Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

24 Aralık 2012

Başbakanın Başbakanlık Anlayışı ve Medya Hakkında Yeni bir Gündem Maddesi

21 Aralık'ta televizyonlardaki soru yanıt programında Başbakan Erdoğan'a "Gündeme öyle bir şey getiriyorsunuz ki günlerce tartışılıyor. Gündemi değiştirmek için mi yapıyorsunuz" diye soruldu.

"Gündem yaratmam lazım. Tartışmalar olmasa başbakan olamam." diye yanıt verdi.

Ne demek istediğini çok iyi anlayamadım, acaba aşağıdaki seçeneklerden hangisi, hangileri doğru, yoksa hiç biri doğru değil mi?

  1. Beğenmediğim gündemi değiştirmek benim işim...
     
  2. Gündeme her zaman ben hakim olmalıyım, her ne olursa olsun, gündemi ben belirlemeliyim, ancak benim istediğim konular tartışılmalı...
     
  3. Ben tartışmalardan kamuoyunun tepkilerini öğreniyorum, sonradan onlara göre tavır belirliyorum...
     
  4. Ben tartışma adamıyım, tartışma yaratırsam öfkemi ve tepkilerimi daha iyi ifade ediyorum, kamuoyundan daha çok destek alıyorum, partimi ve iktidarımı daha iyi yönetiyorum...
     
  5. Başbakanların görevi uzlaşma değil, tartışma yaratmaktır...

* * *

Tam bu günlerde Zaman'da ve Gülen Cemaati'ne yakın öteki gazetelerin bazılarında bir kampanya başlatıldı.

Önemi önce gözümden kaçan bu olayın vahametini Mehmet Y. Yılmaz'ın, 19 Aralık 2012'de Hürriyet'te verdiği yanıttan anladım.

Yazısını aynen aşağıya aktarıyorum.

* * *
Mehmet Y. Yılmaz

"Zaman gazetesindeki yalan habere yanıtımdır

FETHULLAH Gülencilerin resmi yayın organı sayılabilecek Zaman gazetesinde dün içinde benim ismim de geçen bir haber yayımlandı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ve Ergenekon davası ile birleştirilen internet andıcı davası nedeniyle mahkeme, Genelkurmay'dan hard diskleri istemiş.

Hard diskleri inceleyen naip hâkim Hüsnü Çalmuk, sonucu bir raporla mahkemeye bildirmiş.

Haber bu raporla ilgili ve şöyle bir bölümü var:

'Alınan bilgilere göre hazırlanan raporda, öncelikli olarak bazı üst düzey gazeteciler ile askerler arasında sıkı bir ilişkinin olduğu belirtiliyor. Genelkurmay Bilgi Destek Dairesi tarafından hazırlanan makalelerin de bu isimler üzerinden kamuoyuna ulaştırıldığının altı çiziliyor. TSK tarafından gönderilen metinlerin, bazı köşe yazılarından birebir çıktığı savunuluyor.'

Haber şöyle devam ediyor: 'Raporda, bilgi gönderilen diğer gazeteciler arasında Hürriyet'ten Ertuğrul Özkök, Milliyet'ten Mehmet Y. Yılmaz ve Fikret Bila, Cumhuriyet'ten İlhan Selçuk, Radikal'den İsmet Berkan, Akşam'dan Serdar Turgut, Posta'dan Rifat Ababay, Vatan'dan Tayfun Devecioğlu ile Yeniçağ'dan Hayri Köklü ve Arslan Bulut'un yer aldığı ifade ediliyor.'

'Vay anasına sayın seyirciler' haberi yani.

Genelkurmay bizi doldurmuş, hatta bazı makaleler hazırlamış, ben de bunları kendi köşeme kendim yazmış gibi koymuşum!

Şunu söyleyeyim önce: Zaman gazetesi bu konuda yalan yazıyor.

Hem inanmış Müslüman numarası yapıyorlar, hem de uydurdukları yalanlarla insanları karalamaya, andıçlamaya çalışıyorlar,

İnternet andıcı davasını fırsat bilip andıçlamaya soyunuyorlar, ama ellerindeki raporu tahrif ediyorlar, çarpıtıyorlar.

Naip hâkim Hüsnü Çalmuk'un raporunun tümünü burada yayımlama olanağım yok. Ama bu raporun tam metnini www.hurriyet.com.tr adresinde, bu köşe yazısının hemen altındaki linkten okuyabilirsiniz.Olay şöyle cereyan ediyor:

AKP hükümetine yönelik psikolojik savaş yürüten internet sitelerinin çok okunmadığı ve haberlerin dikkat çekmediği anlaşılınca Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı'ndan, Harekât Başkanlığı'na bir bilgi notu gönderiliyor.

Bu bilgi notu şöyle: 'Yukarıda bahsedilen sakıncanın giderilmesi amacıyla, haber niteliği bulunan konular genel ağ sitelerinde yayımlandığında, belli başlı gazete ve köşe yazarlarına haberin yer aldığı site adına elmek (e-posta demek istiyor) gönderilmesi haberin daha geniş bir çevreye yayılmasına olanak sağlayabilecektir.'

Okuyucularım bu bilgi notunun tam metnini sözünü ettiğim linkte yer alan 17 numaralı ekte yer alan belgede bulabilirler. (Raporun tümü gözünüzü korkutmasın, benimle ilgili bölümü 8, 9, 10. sayfalarda. Benim e-posta adresimin [email protected] olarak belirtildiği ek belgenin numarası 20.)

Peki, naip hâkimin raporunda bir kişi hariç, kendisine gönderilen bu e-postaları kullanan, aynen ya da kısmen tekrarlayan herhangi bir köşe yazarından söz ediliyor mu?

Hayır.

Genelkurmay kayıtlarında bana gönderilmiş herhangi bir e-postanın, aynen, kısmen ya da mealen benim köşemde, kendim yazmışım gibi yayımlandığına ilişkin bir bilgi var mı?

Hayır.

Naip hâkim raporunda, Zaman gazetesinde ifade edildiği gibi, benim 'askerlerle aramda sıkı bir ilişki bulunduğu' belirtiliyor mu?

Hayır.

Naip hâkimin raporunda, Zaman gazetesinde ifade edildiği gibi, 'Genelkurmay Bilgi Destek Dairesi tarafından hazırlanan makaleleri benim üzerimden kamuoyuyla paylaştığına' ilişkin bir bilgi var mı?

Hayır.

Naip hâkimin raporunda, 'TSK tarafından gönderilen metinlerin bazı köşe yazılarımda birebir çıktığı savunuluyor' mu?

Hayır.

Ama Zaman bunları yazıyor işte. Başlığını da şöyle atmayı ihmal etmeden: 'Gazetecilerin köşe yazısı Genelkurmay'dan.'

Allah çarpar diyeceğim ama belli ki Allah'tan da korkmuyorlar, gözlerini hırs bürümüş, ellerindeki pisliği olabildiği kadar çok insana sürebilmek için debelenip duruyorlar.

Ve bir 'tarihsel gerçeklik' notu:

Naip hâkimin raporundan anlaşıldığına göre Genelkurmay Bilgi Destek Dairesi bu faaliyetlerini 2007-2008 yıllarında yapmış görünüyor. Benim adımın da geçtiği belgenin üzerinde bir tarih yok ama bu faaliyetin önerildiği belgenin üzerindeki tarih 2007.

Milliyet'teki son yazım 4 Ağustos 2005 tarihinde yayımlandı. Milliyet'te çalıştığım sürece e-posta adresim [email protected] şeklindeydi, Genelkurmay'ın [email protected] şeklindeki kaydı yanlış, dolayısıyla bana bir e-posta göndermiş olmaları da mümkün değil. Zaten o tarihte de Milliyet'te değil, Hürriyet'teydim. Hürriyet'teki ilk yazım 29 Eylül 2005'te yayımlandı. O günden beri de e-posta adresim hurriyet.com.tr uzantılı.

Ve son bir not daha:

Naip hâkimin raporunda 20 gazetecinin e-posta adresinin Genelkurmay bilgisayarında bulunduğu belirtiliyor. Zaman gazetesi ise haberinde 12 gazetecinin ismini vermiş. Geri kalan sekiz isim karartılmış!

O liste gerçekten gazetecilerle askerler arasındaki bir işbirliğinin kanıtıysa, Zaman o sekiz ismi yayımlama gereğini neden duymadı? O isimlerin bazılarının bugün yandaş medyada çalışıyor olmaları mı karartılmaları için yeterli oldu?

Zaman'ın Genel Yayın Müdürü herkese gazetecilik dersi vermeye pek meraklı ama önce biraz basın ahlakı dersi alsa kendisi için çok daha yararlı olacaktır."

* * *

Aynı konuda İsmet Berkan da 21 Aralık 2012 tarihinde Hürriyet'te bir yazı yazdı.

* * *
İsmet Berkan

"Esas haberi görmeyip yalan haberi yazan gazetecilik

İstanbul'da Ergenekon davasına bakan Ağır Ceza Mahkemesi'ne hafta başında bir rapor geldi.

