Hiç utanmıyor musunuz, ne yazık!
Evet, hiç utanmıyorlar. Hoşlanmadıkları fikirleri bastırmak için,
düşüncelerini beğenmedikleri kişileri itibarsızlaştırmak için her yolu
mübah görüyorlar. Hedef gösteriyorlar. Kara çalıyorlar. Linç kampanyaları
açıyorlar. Yetmedi, ucu siyasal cinayetlere kadar varan 'operasyon'lar
düzenledikleri de oluyor.
Eski zamanlarda adımız 'komünist'e çıkmıştı. Bağırırlardı:
"Moskova'ya, Moskova'ya!"
Gün geldi, KGB ajanı ilan edildiğimiz dönemleri yaşadık.
Berlin Duvarı yıkıldı, Soğuk Savaş bitti, işler değişti. Bu sefer
Moskovacılık noktalandı, Amerikancılık devreye sokuldu.
Kimliklerin, dillerin, kültürlerin ya da kısaca farklılıkların
inkarına karşı koymaya, tarihle yüzleşmekten söz etmeye başlayınca,
bu defa 'CIA ajanlığı'yla, 'AB muhipliği'yle damgalamaya başladılar.
'Kürt sorunu'nun gitgide derinleşmesi ve PKK'nın sahneye çıkmasıyla,
adımız bu kez 'bölücü'ye çıktı.
Türklerle Kürtlerin 'eşitliği'nden söz ettikçe, birinci sınıf
demokrasi ve hukuk devleti diye inat ettikçe vatan haini diye kara
çalmaya başladılar.
Hiç değişmediler.
Susturmak için, korkutmak için, caydırmak için her yolu denediler.
1990'larla 2010'ların 'andıç'larını da böyle yaşattılar.
Hiç utanmadılar.
Kimdi onlar?
İktidar odakları...
Güç odakları...
Derin devlet...
Devletin, siyasal iktidarın içinde şöyle ya da böyle mevzilenmiş,
demokrasiydi, hukuktu, insan haklarıydı hiç takmadan, hiç umursamadan
'devletin ali menfaatleri'ni savunmayı meslek edinmiş, "Mevzu bahis olan
vatansa, gerisi teferruattır!" zihniyetini şiar edinmiş odaklar...
Evet, hiç utanmıyorlar.
Hoşlanmadıkları görüşleri, fikirleri bastırmak için, beğenmedikleri
düşünce sahiplerini itibarsızlaştırmak için her yolu mübah görüyorlar.
Hedef gösteriyorlar.
Kara çalıyorlar.
Linç kampanyaları açıyorlar.
Yetmedi, ucu siyasal cinayetlere kadar varan 'operasyon'lar
düzenledikleri de oluyor.
Yetmedi, devletin elinde rehin bazı zavallıları kullanıyorlar; kendi
elleriyle ağızlarına koydukları yalanları kusmaları için...
Dün de yaşadık bunları.
Bugün de yaşıyoruz.
Ne yazık ki öyle.
Bu yazıyı yazmak içimden gelmedi.
Kaç gün kendimi tuttum.
Bir ara çok daha sert, çok daha somut bir yazı yazacaktım.
Vazgeçtim.
Yakın geçmişte yazdıklarımı tekrarlamak sıkıcı, usanç verici geldi.
Ayrıca, neyi savunacaktım ki? Yapılanlar utanç vericiydi.
O kadar.
Ali Bayramoğlu'nun dün Yeni Şafak'taki yazısında dediği gibi:
"Devletle, daha doğrusu 'derin devlet'le birçok kez karanlık ve
tehlikeli işbirliği yapmış bir suçlu, çıkıyor, ülkenin en ciddi
davalarından birisinde, dosyayla hiçbir ilgisi olmayan bir konuda
ve 'bir bilen' edasıyla ülkenin önde gelen gazetecilerini, gazetelerini,
aydınlarını suçluyor.
Bu suçlamalar ciddiye alınırcasına, haberlerde, yorumlarda kendisine
yer bulabiliyor. Toplum ahlaksız ve kirli bombardımanıyla yıkanmaya
çalışılıyor.
Güç kavgasındaki 'adamlar' bu ithamlardan besleniyor.
Bu, tam 'siyasi pornografi'dir.
Bu, düşünce insanlarının, yazarların, aydınların, daha da öte bizzat
düşüncenin 'kriminalize' edilmesi halidir.
Bu hal, demokrasi yolunda ilerlediğini iddia eden bir ülke için
utanç vericidir."
Soruyorum yine:
Hiç utanmıyor musunuz?