Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
14 Mayıs 2012
Fenerbahçe-Galatasaray Derbisinin Ertesinde, Anneler Gününde Bir İmza Günü ve
Yorum Farkı ile Silivri Davaları.
Dün İçerenköy Carrefour'da 14-16 arası, Suadiye'de 17-19 arası, Remzi
Kitabevlerinde kitaplarımı imzaladım.
Okurlarla yüz yüze temas bir yazar için gerçekten baha biçilmeyecek bir
değer taşıyor.
Şu satırları yazdığım akşam saatlerinde yorgun ama çok mutluyum.
Bu imza gününü Cumhuriyet'teki sütunumda da duyurmuştum.
İyi ki de duyurmuşum, çünkü gelenlerin önemli bir bölümü Cumhuriyet
okurlarıydı ve imza gününü benim yazılarımdan öğrenmişlerdi.
En çok imzaladığım kitap son çıkan "ABD'nin Siyasal İslam'la Dansı"
oldu elbette.
Evlerindeki okunmuş eski kitapları getirip imzalatanlar da vardı.
Eskiden arada bir korsan kitap getirenler de olurdu.
Son zamanlarda artık bunlara pek rastlamıyorum.
Sevdikleri, güvendikleri bir yazarı karşılarında gören okurlar genellikle kafalarındaki soru ve sorunları onunla paylaşmak, özellikle de kendi görüşlerini aktarmak istiyor. Benim düşüncelerimi zaten televizyondan ve yazılarımdan bildikleri için, onları çok fazla sormuyorlar. Tabii ülke sorunları üzerinde ne düşündüğümü, geleceği, umudu sorgulayanlar da var. Gelen okurların bir gün önce yapılan Galatasaray-Fenerbahçe maçının hâlâ etkisinde olduklarını gözlemledim. GS ve FB forması ile gelen çocuklar ve yetişkinler bile vardı. Bir bölümü ilginç bir biçimde benim çok ılımlı bir Galatasaray taraftarı olduğumu biliyordu. Muhtemelen televizyondaki programdan öğrenmişlerdi. Genellikle tebrik ve övünme üzerinde gelişti onlarla muhabbet. Ama Fenerbahçe taraftarları da bana sanki kendi takımlarını tutuyormuşum gibi davrandılar... Ve özellikle Silivri'deki şike davasına atıf yaptılar. Onlarla da muhabbet Fenere bu yıl yapılan haksızlıklar üzerinde odaklaştı. Doğal olarak bu tür muhabbetlerde konu ne olursa olsun ben kendi fikirlerimi söylemekten çok, okurları dinlemeyi ve onlara anlamayı tercih ediyorum... Böylece hem onlardan bir çok şey öğreniyor, hem de sevdikleri bir yazara içlerini dökme isteklerini karşılamış oluyorum. Galiba futbol ve siyaset hiçbir dönemde bu kadar iç içe geçmemişti. Belki de imzaya gelen okurların özel niteliklerinden dolayı Fenerbahçe taraftarlarında yüksek bir siyasal bilinç ve AKP karşıtlığı gözlemledim. Ama bu gözlemim sizi yanıltmasın, unutmayın ki konuşanlar bir muhalif yazara kitap imzalatmaya gelenlerdi. Bakalım bu şike olayının Silivri ve Fenerbahçe ayağı gelecek seçimlere nasıl yansıyacak... Doğrusu merak ediyorum. Dün en çok sorulan sorulardan biri de NTV'de Mehmet Barlas'la birlikte yaptığımız Yorum Farkı programının niçin kaldırıldığı ve benim ekranlarda neden gözükmediğimdi. Öyle anlaşılıyor ki, altı yıl süren program izleyicilerin gönüllerinde ve zihinlerinde unutulmaz bir yer edinmiş. Bu soruyu soranların önemli bir bölümü aslında yanıtını da biliyordu... Mehmet Barlas'ın NTV'de iki ayrı programla ekrana devam ettiğine işaret edenler çoktu. Ben onlara NTV'nin "Format değiştirdiğini, bu çerçevede bütün tartışma programlarını kaldırdığını, bu arada Yorum Farkı'na da son verdiğini" söyledim. Bir bölümü bu yanıtımı nezaketle kabul etti ve başka bir yorum yapmadı. Bir bölümü ise NTV hakkındaki kendi düşüncelerini aktarmayı sürdürdü. Ekranlarda niçin görünmediğim sorusuna da bunun benim elimde olmadığını söyleyerek yanıt verdim. Bunu da sessizce kabul edenler olduğu gibi, iktidar-medya ilişkileri hakkındaki yorumlarını sürdürenler oldu. Ben bütün bu yorumları sessizce dinledim... İlave bir yorumda bulunmadım. Zaten konuşanlar da benden ilave bir yorum almaktan ziyade kendi gözlemlerini paylaşmak isteyenlerdi. Kitap imzalatan okurların bir bölümü "Anneler günü" dolayısıyla annesine kitap imzalattı. Türkiye'de, en azından benim okurlarım açısından, kitabı armağan olarak kullanma bilincinin de geliştiğini gösteriyordu bu okurlar. Aslında okurlarla sohbet son derce ilginç profiller de ortaya koydu: Beni anne-babaları aracılığıyla tanıdıklarını söyleyen genç okurlar, muntazam Cumhuriyet okuru olmakla övünenler en çok karşılaştığım kişilerdi. Son derce ilginç bir biçimde, benim yaşlarımda bir bey, beni kendisine üniversite öğrencisi olan oğlunun tanıttığını, o zamandan beri bütün yazılarımı ve kitaplarımı izlediğini belirtti, çok ama çok sevindim: Bilgi ve kültür birikimi, Türkiye'nin hızlı değişimine koşut olarak, sadece yaşlı kuşaklardan gençlere değil, genç kuşaklardan yaşlılara da aktırılmaya başlamıştı demek. Çocuk arabalarında bebekleri ile birlikte gelenler, çocuklarına ve bebeklerine kitap imzalatanlar, ailece gelen emekliler ve özellikle de öğretmenler dikkati çeken gruplar arasındaydı. Mobilya ihracatçılarından bilgisayarcılara, muhasebeci ve finansçılardan, bankacılara kadar gelen okurlar arasında "ev kadınları" da önemli bir yer tutuyordu. Çalışan kadınlarla birlikte çok sayıda ev kadını da geldi. Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye'de okur profili içinde artık yeri genişleyen kadınlar arasında ev kadınları da gittikçe yükselen bir sayıya ulaşıyor. Türkiye'nin gelişmesini simgeleyen okurlar da vardı... Bir uzak yol kaptanı, dükkanlardan birinde tüm imza süresince bana eşlik etti. Özellikle bir okurum dikkatimi çekti: Kendi ihracat şirketi ile Arap ülkeleri üzerinde aldığı otomobilleri Balkan ve Doğu Avrupa ülkelerine sattığını söyledi. Bir başkası toptan ıtriyat şişelemesi yapıyordu. Bir başka deyişle, okur profili eski klasik, üniversite öğrencileri, öğretmenler parantezini çok ama çok aşmıştı. Yine de öğrenciler ve öğretmenler hakim grup gibi göründüler dün her iki yerdeki imzada da. Evli genç ve yaşlı çiftler kadar, sevgililer, nişanlılar, arkadaş grupları da çifter çifter kitap imzalattılar... Bunlar çevreleri ile birlikte "ortak bir kültür" içinde yaşayan insanlardı. Biz yazarlar ancak okurlar ile var oluruz. Bütün gelenler sağ olsun var olsun... Kendilerine minnet ve şükran borçluyum. |
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 2 Aralık 2024