Kitaplar
Kitapların
ListesiSürekli Yazılar
Kitap Söyleşileri
25 Haziran 2012
Türkiye'yi Savaşa Sokan İktidarı Tarih Affetmez!
Türkiye otuz yılı aşkın bir süredir, komşularından da beslenen bir terör
belasıyla uğraşıyor.
Sıcak takip ile sınırlarını aştığında bile savaşla burun buruna gelmemişti.
Şimdi Suriye'de, komşusundaki isyanın ve askeri harekâtın destekçisi durumunda.
Batı'nın ve özelikle Amerika'nın bölgedeki vurucu gücü olmaya soyunmuş görünüyor.
Suriye'deki rejim çöktüğünde bölgeye istikrarın geleceğini öne sürmek zor...
Belki tam tersi daha muhtemel:
Bölgedeki istikrar bütünüyle bozulacak, mezhep savaşları ve sınır
değişiklikleri gündeme gelecek...
İşin içine İran, Rusya ve Çin'in de karışacağı kaygısıyla Üçüncü Dünya
Savaşının değişik bir biçimde başlayacağını bile öne sürenler var.
Savaşa girmiş askerler ve komutanlar, kazanmış olsalar bile savaşı sevmez:
Çünkü ne gibi yıkımlar yaratacağını, insanlığa ne gibi maliyetler getireceğini, ölenleri, yaralananları, sönen ocakları, bizzat içinde yaşayarak gözlemlemişlerdir.
Türkiye Cumhuriyeti bir savaşla kurulmuştur:
Birinci Dünya Savaşı'nın galip devletlerine karşı, bunlara katılan Yunanistan'ın ve Ermenistan'ın taze kuvvetlerine karşı, Halife yanlısı isyancılara karşı yapılan ve kazanılan efsanevi bir savaşla!
Ama bu savaşların muzaffer komutanı Mustafa Kemal Atatürk savaştan sonra çıkardığı üniformasını bir daha giymemiş, "Yurtta sulh cihanda sulh" sloganını üretmiş...
Onun silah arkadaşı İsmet İnönü, Türkiye'yi bütün baskılara ve oyunlara karşın İkinci Dünya Savaşı'nın dışında tutmayı başarmıştır.
Şimdi Türkiye Ortadoğu üzerindeki emperyalizmin oyunlarına alet edilerek bir savaşa sürüklenmek isteniyor...
Bunun vebalini hiçbir politikacı, hiçbir iktidar yüklenemez!
Türkiye'nin bir an önce, bölgede savaşın değil, barışın, istikrarsızlığın değil, istikrarın liderliğine soyunması gerekir!
"Büyük devlet", "Bölgesel güç", askeri serüvenlerle değil, ekonomik güçle ve akılcı dış politika ile olunur...
Yoksa başkalarının piyonu olarak savaşa sürülmekle değil!