Rapor, 'İnternet andıcı davası' diye bilinen ama sonradan Ergenekon'la birleştirilen davayla ilgili Genelkurmay Başkanlığı'ndan alınan iki bilgisayar hard diskinin incelemesiyle ilgiliydi.

Bir naip hakim tarafından yapılan inceleme, bir yanıyla 'internet andıcı' davasını kuvvetlendirirken bir yanıyla da çok ilginç bilgiler içeriyordu.

Çok kabaca özetlemem gerekirse, rapor özetle şunu anlatıyor:

Genelkurmay Başkanlığı adına davaya konu internet sitelerini işletmekte olan 'Bilgi Destek Şubesi' bu sitelerin yeterince okunmadığı/izlenmediğinden şikayetçi. Bu durumu düzeltmek için de bir dizi 'halkla ilişkiler' faaliyeti yapılıyor. Bu faaliyetlerden biri de, sitelerde yer alan haber ve yazıların, Genelkurmay'dan gönderildiği anlaşılmayacak biçimde elektronik posta ile (askerler ingilizcesi e-mail olan bu postaya 'elmek' adını vermiş) gazete yöneticilerine, köşe yazarlarına vs gönderilmesi. Bunun için elbette bir 'adres listesi' yapmak gerekiyor. İşte o listede aralarında benim de bulunduğum çok sayıda gazetecinin adı var.

Bana veya meslektaşlarıma yönelik bir suç iddiası da yok, Hürriyet yazarı Yalçın Bayer dışında kendisine gönderilen mektubu köşesine taşıdığı saptanan da yok.

(Bilen biliyor, Yalçın Bayer'in köşesi zaten okuyucu mektupları yayınlayan bir köşe, Genelkurmay da maillerini sanki sade vatandaştan gönderilmiş gibi gönderiyor, dolayısıyla Bayer'in bunu köşesine koymasında da yadırganacak fazla bir şey yok.)

Gelin görün ki salı günkü Zaman gazetesinde bu mail listesinde adı geçen gazetecilerin nedense bir bölümü açık açık ismi yazılarak, Habertürk'ün web sitesinde ise sadece baş harfler verilerek bu 'haber' yayınlandı. Zaman'ın başlığı yalanı katmerliyordu: 'Köşe yazıları Genelkurmay'dan.'

Naip hakimin raporundan bula bula bu 'yalan'ı bulup üstüne atlayanları günlerdir dikkatle izliyorum, aynı rapor içinde sahiden ilgi çekici bir haber de var, acaba o gerçek 'haber'i görebilecekler mi diye.

İki gündür gören olmadı, bari ben yazayım, belki sizin de ilginizi çeker.

2008'de Ergenekon operasyonları başlayıp dalga dalga ilk gözaltılar ve tutuklamalar yapılınca başlangıçta ciddi bir şaşkınlık oluştu. Sonra gazeteler (ki bunların arasında benim yönettiğim Radikal de var) soruşturmadan sızan bilgi ve belgeleri yayınlamaya başladı.

İşte o dönemde aslında herkes Genelkurmay'ın, yani Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Ergenekon'u nasıl gördüğünü ve yorumladığını merak ediyordu. Naip hakimin raporunda bu merakı giderecek üç tane belge var.

Bu belgeler, eskiden adı Psikolojik Harekat Dairesi olan ama sonradan 'Bilgi Destek Şubesi'ne dönüşen şubenin 'uzman' personeli tarafından yazılmış, üst makamlara sunulup sunulmadığı net olmayan raporlar. Raporlarda, Ergenekon soruşturması bir adli soruşturma olarak değil, Fethullah Gülen grubu tarafından yürütülmekte olan ve hedefi TSK'yı yıpratmak olan bir psikolojik operasyon olarak görülüyor.

Bazı çok ağır ifadelerin bulunduğu, son derece ayrıntılı bu raporların tamamından söz etmeye benim köşemin genişliği elvermiyor ama merak edenler, hem naip hakimin raporunun tam metnini hem de bu metnin sonundaki eklerde yer alan Genelkurmay'ın Ergenekon'la ilgili değerlendirmelerini Hürriyet gazetesinin web sitesinden (http://dosyalar.hurriyet.com.tr/davadosyamy.pdf) okuyabilirler.

Genelkurmay'ın bundan 4 yıl önceye ait değerlendirmelerine bakacak olursanız, 'Ergenekon acemice bir psikolojik operasyon.'

