Kitaplar Sürekli Yazılar Kitap Söyleşileri |
16 Ağustos 2010
Behzat Uygur Açıklama Yaptı.
Bu site son günlerde çok ilgi çekmeye başladı.
Belki izleyiciler benim yazdıklarımı önemsediklerinden, merak ettiklerinden...
Belki ülkeye egemen olan kamplaşma havasından...
Belki "Yorum Farkı" programı tatilde olduğundan...
Nedeni her ne olursa olsun, son günlerde gerek izleyenlerin gerekse öteki
İnternet haber sitelerinin, kongar.org sitesine ve her Pazartesi yazdığım
"Güncel" yorumuna karşı ilgilerinde bir yükseliş var.
Geçen hafta, Habertürk'ün, referandum sürecinde sanatçılara nasıl oy
kullanacaklarını sorması üzerine yaşananları yazmış ve asıl sorunun, "Hayır"
yanıtı vereceğini söyleyenleri AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Eski Milli Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik'in aramasından kaynaklandığını, demokratik ve özgür bir ülkede
böyle bir davranışın normal görülemeyeceğini belirtmiştim.
Yazımda, olayın özetini, Fatih Altaylı'nın Habertürk'te yazdığı
makaleye gönderme yaparak vermiştim.
Merak edenler bir hafta önceki "Güncel"e bakabilirler.
Bu yazı üzerine geçen Perşembe günü, adı geçenlerden Behzat Uygur aradı.
Yazımın bir biçimde kendisine de ulaştığını, bu konu üzerinde bazı şeyler söylemek
istediğini belirtti. (Yazımın kendisine nasıl ulaştığını veya kimin tarafından
ulaştırıldığını sormayı nezaketsizlik saydığım için, sormadım.)
Önce yazıda gönderme yapılan Altaylı'nın makalesinde, Uygur'la ilgili
olan iki bölümü bir anımsayalım:
Birinci bölümde Uygur'un verdiği yanıt şöyle yansıtılmıştı:
Daha sonra, Altaylı, yaptırdığı tahkikatın sonucunu açıklarken, Uygur
için şöyle diyordu:
Ben de olayı yorumlarken, sanatçıların bir eski bakanı, bir ünlü AKP yöneticisini
karşılarında bulduklarında, muhtemelen korktuklarını belirtiyor, bu korkuya yol açan
son AKP uygulama ve baskılarını anlatıyordum.
Behzat Uygur'un açıklamaları özet olarak şöyle:
Sorusu üzerine, kendisine bizim izleyicimizin çok kozmopolit olduğunu, bu nedenle
yanıt vermek istemediğimi belirttim.
Çok ısrar etti, ama ben 'Ülke için hayırlısı ne ise o olsun' diye direndim.
Bunun üzerine 'Hayırlı olsun mu diyorsun' diye yineledi.
Ben de 'Evet hayırlı olsun' diye tekrar ettim.
Burada herhangi bir ima yoktu.
Gerçekten sözcüklerin ifade ettiğini söylemeye çalışıyordum."
Bu konuşmadan sonra Uygur şunları da ekledi:
Ben de kendisine size anlattıklarımı söyledim.
Bunun üzerine 'Bunu kullanabilir miyim' diye sordu.
Ben de 'Tabii' dedim."
Uygur bu anlattıklarına ek olarak Fatih Altaylı'yı üç-dört kez
aradığını ama kendisine geri dönmediğini, bunun için kırgın olduğunu belirtti.
Uygur konuşmasının başında "Ben size olup bitenleri anlatayım, siz
isterseniz bunları yazabilirsiniz de" demişti.
Oysa ben bu tür polemiklerin uzatılmasının kişilere yarar getirmediğini tam tersine
zarar verdiğini düşündüğüm için, doğrusu Uygur'a zarar veririm diye pek yazmak
niyetlisi değildim.
Bu konuşma üzerine Uygur'a bu anlattıklarını bana yazmam için mi söylediğini,
yani bir anlamda yazmamı istediği bir açıklama mı yaptığını sordum ve bu olayın uzamasının
kendisini de yıpratacağını anımsattım.
Belki de benim yorumumdan dolayı, önce biraz mütereddit olarak, ama sonradan ben sorumu
ısrarla "Bunları yazmamı mı istiyorsunuz" yineleyince kesin bir ifade ile
"Evet bunları yazmanızı istiyorum" dedi.
Ben de geçen haftaki yazımda adı geçen Behzat Uygur'un açıklamasını size
ayrıntılarıyla anlatarak görevimi yerine getirdim.
Olayla ilgili son bir bilgi daha vereyim:
Bu yazıyı yazmadan önce Behzat Uygur'u aradım ve beni arayanın o olup
olmadığını, bazı test ögeleri de uygulayarak denetledim; evet, beni arayan, hiçbir
kuşkuya yer bırakmayacak biçimde oydu!
Şimdi benim yorumuma sıra geliyor:
Referandum konusunda tavır belirtmenin bile iktidar partisi tarafından sorgulandığı
bir dönem yaşıyoruz.
AKP, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve onların yandaşı bazı köşe
yazarları bütün toplumu, sivil toplum örgütlerini, hatta bireyleri baskı altına
almış görünüyor.
İktidarın medyaya ne biçim cezalar kestiği, bazı programlara nasıl müdahale ettiği
bilindiği için bu tavır herkesi korkutuyor.
Cuma günkü yazısında Oktay Ekşi bu durumu şöyle özetliyordu:
'Bazı odalar var. Garibime gidiyor. 12 Eylül Anayasası'na karşı olduğunu
söyleyenler -kaymak takımı onlar- sessiz kalıyor. Bizim yanımıza geldiklerinde farklı
konuşuyorlar ama kalkıp da süreci desteklediklerini (yani EVET oyu verilmesini)
açıklayamıyorlar' diyerek 'iş dünyasına' da taş atıyor.
Nitekim el altından 'Bizi desteklediğinizi açıklamazsanız, bunun hesabını sorarız'
mesajının verildiği anlaşılıyor.
Erdoğan dün de Erzurum'da CHP'nin, MHP'nin, BDP'nin ve DP'nin 'HAYIR'cılar cephesi'
olarak bir araya geldiklerini tekrarladı. Neyse ki bu defa listeye PKK'yı koymuş değildi.
Sadece Erdoğan'ın değil 'yalaka' medyada kalem oynatanların da 'Neden evet
demeliyiz?' başlıklı vaazlarla okuyucularını aydınlattıkları -bu arada iman
tazeledikleri- görülüyor."
Ekşi'nin "yalaka medya" dediği köşe yazarları artık işi iyice azıttılar ve
örneğin, referandumda kesin olarak "Evet" diyeceğini açıklamadığı için
TÜSİAD'a ve başta Ümit Boyner olmak üzere yöneticilerine açıkça ve çok ağır
biçimde saldırmaya başladılar.
İşte bütün bu vahim ortam içinde Behzat Uygur'un da bana bile açıklama
yapmasını hiç yadırgamamak gerek...
|
Tweet |
Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.
Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta
Son güncelleme tarihi 13 Ocak 2025