Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

20 Nisan 2009

"Soruşturma"daki ve "Dava"daki Gariplikler Devam Ediyor.

İsterseniz önce "genel garipliklerden" başlayalım:

1) Mahkeme "Ergenekon Terör Örgütü" ifadesini, böyle bir örgütün varlığı henüz kanıtlamadığı, bu ifade bir "iddiadan" ibaret olduğu için, yasakladı.

Ama muhterem medyamız, özellik cemaat gazetelerinin yönetici ve yazarları bu yasağa asla uymuyor.

İşin ilginç yanı bu hukuka aykırılık kimsenin umurunda değil.

Doğrusu Cumhuriyet Savcıları bu olaya nasıl bakıyor merak ediyorum.

Öbür yanda, ilişkilerinin iktidar partisi AKP'nin içine kadar uzandığı Alman adalet mensupları tarafından ifade edilen Deniz Feneri davasına gelen yasağa herkes titizlikle uyuyor; ne güzel bir hukuka saygı!

2) İkinci iddianamede de birinci iddianamede olduğu gibi dava ile ilgisiz pek çok telefon konuşması ve belge var. Bunların gerçekliği ve doğruluğu bir yana, hukuka uygun olarak elde edilip edilmedikleri bile tartışmalı.

Ama muhterem medyamızın bazı yöneticileri ve bazı köşe yazarlarımız bırakın bunların gerçekliğini, sanki hüküm verilmiş ve suçlular ilan edilmiş gibi, bütün bu belge ve bilgileri insanları karalamak için kullanıyor.

3) Gözaltına almalar devam ettiğine göre, iddianameler de sürecek herhalde.

Böylece "soruşturma" ve "dava" ne kadar sürecek, ne zaman bitecek, bilinmiyor.

Görünen o ki, iktidar önümüzdeki seçimlere bu davanın şemsiyesi altında girecek.

Tabii bu arada gözaltına alınıp içeri atılanlar da tüm yaşamlarını artık tutuklu olarak sürdürmeye alışmak zorundalar; ne zaman yargıç önüne çıkarlar, yargıç önüne çıktıklarında ne olur, belli değil çünkü.

Şimdi "özel garipliklere" de bakalım:

1) "Soruşturma"nın iki gerekçesi, iki temel ekseni var gibi görülüyor.

Biri Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar ve Danıştay cinayeti, öteki var olduğu iddia edilen darbe teşebbüsü.

Her ikisi de yine var olduğu iddia edilen bir "Ergenekon Terör Örgütü"ne bağlanıyor.

Ama her iki davada da esas kanıt olarak kullanılan ifadelerin ve günlüklerin sahiplerinin bir bölümü ve bunlara göre "asli fail" niteliği taşıyan kişiler davada ne tanık, ne de sanık.

Tuncay Güney ve günlük yazdığı öne sürülen ve burada adları geçen komutanlardan söz ediyorum.

Tabii amacım bunların da gözaltına alınmaları ve içerde unutulmaları gibi bir olayı tahrik etmek değil.

Tam tersine içerde olanların da, dava sürerken dışarı çıkarılmaları ve tanıklıklarını ya da sanıklıklarını dışarda sürdürmelerini belirtmek için bu özel gariplikten söz ediyorum.

2) Bir başka özel gariplik, bir terör örgütü "soruşturması" sırasında gençelere ve özellikle de kızlara eğitim olanağı sağlamak için kurulan ve bunu başarıyla götüren sivil toplum kuruluşlarının yöneticilerinin ve bu kuruluşlardan burs alan öğrencilerin gözaltına alınmaları ve bir bölümünün de tutuklanması.

3) Mehmet Haberal gibi uluslar arası üne sahip, Türkiye'de organ nakli konusunda öncü bir doktorun, Başkent Üniversitesi gibi seçkin bir eğitim kurumunu bu ülkeye armağan etmiş bir kişinin tutuklanmasındaki garipliği belirtmeye bile gerek görmüyorum; herhalde sadece ulusal değil, uluslar arası kamuoyu, tarih ve hukuk literatürü de bu olayı mercek altına alacaktır.

4) Öteki eski rektörlerin ve Prof. Erol Manisalı'nın tutuklanması ise, sanıyorum kamouyunun vicdanında derin rahatsızlıklar yaratan gariplikler arasında.

Bu yazı bir hukuk yazısı değil; bir güncel izlenim yazısı.

Bu nedenle, hukuk açısından gündeme getirililebilecek pek çok genel ve özel soruna değinmiyorum.

Sadece, bu "soruşturmanın" ve bu "davanın" kamuoyunda yarattığı soru işaretlerinin bir bölümüne işaret ettim.

Gerisi hukuk uygulayıcılarının ve hukuk akademisyenlerinin işi.

Şimdi bir başka dikkat çekici noktaya daha işaret etmek istiyorum:

Bu ünlü "soruşturma" ve "dava" için yapılan 12. dalga gözaltıları ve tutuklamaları sırasında bir başka tutuklama dalgası daha yaşandı:

Kürt kimliği üzerinden siyaset yapan ve son yerel seçimde Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde başarı gösteren Demokratik Toplum Partisi'nin bazı yöneticileri terör örgütü üyesi olma suçlamasıyla gözaltına alındı.

Tabii ne kanıtları biliyoruz, ne de ilişkileri.

Ama ilk sözünü ettiğimiz "soruşturma" ve "dava"daki gariplikler o denli etkili ki, kamuoyu bu ikinci olayda da bazı hukuk gariplikleri olup olmadığını düşünüyor.

Her iki operasyonu da mercek altına alan medyada açıkça, "İktidar partisi AKP, yerel seçimlerde oy kaybedince siyasal rakiplerini ve muhaliflerini susturma operasyonuna mı gidiyor?" biçiminde sorular sorulmaya başlandı.

Bütün bu olayları, soruları ve sorunları hem demokrasimiz hem de adaletimiz açısından sakıncalı buluyorum. <>İktidarın bir an önce bu soruları ve sorunları ortadan kaldıracak bir şeffaflık uygulamasına başlamasının gerekli olduğunu düşünüyorum.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional