Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

14 Kasım 2011

Bir Konferans, Bir Panel, Bir İmza Günü.

10 Kasım günü sevgili dostum, değerli bilim insanı, araştırmacı, Siyaset Bilimi Profesörü, Rektör Şule Kut'un davetini kıramayarak Okan Üniversitesi'nde bir konferans verdim.

13 Kasım Pazar günü TÜYAP kitap fuarında imza günüm vardı.

Aynı gün Türkiye'de yine TÜYAP'ta, "Kadının İnsan Haklarında Gelişmeler" konusunda, Gülsün Bilgehan ile birlikte, Nazan Moroğlu'nun yönettiği panele katıldım.

* * *

Atatürk hakkında verdiğim konferans, Okan Üniversitesi'nin kente hayli uzak olan yerleşkesinde ve saat 9 civarında olmasına karşın, salon öğretim üyeleri, yöneticiler, öğrenciler ve çalışanlarla doluydu.

Konuşmamda, önce tarihi bir süreç içinde güçsüzleşen ve sonunda Birinci Dünya Savaşı'nda yenilerek işgale uğrayan bir imparatorluğun kalıntıları üzerinde yapılan Kurtuluş Savaşı'nın, sadece gelip devletlere karşı değil, Batı'dan Yunanistan'ın, Doğu'dan Ermenistan'ın zinde kuvvetlerine ve içerdeki isyanlara karşı da kazanıldığına, bunun savaş artığı, yenilmiş bir ordu ile yapıldığına ve bu olayın mucize benzeri bir zafer olduğuna dikkat çektim.

İkinci olarak Kurtuluş Savaşı kahraman komutanlarının Mustafa Kemal dışında (İsmet Paşa hariç) Cumhuriyetçi olmadıklarını anlattım; savaş kahramanlığı ile Cumhuriyetçiliğin birbirinden ayrılması gerektiğini vurguladım.

Daha sonra, Kurtuluş Savaşı'nın tartışılmaz lideri Mustafa Kemal'in önündeki dört rejim seçeneğinden en zorunu tercih ederek Cumhuriyeti kurduğunu anlattım:

Atatürk'ün Halife olmak, Yoldaş Kemal olmak, veya Führer Kemal olmak seçeneklerini bir yana iterek Cumhurreisi Mustafa Kemal olmayı tercih ettiğini söyledim.

Daha sonra Atatürk Devrimleri'nin, kendi iç dinamiği ile evrimleşememiş bir din-tarım toplumunu nasıl çağdaş bir demokrasiye dönüştürdüğünü açıkladım.

Soru-yanıt ve yorum bölümünde de Atatürk'ün diktatör olup olmadığı tartışmasının Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethederken bilgisayar kullanıp kullanmadığı tartışması kadar anlam taşıdığını, çünkü o dönemde toplumda demokrasinin kurum ve kurallarının, kültürel, siyasal, toplumsal ve ekonomik birikiminin olmadığını belirttim.

* * *

TÜYAP'ın tahsis ettiği salonlardan birinde Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği tarafından yapılan kadın panelinde Gülsün Bilgehan Türkiye'de kadın konusunu tarihsel bir perspektif içinde ele aldı ve Yılmaz Esmer'in 2011 Türkiye Değerler Araştırması'nda ortaya çıkan kadınının ikinci sınıf vatandaşlığının göstergelerini ve bu göstergelerin zaman içinde güçlendiği anlattı.

En önemli sözü bana göre, "Yasalarda eşitlik önlemleri çoğaldıkça, toplum içinde kadına baskı ve kadın haklarının ihlali o denli artıyor" demesiydi.

Nazan Moroğlu, "Son gelişmeler" başlığı altında kadına yönelik ayrımcılık konusunda pek çok yeni istatistik ve olgu anlattı.

Bence en çarpıcı bilgiyi, referandum öncesi Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu HSYK'da kadın üye sayısı yüzde 30 dolayındayken, 12 Eylül 2010'dan sonra yapılan düzenlemeler sonucunda bu oranın yüzde 3'e düşmüş olduğunu belirterek verdi.

Ben kadın sorunun temelinde erkek ve yaşlı egemen feodal değerlerin yattığını söyledim.

Erkek egemen bir toplumda kadının, kendine dayatılan statüyü ve giyim kuşam dahil, yaşam biçimini kabul etmek zorunda kaldığını belirttim.

Erkek egemenliğinin kimi zaman din ve mezhep görüntüsü altında, kimi zaman kapitalist değerler kılığında kadına ayrımcılık yaptığını anlattım.

Kadına karşı ayrımcılığın ancak erkek egemenliğinin kırılması ile ve kadına eğitim, istihdam ve ücret konularında pozitif ayrımcılık yapılması ile çözüleceğini vurguladım.

Toplumların çağdaşlaşmasında, erkek ve yaşlı egemenliğini kırılmasında, kadınların ve gençlerin doğal biçimde olumlu güçler olduğunu çünkü onların sürekli olarak baskı altında tutulduğuna işaret ettim...

Bu nedenle de Türkiye'nin çağdaşlaşmasında kadınlara ve gençlere güvendiğimi, bu güvenimi koruduğumu belirttim.

* * *

Kitap imzasına saat 13 dolayında başladım...

16:45 dolayında panel için ara verdim...

Panel sonrası 18:30'da, 19'a kadar devam ettim.

Evden saat 12'de çıkmıştım...

Eve döndüğümde saat 20'yi geçiyordu.

Tam bir imza ve konuşma maratonu yaşadım ve çok ama çok yoruldum.

Fakat okurla canlı temas bir yazar için çok tatmin edici.

Beni özellikle çok sevindiren manzara ise ilkokul öğrencilerinden emeklilere kadar her yaş grubunun imza için gelmiş olması ve son kitabım İçimizdeki Zalim'in yanında başka bütün kitaplarımın da imzalatılması oldu.

TÜYAP'ın son günü olan gelecek Pazar da saat 13'den itibaren imzaya devam edeceğim.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional