Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
23 Ağustos 2010
Yalçın Doğan Ne Demek İstiyor?
Sevgili okurlarım, Yalçın Doğan çok değerli bir gazetecidir.
Yıllarca Cumhuriyet'in Ankara Bürosunu yönetmiştir.
Habercilik refleksleri çok güçlüdür.
Kalemi kuvvetli, Türkçesi güzeldir; çok iyi bir köşe yazarıdır.
Bu özelliklerinden dolayı benim her yazısını dikkatle okuduğum, genellikle
de her yazısından bir şeyler öğrendiğim, çok saygı duyduğum bir arkadaşımdır.
Fakat Hürriyet'teki Cumartesi günkü yazısının sonuna geldiğimde ne dediğini,
daha doğrusu ne demek istediğini pek iyi anlayamadım.
Önce yazıyı görelim, sonra sorumu soracağım:
Aslında 21 Ağustos tarihinde Yalçın Doğan üç yazı yazmış:
"Tarih düşelim Apo ile aynı masaya oturuldu" başlığını taşıyan ilk yazı
aslında hepsinden önemli.
Bu yazının son bölümü şöyle:
Bu görüşmeler sonucunda:
1-15 Ağustos'ta ilan edileceği öne sürülen demokratik özerklik geri bırakılıyor.
2-Ateşkes kararı çıkıyor.
3-Daha da ballısı, Kürtlerin referandumda evet oyu kullanmaları netleşiyor.
AKP SIKIŞTI
Apo'nun bunun karşılığında ne istemiş olduğu kendi açıklamasında var: 'On
iki yıldır sabrettim, benim de sınırım var.'
Şimdi AKP'ye destek veriyor. Edası, konuşma tonu, 'şimdi koz bende'
havasında, Yaşadıklarımıza bakılırsa, siyasal üstünlük kazanmış havasında.
Yine konuşmasına göre, AKP'ye verdiği bu son fırsat. AKP referandum sonrasında ya
onun isteklerini, en azından bazılarını, yerine getirmek zorunda kalacak ya da terör
yeniden azacak.
AKP referandumda evet uğruna, fena sıkışmış durumda. AKP'nin reddettiği bu
pazarlığın devamı olacak. Kaçınılmaz biçimde.
28 Temmuz-11 Ağustos, Apo ile görüşmeler.
Buraya tarih düşelim. İlerde lazım olacak."
Bu cümleler çok önemli; Başbakan PKK ile görüşmeleri ne kadar inkar ederse etsin,
gerçekten ilerde tekrar geri dönülüp bu tarihler irdelenecek.
İkinci yazısı hidroelektrik santrallerle (HES'lerle) ilgili olan "HES ölüm
getiriyor" başlıklı yazı.
O da çok önemli bir yazı.
Ama benim üzerinde durmak istediğim, aklımı karıştıran yazı "Bakan Çağlayan: Bende
öyle anlayış olmaz" başlığını taşıyan üçüncü bölüm.
Bu bölümde şunları yazıyor Yalçın Doğan:
REFERANDUM sürecinde bazı bakanlar evet için değişik yöntemler uyguluyor. Dün bu
sütunda Devlet Bakanı Zafer Çağlayan'ın bir sözünü aktarıyorum:
'Referandumda hayır çıkarsa, işadamları beni aramasın.'
Bakan Çağlayan dün beni arıyor ve:
'Evet, öyle bir söz söyledim ama, önü arkası var, tek başına o cümleyi
alırsanız, anlamı, sizin yazdığınız gibi çıkıyor.'
Çağlayan gerek Ankara Sanayi Odası Başkanı, gerek Sanayi Bakanı, gerekse
şimdi Devlet Bakanı olarak işadamlarına sürekli kolaylık tanıdığını, özellikle vergi
borcundan dolayı yurt dışına çıkışları yasaklanan işadamlarının sorunlarını çözdüğünü
aktarıyor. Zaman zaman vergi borcu olmayanların, yurt dışına çıkışlarının yanlışlıkla
engellendiğini belirtiyor. Sonra sadede geliyor:
'Ben bunları anlattım, yoksa, referandum nedeniyle şöyle oy kullanın,
kullanmazsanız, böyle olur, gibi bir anlam çıkacak söz söylemedim. Ben demokrat
bir insanım, bende öyle bir anlayış olmaz.'
Aynı anlayışa keşke herkes sahip olsa."
Yalçın Doğan'ın yazısı bu kadar.
Siz ne anladınız bu yazıdan?
Bakan Çağlayan, 'Referandumda hayır çıkarsa, işadamları beni aramasın.'
demiş mi dememiş mi?
Demiş.
Peki bunu hangi bağlamda söylemiş?
İşadamları her vesileyle kendisini aradıkları, işlerini halletmesini
istedikleri ve o da hallettiği için...
Peki bu konuşma doğrudan doğruya "Referandumda evet deyin" demek değil mi!
Tabii ki böyle demek, yani üstelik somut örneklerle işlerini hallettiğini belirttiği
işadamlarına açıkça baskı anlamına geliyor.
Şimdi benim sorum şu:
Yalçın Doğan'ın Çağlayan'ı takdir eden son "Aferin!" cümlesi,
"Aynı anlayışa keşke herkes sahip olsa." ne anlama geliyor?
a) Yalçın Doğan, kendi yazısında bize aktardığı Çağlayan'ın
sözlerini anlamamış veya yanlış anlamış.
b) Yalçın Doğan, Çağlayan'ın sözlerini bize eksik veya yanlış aktarmış,
biz konuyu yanlış algılıyoruz.
c) Yalçın Doğan, Bakanı kolluyor, yaptığı hatayı görmezden geliyor.
d) Yalçın Doğan, ince ince dalgasını geçiyor ama okurlar tam ne demek
istediğini anlamıyor.
e) Ben tam bir geri zekalıyım, okuduğumu da anlamıyorum, olayı da zaten
anlamamışım; dolayısıyla bütün çözümlemelerim ve sorularım yanlış.
Evet "Çoktan seçmeli" bu yanıtların hangisi sizce doğru acaba sayın okurlarım?
Önemli Not:
Bu seçenekleri sıralarken, tabii aynı gün, yine Hürriyet'te Bakan
Zafer Çağlayan için Mehmet Y. Yılmaz'ın yazdığı şu satırlarını da
okumuştum; yukardaki (d) şıkkını onun için koydum:
DEVLET Bakanı Zafer Çağlayan, Karabük'te bir konuşma yaptı ve yeni
Anayasa'nın memurlara önemli haklar getirdiğini belirterek 'Toplu sözleşme ve
grev hakkı istiyorsan Anayasa'ya evet diyeceksin' dedi.
Acaba yanlış mı anladım diye düşünerek CNN Türk'ün internet sitesinde konuşmanın
video kaydını buldum ve yeniden dinledim.
Evet, aynen böyle söylüyor: Yeni Anayasa değişikliği memurlara grevli toplu
sözleşme hakkı veriyormuş!
Ya Zafer Çağlayan Anayasa değişikliği ile ilgili görüşmeleri iyi dinlememiş,
sonra da ortaya çıkan metni okumamış ya da insanları kandırmaya çalışıyor.
Ben gözümüzün içine bakarak yalan söyleyebileceğine inanmadığım için metni tam
olarak okumadığını varsaymak isterim.
Anayasa değişikliğinde memurlara grev hakkı ile ilgili bir hüküm yok!
Grev hakkı getirmediği gibi 'toplu sözleşmede uyuşmazlık halinde taraflar Kamu
Görevlileri Hakem Kurulu'na başvurabilirler' denilerek bu hak örtülü olarak engelleniyor.
Kurulun kararı kesin ve toplu sözleşme hükmünde olduğuna göre kamu görevlilerinin
grev hakları da ortadan kaldırılmış oluyor.
Zafer Bey, sözlerinin Anayasa değişikliklerinin hangi satırında olduğunu
söylese de gözümüzden kaçan bir şey varsa biz de öğrensek!"
|
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 2 Aralık 2024