nın kurulmasında aktif olacaklarını ifade eden El Kib, bu nedenle
eğitime büyük önem verdiklerini söyledi.
El Kib, sağlık alanında hastanelerin iyileştirilmesi talebinde bulunduğunu
anlatarak, hastane ekipmanları ve bütün personelin eğitimi konusunda Türkiye ile
yapılabilecek işbirliği konularını görüştüklerini kaydetti.
El Kib, diğer önemli bir meselenin petrol ve doğalgaz olduğunu ifade
ederek, bu alanda işbirliğinin önünün açık olduğunu söyledi.
El Kib, Libya'nın turizm alanında sahip olduğu olanakların şimdiye
kadar kullanılmadığını dile getirerek, 'Türk halkı ve liderleri bizim bu
bağlamdaki yardım taleplerimize cevap verdi ve Türkiye uzman ekibiyle Libya'nın
turizm haritasını çıkartacak. Bu bağlamda Libya'nın genelinde turizm olanaklarını
ele alacak ve ben bu işbirliğinin de her iki ülkenin yararına olmasını temenni
ediyorum' diye konuştu.
Konuk Başbakan El Kib, yenilenebilir enerji konusunda da Türkiye'nin deneyimlerinden faydalanabileceklerini anlattı.
El Kib, 'Bu toplantıda değerli kardeşim ve meslektaşımla bir araya
geldiğimde sanki herhangi bir politik görüşme yapmıyorum da sanki yıllardan beri
tanıdığım, bana yakın ve benim halkıma yakın birisiyle sohbet ediyorum. Bu bizim
hiç yadsıyamayacağımız bir durum. Gerçekten iki ülkenin ortak kültürü ve ortak
medeniyeti var. Olması gereken de bu diye düşünüyorum' şeklinde konuştu.
* * *
Görüldüğü gibi El Kib, model olarak Türkiye'yi "çok kısa bir zaman
içinde büyük başarılar sağlamış bir ülke olarak" gördüğünü ve "Bunu
tamamıyla Türk liderliğinin pozitif vizyonuna bağladığını" belirtiyor.
Bu sözlerin ise hangi Türkiye'yi işaret ettiğini, ya da Türkiye'nin bugünkü
rejimini mi, yoksa AKP'nin bu rejimi dönüştüren çabalarını mı model aldığını
açıklamıyor!
* * *
Biliyorum, yazı, alıntılardan dolayı biraz uzun oldu.
Ama, gerçeği bütün çıplaklığıyla ve her olasılığı dikkate alan bir çözümleme
ile okurlarıma aktarmak isteğim için konuşmaları olabildiğince bütünlük içinde ve
ayrıntılı olarak aktardım.
Böylece değerli okurlarım, benim yorumlarına gereksinme duymadan, doğrudan
doğruya kendi sonuçlarına da ulaşabilir.
|