Bana soracak olursanız, elindeki yegane aleti çekiç olanın bütün sorunları çivi olarak görmesinin tipik bir örneği bu. Ergenekon'a 'Gerçeği arayan, bu arada darbe tertiplerini ortaya çıkarmaya çalışan ve devlet organlarının yardımcı olması gereken bir adli soruşturma' olarak görmek yerine, 'Bu iş bana karşı bir operasyon' diye görürseniz varacağınız fazla bir yer de olamaz zaten.

Genelkurmay o dönem iddia ettiği gibi 'hukuk içinde' duruyor olsaydı, her tarafından ülkenin yasal hükümetine karşı nefret ve öfke taşan bir dizi rapor hazırlamak yerine, TSK'ya kayıtlı bilgisayarlarda hazırlanan darbe planlarına elini süren herkesi savcılığa kendisi teslim ederdi."

* * *

Bu konuda adı geçen iki gazetecinin yazılarından sonra, şimdi bir de haberin farklı bir biçimde ele alınışını görmek için Sözcü gazetesinin 23 aralık tarihli haberine bakalım:

"Sansasyonel suikastların ucu cemaate uzanıyor!..

Genelkurmay'ın Ergenekon mahkemesine sunduğu raporda, Hrant Dink, Rahip Santoro gibi cinayetlerin cemaatle ilgili olduğu vurgulandı

ARALARINDA Genelkurmay eski başkanının yargılandığı Ergenekon Davası'na bakan mahkemeye geçtiğimiz günlerde 'İnternet Andıcı' başlıklı rapor sunulmuştu. Bazı gazeteler bu rapordan bölümler yayımladı ve Genelkurmay'ın 'kullandığı' gazetecilerin isimlerini 'ifşa' etti. Raporda harddisklerden 600 bini şifreli, 3 milyon belge çıktığı belirtildi. Özellikle raporu haberleştiren Zaman, Habertürk, Star ve bazı internet siteleri, Genelkurmay belgeleri arasında Ergenekon operasyonunun hedefinin anlatıldığı bölümleri görmezden geldi.

Açık acık anlatmışlar

Yurt gazetesinin iddiasına göre, Genelkurmay tarafından hazırlanan raporlarda, Ergenekon'da Fethullah Gülen cemaatinin rolü açık açık anlatılmıştı. Genelkurmay'ın hazırladığı 'Bilgi Notları'nda Danıştay, Hrant Dink ve Rahip Santoro suikastlarının da Fethullah Gülen grubuyla bağlantılı olduğu iddia ediliyor. Bu suikastlar raporda şöyle dile getirilmiş:

'Medya görmezden geldi'

'Hrant Dink cinayetinde Fethullahçı bağlantıların ortaya çıkması üzerine bu bağlantının kamuoyunda yer almamasını sağlamak için Ergenekon çetesinin apar topar ortaya atıldığı... 2006 yılındaki Danıştay saldırısını Ergenekon çetesinin yaptırdığı yaklaşımıyla olayın milliyetçi/ulusalcıların üzerine yıkılmaya çalışıldığı, bu dönemde de kampanyayı Fethullahçıların yürüttüğü... Resmi açıklamalarda çetenin hangi eylemlilik halinde yakalandığı, hangi eylemi gerçekleştirdikleri hususlarının bulunmadığı... Danıştay, Dink ve Santoro cinayetlerini işleyenlerin Fethullahçılarla olan bağlantılarının medya tarafından görmezden gelindiği...'

'Emniyet talimatla sızdırdı'

Raporda ayrıca haberlerin medyaya AKP yandaşı Fethullahçı emniyetçiler tarafından talimatla sızdırıldığı, Emniyette 4 Daire Başkanı, 11 Başkan Yardımcısı, 32 Şube Müdürü, 3 Baş Komiser ve 3 Öğretim Üyesi'nin Fethullahçı olduğu, İstihbarat Dairesi'nin yüzde 90'ının Fethullahçıların kontrolünde olduğu, yapılan operasyonlarda Türk milliyetçiliğinin hedefe oturtulduğu, ve Fehmi Koru'nun (Star yazarı) 2001 yılında Yeni Şafak'ta yayınlanan Ergenekon Raporu ile halen medyaya servis edilen Ergenekon raporunun bire bir örtüştüğüne de yer verildi."

* * *

Sevgili okurlarım, yukardaki birbirine bütünüyle zıt haber ve yorumlardan öyle anlaşılıyor ki Türkiye, Ortadoğu'da ve ülkemizde tezgahlanan büyük bir hesaplaşmanın sahnesi halinde...

Yargılayan, yargılanan, suçlayan, suçlayan, bu hesaplaşmanın tarafları durumunda...

Gerçekler nerede?


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 25 Mart 2024

Valid HTML 4.01 Transitional